Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Aralık 2023

Mesafesizleştirme

Pandemi süresince “sosyal mesafe” kavramı ile aramıza duvarlar ördük. Birbirimizden ölümden kaçar gibi uzaklaştık. Herkes herkese cüzzamlı gibi davranmaya başladı. Yakınlık ölüme kapı aralamak olarak algılandı. Dünya zor zamanlardan ve bir dar boğazdan geçti. Reel hayatta herkes herkese yabancılaştı. Önce teselliyi evlerimizde aradık. Bir zaman sonra evdekilerle sohbet sıradanlaştı. Normal olması gerekenler anormal görüldü. Derken “uzaktan eğitim” diye bir kavram ile tanıştık.

Dijital çağ yavaş yavaş işgalini genişletiyor ve altı yaşındaki çocuklarımız dahi uzaktan eğitim ile bu çağın ağlarına teslim oluyordu. Yıllardır üzerinde çalışılan kurgu adım adım hayata konulmaya başlamıştı. Teknolojik işgal, pandemi ile birlikte kendini iyice hissettirdi. Sosyal mesafe kavramının arkasında gizlenen gerçek gün yüzüne çıkıyordu. Reel hayatta insanlar arasına mesafe konulurken insanlar sanal âlemin ağlarına itiliyordu.

Sosyal mesafe aslında mesafesizliği beraberinde getirdi. Yanımızdakilerle aramıza koyduğumuz mesafe sanal âlemde tam bir mesafesizlik olarak karşımıza çıktı.

Sanal âlem, yakındakine uzak uzaktakine yakın olmayı ifade etmesinin yanında mesafesizliğin de sembolüdür. İlişkileri ünsiyet üzerinden değil de nesneler aracılığıyla yorumlar. Mesajlaşmalar, beğeniler, yorumlar, görsellik ile beslenen iletiler ve sosyal iletişim araçlarındaki ögeler nesnelerin sembolize edilmiş halidir. Bildirimlerle desteklenir. İletişim, sosyal ağlar nedeniyle artık öznel değil nesneldir. Karşılıklı bir etkileşim halinden yoksundur. Yeme, içme, uyuma gibi ihtiyaç duyulduğunda giderilmeye hazır duygular haline gelmiştir. Acıktığınızda buzdolabının kapağını açıp ihtiyaç duyduğunuz yiyeceği almak gibi olmuştur. İletişim için birini beklemenize gerek kalmamıştır. Siz istediğiniz zaman biriyle iletişime geçebilirsiniz. Dahası iletişim kurmak isteğiniz kişiyi önceden tanıyor olmanıza da gerek yoktur. Mesele karşınızdakiyle etkileşim halinde olmaktan öte içinizdeki iletişim ihtiyacını gidermektir. İletişim artık yemek içmek gibi bir hal almıştır. İhtiyaç duyulduğunda ulaşabilme dürtüsüyle artık ruhumuzun iletişime duyduğu açlığı sosyal medya araçlarıyla giderir olduk.

Dijital ortamın sabırla, beklemeyle işi yoktur. Sabrı ortadan kaldırarak, hemen, şimdi olanı tercih etmeye kapı aralar. Teknoloji dediğimiz bu çağın en önemli dinamiğinin hız olduğunu daha önceleri defaatle belirtmiştik. Hızın en olumsuz yanı, insanın düşünmesine fırsat tanımamasıdır. Bir şey hemen, orada oluvermelidir. Ötelendiği zaman geri dönüp bakmaya vaktin olmayacaktır. Çünkü güncelleme diye bir kavram hızın neticesinde hayatımızdaki yerini çoktan almıştır. Bilgisayar programları zamanla güncellenmeye muhtaçtır. Aksi takdirde yeni uygulamalar onu işlevsiz hale getirecektir. Teknolojinin çöplüğüne atılmamak için bu çağda sanal olanın güncellenmesi gerektiği fikri zamanla reel hayatta da bilinçaltına işlenmiştir. Bu işlem neticesinde kişi artık değişimin kaçınılmazlığını öğretilmiş çaresizlik olarak kabul eder. Yakın ve uzak kavramlarının yerine mesafesizliği zorunlu olarak koyarak -sözüm ona- çağa ayak uydurmuş olur.

Byung Chul Han “Dijital Medya, uzaktaki insanları düşünme ve yakındaki bir insanı kavrayabilme yeteneğini elimizden alır. Yakınlığın ve uzaklığın yerine mesafesizliği koyar.”derken mesafesizliğin sistem tarafından dayatılan bir yaşam biçimi olduğunu belirtir.

Mesafesizlik, insana her şeye istediği her zaman ulaşabilme imkânı tanımaktır. Bunun için de “hizmeti ayağınıza getirdik” sloganıyla motokuryeler tarafından ulaştırılan ürünlerin pazarlamasını yapan firmaları örnek gösterebiliriz. İstediğiniz her şey istediğiniz sürede ayağınıza geliyor ve bir şeylere ulaşmak için aradaki engeller kalkıyor. Temel ihtiyaçların giderilmesinde ve hayatın kolaylaştırılmasında gördüğümüz bu rahatlık zamanla yaşam felsefesi haline geliyor.

Soyut kavramlar dahi nesne haline getirilmeye başlandı. Yakında iki paket dostluk, bir kutu sohbet, üç adet samimiyet, beş kilo muhabbet, sahibinden az kullanılmış cümleler, üç beş damla gözyaşı, biraz hüzün sipariş etmeye başlarsak şaşmamak gerek.

Çözüm, bize kaybettirilmeye çalışılan kültürümüzde ve onu besleyen kutsaldadır. Bu kutsal da dinin ta kendisidir. Onların anı yaşamak adına aramızdan kaldırdığı mesafeyi ünsiyet ile yeniden anlamlandıralım ve kutsalın buyruklarına uyalım.