Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Ocak 2024

​2030'a ne kaldı?

O meşhur 2030 yılına altı yıl kalmış. Uzun bir zaman sayılmaz. Ancak arka planında 60 yıllık bir çaba söz konusu.

Birleşmiş Milletlerin, WEF’in yani küresel yapıların "Gündem 2030"undan bahsediyorum. Onlar da 2030’u iple çekiyor! Öyle ki bundan sonra bu işi daha hızlandıracaklar.

Malumunuz Kovid, küresel gündemin hızlanması için bir başlangıçtı.

BM ve WEF bilindiği gibi halkların özgürlüklerinden vazgeçmesi, zorunlu dijital kimliklerle nakitsiz toplumlarda yaşaması, seyahat etmeyi bırakması, tüm mal varlıklarını hükümetlere devretmesi, et yerine böcek bazlı “gıdalar” yemesi ve kapitalizme son verilmesi konusunda ısrar ediyor.

Bu herifler "gezegeni" sözde "iklim krizinden" kurtarmak için bir planlama yaptılar ve neredeyse dünyanın tüm hükümetlerine de buna inandırdılar. Siz mecbur bıraktılar da diyebilirsiniz.

Cambridge Üniversitesi'nden Profesör Michael Kelly, Telegraph’ta bir makale yayınladı.

Profesör, “Net Sıfır” hedeflerine ulaşmanın arka planında tek bir dünya hükümetinin olduğu gerçeğini dikkat çekti ve bu sürecin insanların yaşam kalitelerini büyük ölçüde düşüreceğini ifade etti.

Kelly, "Net Sıfır” projesinin teorik olarak mümkün olan altyapı bileşenlerinin de 35 trilyon doların üzerinde bir maliyete sahip olacağını söylüyor.

Ve buna tarımın karbondan arındırılmasını da ilave edersek maliyet yaklaşık 100 trilyon doların üzerine çıkaracak.

Ben size bir şey söyleyeyim mi? İklim krizi bahane bundan sağlanacak rant ise şahane! Zira bu palavradan çok ciddi bir servet aktarımı gerçekleşecek.

Geçenlerde bir haber okudum.

Haber, Birleşmiş Milletler, sözde "iklim değişikliğiyle" mücadele etme girişimiyle küresel gıda tedarikini kısıtlama çabalarını hızlandıracak” diyor.

Malumunuz, BM bu yaklaşımı “2030 Gündemi” kapsamında öne sürüyor

Ekranlarını yeni açanlar için tekrar hatırlatalım, 2030 Gündemi, BM'nin ve küreselci örgüt WEF ile işbirliği içinde geliştirdiği bir eylem planıdır.

Plan, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefine (SDG) ulaşmak için gerekli hedefleri belirliyor. Bugün neredeyse küçük belediyeler bile bu konuda ofis açılıyor.

Kurumlarımız durmak, yorulmak nedir bilmeden bu 17 hedefi gerçekleştirmek için mesai harcıyor. Üstelik buna canı gönülden inanarak yapıyorlar.

Çünkü ABD dahil tüm BM üyesi ülkeler 2015 yılında 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Gündemini kabul etti.

2030 Gündemi "açıkça tüketim ve mal üretme şeklimizi değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Karbonu da bu yüzden baş düşman ilan ettiler ya!

"Özel arazi mülkiyeti aynı zamanda zenginliğin birikmesi ve yoğunlaşması için de önemli bir araçtır, dolayısıyla sosyal adaletsizliğe katkıda bulunur" diyerek özel arazi mülkiyetini de ortadan kaldırmak istiyorlar.

2030 Gündemi, küçük işletmelere yönelik maliyeti yüksek düzenlemelerle dünya çapındaki çiftçileri hedef alarak bilhassa tarım sektörünü iflas ettirmeyi amaçlıyor.

Sadece fosil yakıt endüstrisini yok etmekle kalmayacak, aynı zamanda tarımı da Gates gibi büyük şirket sahiplerinin eline bırakarak yok edecek.

Çünkü bu adamlar, gıda tedarikinin kontrolünün halkın kontrolü anlamına geldiğini çok iyi biliyor.

Bu yüzden ortaya bir karbon yalanı atarak tüm dünya liderlerinin kafasına karbon ile mücadele etmeyi soktular.

Dijital para, dijital kimlik, iklimle mücadele ve karbon vergisi… Sonra da televizyon karşısına çıkıp “artık hepimiz dünya vatandaşı olduk” diyecekler.

Ulus devletler mi? Siz BM’nin ve WEF’in sürdürülebilir hedeflerini gerçekleştirmek için çalışırken onlar da tarihe karışacak!