Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Temmuz 2015

AKP oyları neden düştü?

- Kobani'de ne yapılmak istendiği anlaşılamadı. Anlamsız bir ketumiyetle, adeta statükocu reflekslerle hareket edildi.

HDP muhtemelen gelişmelere hazırlıklıydı, ne yapması gerektiği ona fısıldanmıştı. Fırsatı iyi değerlendirdi. 6-7 Ekim sokak olaylarında 60-70 kişinin ölümüne sebebiyet vermesi bile desteğini azaltmadı, bilakis arttırdı.

Bu şartlarda, üç yüz bin Kobani' liye kapıların açılması, mutlak bir ölümden kurtarılmaları, yedirip, içirmelerinin bir kıymeti harbiyesi olmadı, dikkate de alınmadı. Genel tablo içinde önemsiz bir ayrıntı olarak kaldı.

IŞİD ile çatışmalar sürerken Kobani' ye geçmek isteyenleri engellemek doğru değildi. Elastik olmak konjonktüre daha uygun, daha politik ve daha pragmatik olacaktı.

Savaşa girmekten kaçınmak çok doğruydu, ama, gönül almak adına da olsa IŞİD'e karşı birkaç siyasi ya da askeri manevra yapılabilirdi.

Batılı ülkelerin, Orta Doğu'nun demografik, sosyolojik, siyasi, dini, altyapısını, bize göre daha iyi analiz ettikleri, daha çok veri topladıkları, daha verimli istihbarat kaynakları olduğu anlaşılıyor. Kürt popülasyona sızıp, verimli manipülasyonlar yapabiliyorlar.

Hristiyanlar, Orta Doğu'daki etnik unsurlara, aşiretlere, dini gruplara başarıyla nüfuz ediyorlar, İngilizler 'in I. dünya savaşı öncesinde kurdukları alt yapı hala tıkır tıkır çalışıyor.

Türkiye ve AK Parti, ya yeterli bilgi edinemiyor, ya gelen bilgileri verimli değerlendiremiyor, ya da yüz yıl aradan sonra ancak bu kadar olabiliyor.

-Çözüm süreci çok yavaş ilerletildi. En az bir yıl evvel silah bıraktırılıp seçime o şartlarda gidilmeliydi. Sürecin aktifi değil, pasifi konumuna düşüldü. Süreçten sanki hiçbir sonuç alınmamış, birçok tavizler verilmiş gibi propaganda altında seçime girildi. Bu konuda MHP ve HDP nin negatif propagandalarının gerisinde kalındı. Şehit cenazelerinin gelmiyor olması bile seçim öncesinin gündeminde tutulamadı.

-80 li yılların sonlarında Sovyetler ve Yugoslavya yıkıldığında, ardarda Orta Asya Türk Devletleri ile Bosna, Kosova bağımsızlıklarına kavuşunca Özal heyecanla "Adriyatik' ten Çin seddine Türk Dünyası" tabirini kullandı. Bu ifade Batı-Hristiyan dünyasını ajite etti, telaşlandırdı. Bunu bir meydan okuma olarak algıladılar. Türkiye 90'lı yılları koalisyonlar, krizler, kaoslar, 28 Şubatlarla geçirdi. Bunlar tesadüf değildi.

-Gezi darbesinden hemen önce Türkiye ekonomik verilerinin son 300 yılın en iyi noktasında olduğu açıklanıyordu. Bu veriler doğruydu, ama bu verilerle meydan okumak yanlıştı. Savaş taktiği açısından bunu atlamamak gerekiyordu. Çünkü biz, Batı ile sürekli soğuk savaş halindeyiz, bu değiştirilemez kaderimiz. Batı yine gerekeni yaptı. Açıklamayı takiben başlayan Gezi isyanı, 17, 25 Aralık darbeleri, 6-7 Ekim kalkışması, 7 Haziran HDP ayarı, tesadüf değildi.

-Ta 2002 yılında Yalçın Küçük, Şebeke'de "Fethullah Gülen'in büyük bir ekonomik güç olduğunu, kamu yönetiminin her kilit sektörüne de yeterli eleman yerleştirdiğini biliyorduk; yaşama seyyar vaiz olarak başlayan bu zatın yükselişi göz kamaştırıyor...." yazıyordu. (Yalçın Küçük- Şebeke, sh 120, YGS Yayınları-2002)

"Daha 2002 lerde sokağa kadar düşmüş bu bilgilere rağmen müdahalede geç kalındı ve ağır yara alındı.

-Başkanlık tartışmasının gündeme sokulması zamansız oldu. Başkanlık sistemine geçiş talebi muhalefetin ahlaksız "diktatör" saldırısıyla zamanlama olarak çakıştı, muhalefetin ekmeğine yağ sürüldü.

-Beştepe'ye 7 Haziran seçimlerinden sonra taşınılıp, seçimlerde muhalefet bu saçma oyuncaktan mahrum edilebilirdi.

- Kısa süre önce iki seçim kazanmış olmanın rehavetiyle seçime girildi. Bu rehavet hoş karşılanmadı.

- AKristokratlar halkı partiden soğuttu. Siyaset, ticaret, medya ve akademi dünyasındaki "AKristokratlar" AK Partiye cebiyle değil, gönlüyle bağlı olanları "Oyumu bunlara mı vereceğim?" noktasına getirdi.

-İktidara gecekonduların iftar sofralarından, taksi duraklarından, yoksulların kahvaltılarından kalkıp gelen, aslında hala o çevrelerin partisi olan AK Parti, on üç yıllık iktidarı sonunda adeta rezidanslar, plazalar ve AVM ler partisi konumuna sürüklendi. Bu algı bazı kesimlerde burukluk yarattı.

Diğer partilerden hiç bir umut ışığı gözükmemekte, AK Parti Türkiye' nin umudu olmaya devam etmektedir.

AK Parti, 2023 de surlara bayrak dikmeye mecburdur.

Hatalar ve eksikler, yeni atılımlara, yeni başlangıçlara vesile olur ümidindeyiz.