Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 May 2017

Annesin sen! Anne kal!

Halkım anneler gününü (de) benimsedi. Çok uğraştık. Bu ve kutlanan diğer pek çok günün "bizim" olmadığını ve bize günümüzü gösterdiğini anlatmak için. Hem anlatamadık. Hem dinletemedik. Birer dünyalı olarak : "Her gün, her dakika annenin değerini bilemeyiz ya!" dediler.

Bir kıymeti gereğince takdir edebilmek ağır bir sorumluluk. Doğrusu sobelenmesi zor bir hedef... Bir kıymetliyi; "mesela anneyi" daimi surette, zamana bölünmüş, mekana yayılmış vaziyette, bugün, yarın, Pazartesi, Cuma, öğleden sonra veya gecenin bir yarısında, bekar veya evliyken, of demeden, püf demeden, kadir kıymet bilerek yaşayabilmek, yaşatabilmek...Bu başarılamadığında üzülüyor vicdan tabii ki. Bu defa da, hiç yoksa bir günlüğüne, "ambiyansın kralıyla" günü, seneyi kurtarmaya çalışıyor.

Çoğunlukla bir gösteriye dönüşmüş her hatırlamada, uzun bir unutuşun özrü vardır. Yıllanmış ihmal. Gecikmiş ihtimamın yok yazılmamak için bas bas bağırması. Toplu özür korosu. Törenler. Şirinlikler. Hediye paketleri. Harcanmamış emeklerin affı ve toplu ödeme fırsatıyla paraya tahvili. Ederi. Tutarı.

Ters yüz edilmiş bir insanlık tövbesi. Hepsinin gerisinde bencillik var. İnsan nefsini merkeze koydu ve çevresindeki her kıymeti ürküttü. Nefsi ilah edinmek bir nevi talandı. Diğeri aşağıladı. Kaçırdı. Yalnızlığına dayanamadığı günlerden "kutlu günler silsilesi" icat etti kendine. Yalnızlık böğürüyor acı acı. İç avlusundan...

Bu günleri hiç bir zaman benimsememişler de dahil herkes gündemi o mevzu ediniyor. Dışlanmamak için. G/ünlü günsüz herkes.

Karşılıksızlığın insan hali; anne. Karşılıksızlığın mahzun öğretmeni. O halde "Bak alırım seni ayağımın altına!" dediğinde annenize kızmayın. "Cennete alırım!" demek istiyor olmalı. Çünkü annenin, anne rolü abartılan kadının büyük ve toplumsal suçlardan hemen sonra o değerli söz takılır yakasına: "Cennet annelerin ayakları altındadır!" İlginçtir. Ödülü Allah'a ait kılınanı temelli es geçer insan...

Gerçi insan çocuğu, yakın tarihte, önce ihmal ettiyse de simdi de abartıyor. Lütuf ve kahır dengesini şaşırıyor. Çocuk bir lütuf, evet, fakat kahrı çok. Kahır etmeden büyütülmesi gerek. Terbiyeye dahil olduğu halde, artık ceza tedavülde değil. Bir terlik bile kaldırılmıyor artık çocuğa, kolay kolay. Halbuki anasına el kaldıran çok. Burnu havada olan...

E napıcaz? Bir insanın ayaklarının altına cenneti serdik diye bütün kahrımızı, yükümüzü ona mı yükleyeceğiz? Nasılsa atılgan bir iyilikçi başı var diye herkes geri çekiliyor ve uzun süren ölüm töreni izleniyor, localardan...

Reva mı bir cennetliğe bu yapılanlar?

Hem cennet senin de, sen mi serdin annenin altına o mutlak huzur sergisini?...

Annemizi, her şeyden evvel bir insan olarak hatırımıza almak gerekir. Çok güçlü bir aciz olarak, ona yorulduğunu fark ettirmek ve dinlenmeyi öğretmek gerekir. Emekliliği de yaşatmak gerekir, emekçiliğinin yanı sıra.