Trend

İstiaze duası nedir?

Hemen hemen herkesin günlük hayatta korktuğu ve Allah''a sığındığı ilahi emir ve yasaklara uyarak, söz ve işleriyle Allah’a sığınma istemelerini ifade eder. Peki İstiaze duası nedir?

Hemen hemen herkesin günlük hayatta korktuğu ve Allah'a sığındığı ilahi emir ve yasaklara uyarak, söz ve işleriyle Allah'a sığınma istemelerini ifade eder. Peki İstiaze duası nedir?

Cinni ve insi şeytanların şerrinden, kurdukları planlardan Allahu Tealaya sığınmak demektir.

Nahl Sûresi'ndeki:

فَاِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِالّٰهلِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ

"Kur'an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan hemen Allah'a sığın!" (Nahl 16/98) emri gereğince Kur'an-ı Kerîm okumaya başlarken:

اَعُوذُ بِالّٰهلِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ

"Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" deriz. Bu sözü söylemeye "istiaze" denilir. "Eûzü", sığınırım, eman dilerim, yardım taleb ederim, gibi anlamlara gelir. "İstiaze", Kur'an okumaya başlamadan önce olmalıdır. Zira ayetteki "Kur'an okuduğun zaman" sözü, "Kur'an okumak istediğin zaman" manasına gelir. (Bursevî, Rûhu'l-Beyan, I, 3)

İSTİAZE NEDİR?

"İstiaze", huzûra girmek için kapıyı vurup izin istemeye benzer. Kur'an okumak isteyen kimse, Allah Teala ile konuşmaya başlayacağından, kendini ilgilendirmeyen konulardan uzak kalmalı, dedikodu, çekiştirme ve iftira gibi günah kirlerinden dilini temizlemelidir. Dilin, bu tür kirlerden temizlenmesi ise ancak "eûzü" çekmekle yani bunların tümünden Allah'a sığınmakla mümkün olabilir.

İSTİAZE İLE İLGİLİ AYETLER

İstiaze, Rabb ile kul arasında bir sözleşmedir. Allah Teala: "Siz bana olan sözünüzü tutun ki, ben de size olan sözümü tutayım" (Bakara 2/40) buyurmaktadır. Sanki kul "Eûzü" çekerken, "Allahım, ben bir insan olarak noksanlarımla birlikte kulluk sözümü yerine getirdim; sana sığındım ve senden bağışlanma diliyorum. Sen ise iyilik ve ikramda kemal sahibisin. Şanına yakışan, rabbim olarak bana verdiğin sözü yerine getirerek beni koruman ve himayene almandır" demektedir. (Fahreddin er-Razî, Mefatîhu'lgayb, I, 85-86)

Allah'a sığınmak, yaratılandan Yaratan'a, halktan Hakk'a dönmektir. Her türlü iyiliği elde edip her türlü kötülükten uzaklaşma kastıyla hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah'a yöneliştir. Böyle bir şuurla yapılan istiazede "Allah'a koşun!" (Zariyat 51/50) ayetinin sırrı tecellî eder.

"Allah" lafz-ı celali kelime yapısı itibariyle türemiş değildir. Çünkü bu kelimenin aslına vakıf olmak ve ne manaya geldiğini tam olarak bilmek mümkün değildir. Nitekim İmam Teftazanî bu hususa işaret ederek "Akıl, Allah'ın zat ve sıfatını bilmede nasıl şaşkınlığa düşmüşse, O'na isim olan kelime hakkında da aynı şaşkınlığa düşmüştür. Allah kelimesi «İsim mi, sıfat mı? Türemiş mi, değil mi? Alem yani özel isim mi, değil mi?» soruları kolayca cevap verilecek cinsten değildir" demektedir.

"Şeytan", Allah'ın rahmetinden kovulup lanete uğradıktan sonra bu ismi almıştır. Şeytan lafzından açıkça anlaşılan İblîs ve yardımcılarıdır. Ancak bunun insan ve cinlerden doğru yolu bırakıp sapıklığa düşenler hakkında kullanılan genel bir isim olduğu da bir gerçektir. Nitekim Allah Teala: "İnsan ve cin şeytanları" (En'am 6/112) ifadesiyle buna işaret buyurmaktadır.

RACİM NE DEMEK?

"Racîm", lanete uğraması sırasında, melekler tarafından göğün katlarından atılarak kovulan şeytan demektir. Yahut göğe yükselmek isteyen şeytanın yıldız kayması şeklinde taşlanarak kovulmasıdır. Göğün katlarına yükselip Levh-ı Mahfûz'dan bilgi çalmaya yeltenmesi, şeytanın kötü sıfatlarından biridir. Kur'an'da şeytanla ilgili daha bir çok kötü isim ve sıfat vardır. Bunlar içinde onun tüm kötülüklerini ifade eden kelime "racîm"dir. Çünkü "racîm" şeytanla ilgili tüm cezaları kapsar. Bu yüzden Kur'an okumaya başlarken şeytanın isim ve özellikleri arasından bu vasfı husûsî olarak seçilmiştir.

İSTİAZE DUASI

Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarına, fiillerine ve zatına yapılabilecek istiaze olmak üzere üç çeşit istiazeden söz etmek mümkündür. Bunlara işaret etmek üzere Resûlullah şöyle buyurur: "Allahım, senin öfkenden hoşnutluğuna, ceza vermenden affına, senden yine sana sığınırım." (Müslim, Salat 222; Ebû Davûd, Vitr 5; Tirmizî, Deavat 112)

İSTİAZE YAPAN MÜ'MİN;

İnanç, amel ve bedenle ilgili bütün kötülüklerden; bütün haramlardan; hastalık, yangın, suda boğulma, fakirlik, körlük ve sakatlık gibi sayısız bela ve musîbetlerden; insan, cin ve hayvanlardan gelebilecek her türlü şerlerden; korkulacak her türlü afet, bela ve musibetlerden her şeye gücü yeten Allah'a sığınmış olur.

Gerçek istiaze, sadece sözle gerçekleşmez. İstiazenin gerçekleşebilmesi için kalp, dil ve fiil uygunluğu gereklidir. Diliyle "Allah'a sığınıyorum" dediği halde hali ve fiili ile şeytana sığınanın istiazesi makbûl bir istiaze sayılmaz. Belki bu, nefs ile şeytanın günah ve azgınlıkta birbirleriyle işbirliği yapması olarak telakki edilebilir. Bu bakımdan insanlar, ancak manevî durumlarına göre istiaze yaparlar.

İSTİAZE RÜYASI

Sıradan insanlar, manasını anlamadan sadece sığınma cümlelerini tekrar eder dururlar. Âriflerin istiazesi ise, Allah'tan başkasını görmemek, böylece birliğe erip çokluktan uzak durmaktır. Zaten şeytan, arifin nuruna yaklaşamaz, hatta ondan kaçar. Ebû Said Harraz'ın (k.s.) şu hali bunun en güzel bir misalidir: Hazret, rüyasında İblîs'i görür ve ona elindeki asayla vurmak ister. İblîs ise ona: "Ya Eba Said, ben asadan değil, arifin kalp semasında doğan marifet güneşinin ışığından korkarım" der.

Hasan Basrî (k.s.): "Allah Teala, kalp huzuruyla istiazede bulunan kimse ile şeytan arasına üçyüz perde koyar. Her perdenin kalınlığı, yer ile gök arası kadardır" buyurur.

İSTİAZE NASIL YAPILIR?

İstiaze yaparken göz önünde bulundurulması gereken bir kısım edep kaideleri vardır. Bunlara dikkat edilince elbetteki sığınma duygusunun insan üzerindeki etkisi daha fazla olacaktır:

Allah'a sığınmada, yaratılmışlardan yaratana, mümkün varlıklardan varlığı kendinden olan Zat'a yükselme vardır. Kul muhtaç, Allah ise ganî ve müstağnîdir. Sığınan kul, Allah'ın bütün iyilikleri yaratmaya ve kötülükleri savmaya gücünün yeteceğine inanır ve bütün kalbiyle O'na yönelir.

Sığınan kul, nefsinin acizliğini, Rabbin kudretini itiraf etmiş olur. Zira Allah'a yaklaşmanın en kestirme yolu acziyet ve gönül kırıklığıdır.

Hayırlı ve salih ameller işlemek ancak şeytandan kaçmakla kolaylaşır. Bu kaçış da ancak Allah'a sığınmakla olur.

Şeytan insanın apaçık düşmanı (Fatır 35/6), Rahman olan Allah ise insanın yaratıcısı, efendisi ve bütün işlerini düzenleyenidir. İnsanın düşmanından dostuna sığınması ne güzel bir davranıştır.

Şeytanın vesvese verdiği işlerin en başında Kur'an okumak gelir. Zira Kur'an okuyan Allah'ın emirlerini hatırlar ve tutar, yasaklarından da kaçar. Bu hikmete dayalı olarak özellikle bilhassa Kur'an-ı Kerîm okumaya başlarken istiaze çekilmesi istenmiştir.

Mü'minin biri açık diğeri gizli iki düşmanı vardır. Açık düşmanı kafirler, gizli düşmanı ise şeytandır. Kafirlerle mücadelede savaş emri varken, şeytanla mücadelede ise istiaze emri vardır. Her iki cihadda da Allah mü'minin yardımcısıdır. Açık düşmanı tarafından öldürüldüğünde mü'min şehît olur, gizli düşmanı tarafından öldürüldüğünde ise kişi Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılır. Bu sebeple gizli düşmanın şerrinden kaçınmak daha önceliklidir.

Mü'minin kalbi en şerefli ve en temiz yeridir. Mü'min kalbini şeytanın her türlü vesvesesinden temiz tutmalı ve oraya Allah'ın marifetini yerleştirmeli ki, Allah da ahirette en temiz ve en güzel yer olan cenneti ona nasip kılsın. Yani kul kalbini bütünüyle Allah'a adamalı ki, Allah da ona ahirette cenneti nasip kılsın. (Fahreddin er-Razî, Mefatîhu'l-gayb, I, 81-83)

İLGİLİ HABERLER

>>YASİN SURESİ
>>NAZAR DUASI
>>FETİH SURESİ
>>MERYEM SURESİ
>>VAKIA SURESİ
>>İSMİ AZAM DUASI
>>TAHA SURESİ
>>LEV ENZELNA
>>HAŞR SURESİ
>>FELAK NAS SURELERİ