Dolar (USD)
32.50
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2440.67
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Ağustos 2020

Ankara Sözleşmesi

Bir kadına zarar gelmesi elbette ki büyük bir ahlaksızlıktır. Yeryüzündeki bir kadının saçının teline bile zarar gelmesini istemeyiz. Bunu din de kabul etmez hiçbir töre de kabul etmez. Hiçbir çocuğun tecavüze uğraması, haksızlığa veya saldırıya uğraması da kabul edilemez.

Ama adalet denilen de bir durum var. Dolayısıyla bir şey korunmak istenirken, hakkı için bir şey yapılıp edilirken bir başkasının hakkı da hukuku da çiğnenemez. Bir taraf korunurken diğer tarafın hakkı elinden asla alınamaz. Aile arasında geçen hadiselere asla tek taraflı bakamazsınız. İki tarafa da bakmak, iki tarafı da dinlemek zorundasınız. Tek tarafa bakılarak, tek tarafı dinleyerek verilen karar isabetli bile olsa asla adil olamaz.

Tartışma konusu olan mevcut yasa ve sözleşmeler gereği kadının beyanı esas olduğu için erkekler evinden ve ailesinden mahrum kalıp uzaklaştırılmakta, sonsuz nafaka gibi sonuçlar ile aşırı derecede mağdur olmaktalar. Kocayı olduğu gibi sorgusuz sualsiz sokağa atarsanız zulme sebep olursunuz.

Kadınları ezen, döven, öldürenlere aynı cezayı sen de uygula. Kısasa kısas de. Kısas yap da ortalık hayat bulsun. Ama öbür taraftan yüce Allah’ın Adil sıfatı var. Adaletle hükmedilmemiş oluyor. İster dini bir kural olarak görülsün. Müslümanım diyorsanız böyle uygulayın. İster ateist deyin. Ahlaki açıdan yanlışlık yapılıyor. Niçin? Adalete uygun bir kanun değil bu. Çünkü birini gözetirken diğerini gözetmiyorsun. Aileye, kadına veya erkeğe hak sağlamanın, hukukunu korumanın kaidesi, önce insan bakışı olmalıdır. İnsan hakkını korumak, insanın can, mal ve namus emniyetini sağlamak esas olmalıdır.

İbadetlerden namazın kazası var. Orucun da kazası var. Ama adaletin kazası yok. Adalet, neye, nerede hangi zamanda denk gelirse gelsin anında uygulanmak zorunda. Üzerinden geçen zaman sonrasında niyetiniz ne kadar halis olursa olsun uyguladığınız adalet yerini bulmaz, vicdanları rahatlatmaz.

İstanbul sözleşmesi kaideleri ülkemize çok lazım deniliyor ise içerisindeki ülkemize uymaz kavram ve hükümleri ne yapacağız, ne yapmalıyız? Bunların cevaplanması gerekir. Bu yasa ve uygulamaların bir tarafı olacaksak onlar da her zaman yazdığımız gibi ahlak, akıl ve ilimdir. Bu muhteşem üçlüye uygunsa kabulümüzdür. Yok değilse niye kabul edelim ki? Niçin yasa olarak kalsın ki?

Niyet halis, amaç kadını korumak ise bunun yolu, adalet üzere bize ait olan yasalarla hem kadını hem erkeği hem de çoluk çocuğu korumaktan geçer. Birini koruyalım diğerini korumayalım mantığı ile bu iş asla başarılamaz. Bu iş, gerçekten çözülmek isteniyorsa adı bile “İstanbul Sözleşmesi” olmayan bu yasa iptal edilip bu toprağa ve bu insana uygun yeni bir “Ankara Sözleşmesi” ilan edelim olsun bitsin.

Sağlıcakla kalınız. Haneniz, şifahaneniz olsun.