Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.49
Gram Altın
2378.71
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Nisan 2024

​21. yüzyılın saklanamayacak acısı

İnsan, Allah’ın kendisine sadece insan olduğu için değer vermesiyle yaratılmışlar arasında en büyük nimete sahip olan şerefli bir varlık. İsra Suresi 70. Ayette: “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik…” ifadesi bunu en açık şekilde ifade eder. Fakat dünyada, İslam ahkâmına tamamen ters işleyen bir sistem ve mazlum üreten bir anlayış hüküm sürmektedir.

Önceleri haksızlığa uğramış bir mazlumu ayağa kaldırmak, onu güçlüye karşı korumak ve savunmak cemiyet içindeki güçlü bir kişinin vicdanına bağlıydı. Sonra derebeylikler bu himaye işini kısmen üstlendi. Belli bir dönem bu koruma görevini ibadethaneler yaptı. Sonra devletler... Sosyal devlet anlayışı korunmasız insanların sarılacağı can simidi oldu. Mazlumu görmezden gelme devrini bitirecek birtakım düzenlemeler yapıldı. Yeterli görülmedi, insanın sahip olduğu hakların evrensel haklar olduğu ve bu hakların tüm insanlık için uluslararası ve ulus üstü güçlere sahip kurumlar tarafından güvence altına alınması gerektiği fikri kabul gördü.

Eşit ve adil olmayıp sadece dünyanın belirli bölgelerini kapsayan “insan hakları”nın anlamı ve alanı savaşlar nedeniyle yeniden gözden geçirildi. 1. ve 2. Dünya savaşı sonrası devletler kendi tarihleri ile yüzleşti. Evrensel İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi dönüm noktası olurken insan haklarının esnetilmesi konusunda kimseye en ufak bir hareket alanı dahi bırakılmadı. İnsan hakları denildiğinde kaşlar çatık, tavır ciddi, çerçeve ve kurallar netti. Ta ki İsrail gibi işgalci bir terör devletinin neredeyse altı aydır yaptığı soykırıma tüm dünya şahit olana kadar…

Gelinen nokta, Siyonistlerin yüzlerce yılda geliştirilen insanlık birikimini bir gün tepetaklak edeceğini kimsenin tahmin edemediğini gösteriyor. Hâlbuki o Siyonistler “mağdur” bir halktı ve kendilerini “Öldürmeyeceksin” emrini içeren on emrin uygulayıcısı, semavi bir dinin temsilcileri olarak görüyorlardı. Onları mağdur gösterecek her imkân kullanıldı. Hollywood’un “sınırsız bütçeli” desteği ile tüm dünya Yahudiler’in mağdur olduğuna inandırılmış oldu.

Bu inanç başta Siyonist Yahudiler olmak üzere tüm insanları karıncayı dahi incitemeyecek bir dönüşüm geçirtmesi bekleniyordu. Fakat tüm dünyanın inandırıldığı bu mağduriyetin aslında Filistin’in tamamen işgal edilmesi için planlanan bir “kurgu” olduğu ortaya çıktı. Hülasa, dünyanın insan hakları konusunda aldığı mesafede başa dönülmüş oldu: Bir sabah kadınların, çocukların, hastaların; hastanelerin, ibadethanelerin, ambulansların yasaklanmış bombalarla bombalandığı bir dünyaya gözlerimizi açtık.

İnsan haklarının menfi yönde gelişimini anlatan bu kısa özet, mazlumu ve insani hakları koruyacak evrensel kuralların ve bunu denetleyecek uluslararası kuruluşların varlığına rağmen dünyanın hala ilk başladığı noktada, hatta o notadan daha da geride olmasının 21.yüzyılın saklanamayacak acı bir gerçeği olduğunu anlatabilmeyi amaçlıyor.

Keza işgalci İsrail bugün, hâkim güçlerin gözleri önünde hiçbir uluslararası hukuk kuralına takılmadan soykırım yapabiliyor. Çoğu İslam ülkesinden daha iyi duygudaşlık yapabildiğini bu süreçte öğrendiğimiz batı halklarının tepkileri, İslam ülkelerinden daha sistematik, nitelikli ve etkili olsa da istenen sonuç elde edilemiyor. Dolar baskı makinesinin sahibi olan Siyonist sermayeye, yarım yamalak yaptığımız boykotun etkisi sınırlı kalıyor.

21. yüzyılın saklanamayacak acısı, yürek dağlamaya devam ediyor: Gazze, gerçek imanın bütün imkânsızlıkları galebe çalabildiğini ispat eden bir er meydanı olarak hem insanlığın hem de Müslümanların şeref ve izzetini korumaya devam ediyor.