Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2433.47
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Suriyeli çocukların hayalleri önemsenmiyor

Suriyeli yetimlerin yeteneklerinin, hayallerinin, ümitlerinin önemsenmediğini ifade eden Aida Begiç, "Onları şahıs olarak algılayamıyoruz. Filmimizde hayata devam etmeye hazır hisseden, topluma katkıda bulunmaya çalışan yetim çocukları göstermeye çalıştık” dedi.
Suriyeli çocukların hayalleri önemsenmiyor
25 Eylül 2018 10:39:00
Suriyeli yetimlerin yeteneklerinin, hayallerinin, ümitlerinin önemsenmediğini ifade eden Aida Begiç, "Onları şahıs olarak algılayamıyoruz. Filmimizde hayata devam etmeye hazır hisseden, topluma katkıda bulunmaya çalışan yetim çocukları göstermeye çalıştık” dedi.

Türkiye'de yaşayan Suriyeli yetim çocukların gerçek yaşam hikâyesini beyazperdeye taşıyan Cannes ödüllü Bosnalı yönetmen Aida Begic, ‘Bırakma Beni’ filmiyle Suriyeli çocukların dramına dikkatleri çekmeye çalışacak. Senaryosu gerçek bir hikâyeye dayanan filmin oyuncuları da yine hikâyenin gerçek kahramanlardan oluşuyor. Yönetmen ve Senarist Aida Begic’le 21 Eylül’de Türkiye’de gösterime giren ‘Bırakma Beni’ filmini konuştuk.

Farklı savaşlar aynı acılar

Suriyelilerin yaklaşık 8 yıldır yaşadığı acıların çok daha dramatiğini Boşnaklar yaşadı. Büyük bir soykırıma uğrayan genç Boşnak kadınların, çocukların, bebeklerin acılarını, hüzünlerini (Kar filminizde olduğu gibi) Boşnak bir yönetmen olarak beyazperdeye aktardınız. Bu bağlamda Bosna ve Suriye savaşı arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Bu insani seviyede her savaş aynı. Acı çekenlerin çoğu ne yazık ki masumlar; kadınlar ve çocuklar. Beni gerçekten üzerinden her yerde yetimlerin kalması, özellikle bugünlerde daha da çok yaşanıyor. Acı ve zulüm her zaman vardı. Suriye ile Bosna savaşı arasındaki fark şu; Bosna sanatçıların ve entelektüellerin odak noktasındaydı. Bizim gidecek yerimiz vardı ama Suriye’de aynı durum söz konusu değil. Medya Suriye’ye ilgi göstermiyor. İnsanlar bilgilendirilmiyor. Bu yüzden Bosna’daki savaştan daha uzun sürdü. Genel olarak baktığımızda çok daha kötü bir durum ve onarılması daha uzun sürecek.

Büyük bir çocuk popülasyonu kayıp

Ortadoğu’da yıllardır süren kan ve gözyaşına Avrupa gözlerini daima kapamıştır. Tıpkı Avrupa’nın bir parçası olan Bosna’da yaşanan soykırıma ses çıkarmadıkları gibi… Şimdi Balkanlardan Suriyeli çocukların hayatına bir göz bir el değdi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu büyük bir trajedi ve insani bir kriz. Avrupa’ya gitmeye çalışan çocukların yaşadıkları korkunç bir dehşet. Büyük bir çocuk popülasyonu kayıp. Avrupa’ya ulaşmaya çalışan çocukların da çoğu kayıp. Geçen yıl 10 bin çocuğun yerinin belirlenemediği ve bulunamadığı kaydedildi. Balkanları geçip Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Bosna’da da çok genç var. Çok nadiren başarılı sonuçlar elde ediyorlar. Oysa Türkiye yaklaşık dört milyon Suriyeli insanı seçim yapmadan kabul etti. Bu yüzden hikâyesini anlattığım Suriyeli çocuklar ve birçoğu hayatta. Buradaki en büyük kazanç budur.

Savaşın çocuklar üzerindeki etkisi nedir? Bu sizin filmlerinize nasıl yansıyor?

İlk filmimde başlarındaki erkekleri kaybeden Bosnalı kadınları ve çocukları ele aldım. İkinci filmimde de Sarajevo kuşatmasının yetimleriydi. Onların savaştan sonra nasıl hayatta kalmaya çalıştıklarını anlatmaya çalıştım.

Belki onları anlamayı başarabiliriz

‘Bırakma Beni’ filmi nasıl ortaya çıktı? Hikâyesiyle vermek istediğiniz mesaj nedir?

Üçüncü filmimde de Suriyeli çocukların büyük kayıplara rağmen kalplerindeki hayat devam etme yeteneklerine ve güzelliğine ulaşmaya çalıştım. Bu film masum insanlara ve çocuklara dikkat çekmek için yapıldı. Bu çocuklar anne babalarını kaybetmiş çocuklar. İnsanların bu yetimlere karşı empati geliştirmesini hedefliyorum. Belki onları anlamaya çalışabiliriz. Onlara hiçbir şey veremesek de gülümseme ve anlayış verebiliriz. Bu da büyük bir başarı olur.

Filme hazırlanırken çocuk oyuncuları nasıl seçtiniz?

Gaziantep ve Şanlıurfa’da oyunculuk atölyeleri kurduk. Bu sayede çok yetenekli çocuklar keşfettim. Test çekimleri yapık. Bu yüzden çok şanslıyım. Hayatlarında bundan sonra başka filmde oynamasalar bile bu film sayesinde kendilerinin ne kadar yetenekleri olduklarını anlamalarını sağladı. Özgüvenlerini pekiştirdi.

Onları şahıs olarak algılayamıyoruz

Üç Suriyeli çocuk, üçünün de hayalleri aile ve yeni bir hayat… Başta Avrupa olmak üzere ülkelerindeki varlıklarından şikâyetçi olunan mülteci çocuklarının yaşama tutunma isteğini mi göremiyoruz belki de?

Yetimlerin arka planlarını, yeteneklerini, hayallerini, ümitlerini önemsemiyoruz. Onları şahıs olarak algılayamıyoruz. Filmimizin göstermeye çalıştığı kendini hayata devam etmeye hazır hisseden, topluma katkıda bulunmaya çalışan çocukların karakterlerini göstermeye çalıştık.

Ekip olarak çok ağladık

Filmi çekerken sizi etkileyen, duygulandıran hadiseler oldu mu?

İki sahnede ekip olarak ağladık. İsa’nın babasıyla arabada gittiği sahneydi. Sahnenin sonunda bomba düşüyor. O sahnenin gerçekten yaşandığını biliyoruz. Babasını hayattan koparan o bomba İsa’yı da ciddi şekilde yaralamıştı. Türkiye’de tedavi olunca hayatı ve bacağı kurtuldu. Biz ağlarken İsa bu sahneyi çekmeye hazırdı. Sakin görünüyordu. Bir de Ahmet rüyasında babasıyla buluşuyordu. Orada da gözyaşlarımızı tutamadık çünkü Ahmet’in babası kayıp ve daima geri döneceğini umut ediyor. Organizatörlerden biri tüm ekibi ağlar halde bulunca büyük endişeye kapıldı.

Suriyeli mültecilerin dramına karşı üç maymunu oynayan Batı’ya ‘Bırakma Beni’yle ulaşmayı düşünüyor musunuz?

Filmi göstermeye gideceğimiz Avrupa ülkelerinde insanlar kendileriyle alakalı bir bağlantı hissedeceklerdir. Daha önceki filmlerimle alakalı yaşadığım tecrübelerden biliyorum. Ulaşabileceğimiz insanların sayısı çok olmasa bile büyük bir anlam taşıyacağına inanıyorum.

Sanat en güzel iletişim yoludur

ABD’nin misyon filmlerinin etkisini hepimiz biliyoruz; Rambo, Rocky gibi… Müslüman coğrafyaların insanları olarak biz de sözlerle, siyasetle insanların toplayamadığımız dikkatini sanatla üzerimize çekmeye başarabilir miyiz sizce?

Sanatın her toplumda, her insanda daima kendine ait bir yeri var ve geçerli bir iletişim yolu. İnsanların diğer insanların acılarını anlama huşunda daha iyi bir noktaya getireceğine inanıyorum. Benim için sanat insanlar arasında iletişim kurmanın en güzel yolu.

Sesimizi tam olarak duyuramıyoruz, bu sinemada da başka sanat dallarında da önümüzde bir sorun olarak duruyor. Oysa çok güzel işler çıkarıyoruz. Nerede hata yapıyoruz sizce?

Bence eğitim burada anahtar rolü üstleniyor. Sanat dâhil olmak üzere her alanda eğitim şart.

Aida Begiç kimdir?

Saraybosna’da doğan yönetmen ve senarist Aida Begić, Saraybosna Sahne Sanatları Akademisi multimedya yönetmenliği bölümünden mezun oldu. Mezuniyet filmi “İlk Ölüm Tecrübesi” (Prvo smrtno iskustvo) 2001 yılında Cinefondation resmi seleksyonu çerçevesinde Cannes Film Festivali’nde gösterildi ve ardından pek çok ödle layık görüldü. İlk uzun metrajlı filmi “Kar” (Snijeg) ile Cannes Film Festivali’nde Eleştiri Haftası programının Grand Prix ödülünü kazandı. Cannes tecrübesinden sonra dünya çapında da pek çok ödülün sahibi oldu. Kar, Avrupa Film Akademisi’nde Discovery dalında yılın keşfi olarak aday gösterildi. Dünyaca meşhur olan Phaidon yayınevi’nin yayınladığı Take 100 tarafından dünyada gelecekte vadeden yüz yönetmenden biri ilan edildi. İkinci uzun metrajlı filmi olan “Çocuklar’ın” (Djeca) prömiyer gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapıldı. Festivalde Un Certain Regard resmi seleksyonunda jüri özel ödülünü aldı. Sarajevo, Cannes, Pesaro gibi önemli film festivallerinde ödüller alan Begiç, halen Saraybosna Üniversitesi Sahne Sanatları Akademisi’nde lisans ve yüksek lisans programlarında ders vermekte, aynı zamanda Yönetmenlik Bölümü’nün başkanlığını yürütmektedir.

‘Bırakma Beni’ filminin konusu

İSA, Annesi öldükten sonra Suriyeli mülteciler için kurulmuş olan Şanlıurfa’daki bir yetimhaneye gönderilir. Orada Ahmad ve Motaz ile arkadaş olur. Ahmad, Suriye’de kaybolan babasıyla bir gün buluşacağına dair inancını hiç kaybetmemiştir. Ve bir gün ünlü olarak babasının dikkatini çekeceğini ve babasının kendisiyle gurur duyacağını hayal etmektedir. Motaz, yeniden evlenen annesi tarafından yetimhaneye terk edilmiştir. Bir ses yarışmasına katılmayı annesi tarafından fark edilmesinin ve ona kavuşabilmenin tek yolu olarak görmektedir. Birbirlerine çok da düşkün olmayan bu üç arkadaş, karakterleri ve hayalleri bakımından birbirlerinden farklı olsalar da ortak bir noktada buluşurlar: Yetimhaneyi terk etmek ve yeni bir hayata başlamak. Bu hedef doğrultusunda para kazanmaya çalışan çocuklar, Balıklıgöl’de kağıt mendil satmaya başlarlar. Başlarda işler yolunda gider. Fakat İsa’nın borçlu olduğu Karaca isimli serseri, bu süreci baltalamaya başlar. Bu durumdan kurtulmak isteyen çocuklar birbirlerine daha sıkı sarılırlar. Ve hayatlarına mal olabilecek bütün bu tehlikeler karşısında sevgiyi, dostluğu ve umudu yeniden keşfederler.