Dolar (USD)
34.26
Euro (EUR)
37.57
Gram Altın
2873.27
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ocak 2023

28 Şubatçılara af mı?

Bu kez darbenin ismi değişmişti. Adı, tarihe “postmodern darbe” olarak geçti. 28 Şubat 1997’de darbeciler “dindarların iktidarına izin yok” dediler. İktidardaki hükümet adım adım parçalandı. Merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı 28 Şubat sonrası sadece 4 ay sürdü. 28 Şubat süreci 1995 genel seçimleriyle başlamıştı. Merhum Necmettin Erbakan hoca liderliğindeki Refah Partisi oyların yüzde 21.38’sini alarak sandıktan birinci parti çıkmıştı. Necmettin Erbakan, siyasi hayatı boyunca ilk kez hükümeti kurma hakkı elde etti. Ancak teamüllerin aksine hükümeti kurma görevi seçimlerde birinci parti olarak çıkan Refah’a ilk etapta verilmedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, önce DYP lideri Tansu Çiller, sonra ANAP lideri Mesut Yılmaz’la hükümet kurmaya çalıştı. İkisi de başaramadı. Vesayetçi asker, Refah Partisinin iktidar ortağı olmasını istemiyordu. Diğer partilere “Erbakan’la hükümet kurmayın” baskısı yapılıyordu.

****

Seçimlerde 6 ay sonra Temmuz 1996’da uzun pazarlıklar sonucu Necmettin Erbakan Başbakanlığında Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi REFAH-YOL olarak adlandırılan hükümeti kuruldu. Başbakan merhum Erbakan ilk resmi ziyaretini İran’a yapmıştı. Ardından Libya’ya gitmişti. Bu ziyaretler siyasette tansiyonu yükseltmişti, vesayetçileri çılgına çevirmişti. Necmettin Erbakan, dönemin Libya lideri Kaddafi’nin Türkiye aleyhine sarf ettiği iddia edilen sözlere gerekli yanıtı vermemekle suçlanmıştı. Ocak 1997’de Merhum Erbakan, Başbakanlık konutunda bir iftar yemeği verdi. İftara dindar insanlar, Cemaat liderleri de davetliydi. Dönemin vesayetçi askerleri ile hükümet arasındaki gerilim bu iftar yemeği bahane edilerek iyice gerildi. Genel Kurmay bünyesinde Batı Çalışma Grubu kuruldu. Refah Partisinin tüm faaliyetleri sanki bir düşman partisiymiş gibi izlemeye alındı. Postmodern darbenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. 26 Ocak 1997’de Gölcük’teki donanma komutanlığında irtica konulu daha doğrusu Refah Partisi konulu şura düzenlendi. 31 Ocak 1997’deyse Refah Partili Sincan Belediyesi Kudüs gecesi etkinliği yaptı. Darbeci askerlerin bu anmaya tepkisi de Sincan’da tankları yürütmek oldu.

****

Ve o kara gün yani 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu sözde irtica gündemiyle toplantı. Dindar başbakandan adeta ödleri kopuyordu. Tam 9 saat sürdü. Toplantı sonrası yayımlanan 18 maddelik bildiride beklendiği gibi laiklik vurgusu yapıldı. Tarikatların yasaklanması, temel eğitimin 8 yıla çıkarılması istendi. Milli Güvenlik Kurulu sonrası Erbakan hükümeti üzerindeki baskılar her geçen gün arttı. 28 Şubat darbe girişiminden sadece 4 ay sonra 18 Haziran 1997’de Merhum Erbakan cebren ve tehdit yoluyla istifa etmek zorunda kaldı. Yani hükümeti cebren devirme anayasal suçu işlendi. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in hükümet kurma görevi verdiği Mesut YIILMAZ, Anasol-D hükümetini kurdu. Bir yıl sonra da Refah Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde kapatıldı. Necmettin Erbakan dahil birçok parti yöneticisine siyaset yasağı getirildi.

****

Binyıl sürecek dedikleri 28 Şubat, 16 yıl sonra 2013’te dava konusu oldu. 28 Şubat’ın aktörlerine “hükümeti cebren devirmeye teşebbüsten” dava açıldı. Siyaset, medya ve İş dünyası ayağı eksik olan 103 sanığın yargılandığı dava Nisan 2018’de sonuçlandı. 68 sanığın beraatine karar veren mahkeme, dönemin Genel Kurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı, Genel Kurmay ikinci Başkanı Org. Çevik bir, hareket başkanı Org. Çetin Doğan ve eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün de aralarında olduğu 18 sanık müebbet hapis cezalarına çarptırıldı. Davanın Yargıtay’daki temyiz süreci de bitti. Bir karanlık dönemin adı postmodern darbe olarak geçse de iktidarın silah zoruyla düşürülmesi, iktidarın zorla istifa ettirilmesi halen birçok soru işaretini de içinde barındırıyor. 28 Şubat üzerinden yıllar geçse de o dönemde yaşanan olaylar hafızalardan silinmiyor ve binyıl geçse de silinmeyecek. 28 Şubat Türkiye’de vesayetçi zihniyetin demokrasiye ve millet iradesine bir saldırısıydı. Her darbe ve darbe girişimi Türkiye’yi her zaman geriletmiştir. Ülkemizin ekonomik ve siyasi enerjisini hep heba etmiştir. Ama milletimiz de her seferinde bunlara karşı basiretiyle, azmiyle, dirayetiyle kendince hep karşılık vermiştir. Bu aziz millet binyıl sürecek dedikleri karanlık günleri kısa bir sürede tersine aydınlık günlere çevirmiştir.