Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2432.46
BIST 100
9975.81
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

KARAKAYA: NE KADAR CEVVALDI

İbrahim BALCI
KARAKAYA: NE KADAR CEVVALDI
06 Ocak 2016 17:04:00
İbrahim BALCI

Hasan Karakaya ne güzel ölümle öldü, ne güzel uğurlandı. Ravza'da, Peygamber huzurunda, "cennet bahçesinde" iki rekat teheccüt kıldıktan sonra sefere çıktı. Seferin mübarek olsun.

Niye Cennetül Baki değil diye kendi kendimize sorarken; "geceleri melekler bazılarını Cenetül Bakiden çıkarır, bazılarını da Cennetül Baki'ye taşırlar. Hasan Cennetül Bakiye taşınanlardandır inşallah" diyordu Ekrem.

1980'den sonra Milli Gazete'de tanıdım Karakaya'yı; 35 yıl. Geriye dönüp baktığımda onu hep çalışırken görüyorum. Aman Allah'ım bu ne hamaratlık. Çalışma arasında bize de cevap yetiştiriyordu. Esprilerini de çalışma arasında biz takıldığımızda yapıyordu. Çalışma disiplini açısından sanki yazı işleri biz hepimiz onun müdürü o bizim elemanımızdı. Onun o süper gayreti karşısında, onun bizi uyarmasına gerek kalmaz utanır, adam gibi çalışırdık. Benim işe geç kalışlarım meşhurdu. Hasan en ciddi yüzünü takınarak: " İbrahim ayıp oluyor, kötü örnek oluyorsun" derdi. Hakikaten ben de utanır olmuştum; geç kaldığımda pikaj-montaja uğrayıp ceketimi çıkarıp yazı işlerine geçerdim, sanki eski gelmiş gibi yapardım.*

Şimdi fark ediyorum, benim gibi birçok arkadaşın ustasıydı. O bunu hiç fark ettirmemişti, biz de fark etmemiştik. Atilla Ağabey (Özdur) ise bunun farkındaydı. " Hasan" başlıklı yazısında: "70'li yılların Milli Gazetesin'de kurmuştuk kumpanyamızıu2026 Hasan, çıraklık devrini kalfalaşarak bitirdiğinde, biz daha yenilerde fiilen başlamıştık gazete çatısı altında çıraklığa. Kumpanyamızın üçüncü ayağı da Abdülkadir Özkan idi" diyor. Biz, Abdülkadir, İsa, Mevlüt, Nihat haftalık "kültür sayfası" çıkarırken, ihtilal öncesi, 1980'de Osman Tunç'un yazı işleri müdürlüğü döneminde, Mustafa Karahasanoğlu'nun genel müdürlüğünde kendimi Milli Gazete'nin içinde buldum ve alaylı olarak işe başladım. Osman Tunç'un ardından Hasan Karakaya geldi. Karakaya dönemi gazetenin çok hareketli, aktif ve hengameli dönemiydi. 12 Eylülcüler Milli Gazete'yi hedef seçmişti, neredeyse her manşeti, her makalesi suç teşkil ediyordu. Karakaya savcılığı su yolu etmişti. Rahmetliyi savcılar çok sevmiş olacak ki, Akit döneminde bu tempo artarak devam etti. Milli Gazete darbecilerin en çok ve en uzun kapattıkları gazeteydi. Karakaya bu dönemleri zayiatsız atlama telaş ve seferberliğindeydi.

"Haberin iyisi çöpten çıkar" gazeteci sözünün somut örneğiydi Hasan

Karakaya. Ajanslardan haberler, teleksle haberler, toplantı masasının üzerinde; Hasan da şövalye gibi haberlerle savaşıyordu. Analiz haberini veya analiz yazısını tamamlamış, masayı toparlamış, yazısını kontrol için okuyor. Eyvah, bir aksilik var yazı veya haberde. Hasan çöp sepetini yakalamış masanın üzerine döküyor, pirinç ayıklar gibi haber ayıklıyor. Hepimiz başına toplanıyor muziplik yapmaya başlıyoruz, o da bütün muzipliğini toplayarak espri donanmasına başlıyordu, meydan tam bir şenlik alanına dönüyordu. Çokça tanık olduğum bu sahneler hiç gözümün önünden gitmiyor. Hasan Karakaya müthiş bir haber analizci idi. Onun, okuduğumuz bir haberi, bir yazısı hayat bulurken; abartmadan en az on haber, bir dergi, birkaç günlük gazete; operatör doktorun ameliyat masasında yatar gibi onun masasında olurdu. İlk on sayısını birlikte çıkardığımız Cuma dergisinin bodrum kattaki ofisinde Hasan'ın bu çalışma düzenini daha yakından gözlemledim.

Milli Gazete'de bazı polemiklerin arkasında dururdu Karakaya, ama gazetenin patronajı polemikçiliğe izin vermiyordu. Akitte ki Hasan Karakaya'yı okudukça, arkadaşlar olarak şaşırıyor, birbirimize soruyorduk: Ya Hu bu hamarat, munis ve espri makinesine ne oldu, yalın kılıç bir serdengeçtiye dönüştü? Hasan'ın ardından yazan herkes buna cevap vermeye çalıştı, doğru cevaplardı. 28 Şubat sürecinin başladığı ilk dönemdi, Hasan Karakaya önden, Akit arkadan tozu dumana katarak yürüyorlardı. Abdülkadir ile Akit'i ziyarete gittik. Mustafa Ağabeye biraz hayretimizi mucip biraz da sitemkar bir şekilde; "Ağabey bu kadar toz duman biraz fazla değil mi?" diye sorduğumuzda, Mustafa Ağabey: "Hayır fazla değil. Bu adiler millete moral bırakmadı. Bizim derdimiz moral takviyesi, yıkılmadık ayaktayız, görüntüsü verme gayreti." Hak vermiştik, Karakaya'nın yaptığı da buydu. Hasan Karakaya'nın elektrikli darbeli matkapla fotoğrafını vefatından sonra gördüm (demek gündemden kopmuşuz) güldürdü beni. "Matkap ağabey" diye yazılan bir yazı da okudum, Karakaya esprisinin zirvesi. Karakaya'nın, Fatih Camiindeki cenazesine giderken otobüste konuşan iki kişiye kulak misafiri oldum. Hasan'ı arkadaşına anlatırken, final cümleyi söyledi: "O tek başına bir orduydu." Aynen öyleydi.

Mustafa ağabeyin Ahmed'in düğünündeydik, ben Hasan'a takılıyorum: maşallah kalemi pala gibi kullanıyorsun, dedim. Hemen yüzünde ki o muzip gülümseme belirdi, ben ne cevap alacağımı merak ediyordum: "Sen Mustafa Ağabeye dua et kurtuldun" dedi. Arkadaşlar birbirine bakarak gülüştük, sağolsun Mustafa Ağabey, kurtulmuşum. Akit'i de dahil ettiğim birkaç gazeteye yönelik bir eleştir yazısı yazmıştım ona cevap veriyordu.

Herhalde altı ay önceydi, Abdülkadir telefonla Ekrem'i aradı, bir Avrupa seyahatin de Cumhurbaşkanı uçağında, yanında Karakaya'nın da olduğunu söyledi, biz de selam gönderdik. Karakaya Ekrem'e: "Bizim Abdülkadir mi, selam söyle İbrahim'le ne güzel mutat ziyarete geliyorlardı" dedi. Ekrem bize aktardı, o gün de ziyaretleri devam ettirelim dedik, ama şimdi acıklı bir hüzün olarak kaldı. Mehmet Şeker de "Hasan ağabey'e selam gönderdim, keşke ziyaret etseydim" diyor ve ekliyordu: "Size de tavsiyem sevdiklerinizden uzak durmayın. Özleyince buluşmak, çay içmek, sohbet etmek için harekete geçmek gerekir." Şimdi biz de onun hüznünü yaşıyoruz.

28 aralık 2015'de bizden yirmi yaş küçük Milli Gazete'nin bir nevi bendesi Ahmed Görükoğlu'nun cenazesindeydik. Allah rahmet eylesin. Ekrem'le(Kızıltaş) hal hatır ederken Salı günü Cumhurbaşkanı ile iki günlüğüne Riyad'a gideceğini söyledi. Soruyordu iki güne umre sığar mı diye. Biz hiç kuşkun olmasın bir gün de olsa size umre göründü ihramlarını yanına al dedik. Sonrasını Ekrem yazdı: "Hasan tavaf ve sayda zorlanıyordu, gruptan koparak dinlene dinlene görevleri yaptık. Medine' de yatsıdan sonra Ravza 'da Efendimizin teheccüt kıldığı yerde iki rekat teheccüt kıldı. Otele giderken zorlanıyordu, taksi tutup gittiku2026"

İnnalillahi ve inna ileyhi raciun

Ne' güzel ölüm.

Makamın Cennet olsun ustau2026

* Karakaya 1975'te Anakara'dan gelerek Durmuş Ali Aydın'ın yazı işleri müdürlüğü döneminde Milli Gazete ailesine katıldı. 1981'de, Mustafa Karahasanoğlu'nun genel müdürlüğünde, Mehmet Irmak'tan (merhum) sonra yazı işleri müdürü oldu. Temmuz 1982'de Mustafa Karahasanoğlu genel müdürlükten ayrıldıktan sonra, Karakaya Salahattin Alıç'ın genel müdürlüğünde, Alıç 83'te ayrıldığında, Hazım Oktay Başer'in genel müdürlüğünde 1984'e kadar yazı işleri müdürlüğüne devam etti, 84'te ayrıldı.