Apar topar eğitim!
Ülkece kritik zamanlarda pek çok alanda bazen iyi işler çıkarabiliyoruz. Ne var ki sürece yayılan iş ve işlemlerin planlaması ve yürütülmesi söz konusu olduğunda anlık cevvaliyetler, yerini anlık kararlara ve öngörüsüzlüklere bırakıyor. Çoğu zaman bunların sahada ne türden yansımaları olacağı ve uygulayıcıları hangi durumlarla karşı karşıya bırakacağı hesap edilmiyor.
Geçtiğimiz iki hafta içerisinde yüz yüze eğitime geçilmesi
ile ilgili MEB’de yaşanan gelişmeler bu duruma örnek teşkil etmesi bakımından
önemliydi.
Bildiğiniz gibi yüz yüze eğitim, okul öncesi ve ilkokul 1. Sınıflar
için 21 Eylül’de başladı. Uyum haftasının ardından 28 Eylül’de okul öncesi ve
ilkokul 1.Sınıflar haftada iki gün yüz yüze eğitime geçmiş oldular. Duyurusu
haftalar öncesinden yapıldı, öğrencilerin okula devamı hususunda ise son söz
veliye bırakıldı.
3 Ekim Cuma günü ise MEB, mesai bitimine az bir süre kala
okul müdürlüklerine gönderdiği resmi yazı ile meslek liselerinde uygulamalı
dersler için yüz yüze eğitime geçme kararı aldı.
Yazıda 5 Ekim 2020 tarihinden itibaren Mesleki ve Teknik
Anadolu Liseleri, Çok Programlı Anadolu Liseleri, Mesleki Eğitim Merkezleri,
Güzel Sanatlar Liseleri ve Spor Liselerinin alan ve dal derslerine ait uygulama
kazanımlarının yüz yüze eğitimlerine tüm sınıf seviyelerinde başlanacağı
belirtiliyordu.
Buraya dikkat lütfen!
Yazı, 3 Ekim Cuma günü mesai bitimine az bir süre kala gün
yüzüne çıkmıştı. Yüz yüze eğitime ise 5 Ekim Pazartesi günü anılan lise
türlerinde başlanacağı belirtiliyordu. Yazı bu doğrultuda okul müdürlüklerinin
yapması gerekenleri de birkaç madde de sıralamış. Sıralanan iş ve işlemleri
hafta sonuna denk gelmesi itibariyle bir çırpıda gerçekleştirebilmeleri için okul
müdürlüklerinin hızdan daha fazlasına ihtiyaç duydukları açık!
Zira ilk madde MEB’in “Eğitim
Kurumlarında Hijyen Şartlarının Geliştirilmesi ve Enfeksiyon Önleme Kontrol Kılavuzu”na
göre eğitim öğretimin planlanmasını, mekânın düzenlenmesini şart koşuyor.
Bu kılavuza uygun bir mekânsal düzenlemenin son derece
zahmetli ve zor olduğunu belirtmeliyiz. Okul müdürlükleri pandemi sürecinin
başından beri bu tür hijyen önlemlerini zaten almaktaydılar. Lakin öğretmen ve
öğrencilerin aynı anda okul binasında bulunacağı bir zaman dilimi içinde
mekânın düzeni ve kontrolü farklı bir hazırlık istiyor.
Aynı yazıda hem yüz yüze eğitimin, hem de uzaktan eğitimin
aynı anda tüm sınıflar için planlanması isteniyor. 5 Ekim’de ayrıca hangi
derslerin yüz yüze hangi derslerin uzaktan eğitim yoluyla verileceği hususunda alan
zümrelerinin toplantı yaparak karar almaları da isteniyor.
Mesela bir meslek lisesini ele alalım….
Bir sınıfın haftalık ortalama 40 saat dersi var. Diyelim ki
16 tane de sınıf var. Haftalık ders saati 640 saat eder. Bir sınıfın 40 saatlik
ders saatini yüz yüze olarak planlayacaksınız. Buna uygun bir program
hazırlayacaksınız. Yüz yüze eğitimin dışında tutulan teorik dersler yahut
kültür derslerini de EBA üzerinden planlayacaksınız. Tüm bunların da birbiriyle
çakışmamasını sağlayacaksınız. Bunun için iyi bir planlama yapmanız gerekiyor.
Ama bir dakika!
Siz ne kadar iyi bir planlayıcı da olsanız, MEB sizden Cuma
akşamı talep ettiğini Pazartesi sabahı gerçekleştirmenizi istiyor!
Her yerde, her safhada, planın öneminin ortaya çıktığı bu
süreçte MEB’in ilgili yazısının zamanlaması, beklentisi, talebi anlaşılıyor ki istenilenin
verilen zaman içerisinde gerçekleşebilme durumunu planlamamış!
Yahut böyle bir planlama mümkün deniliyorsa nasıl ve ne şekilde
yapılacağını belirtmemiş!
Tıpkı bir hafta önce olduğu gibi…
Yine bir Cuma günü MEB’den gelen bir yazı ile meslek lisesi
öğrencilerinin Pazartesi gününden itibaren işletmelerde staj yapabilecekleri
ilan edilmişti. Okul müdürlüklerinin pazartesi gününe hem veli onaylarını hem
işletme yazılarını nasıl bir hokus pokus ile hazır hale getirip öğrencileri
işletmelerde staja başlatacağı ise hiç düşünülmemişti.
“Cuma günü”; anlaşılan
bakanlığın iş görme tarzının ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Hafta ve mesai biterken
ansızın apansız çıkagelen resmi yazılar, insanların iki ayağını bir papuca
sokuyor. Haliyle bu kaotik bir durum yaratıyor. Bu durum içinde uygulayıcıların
hata yapmaları da işi eksik yapmaları da kaçınılmaz.
Kaçınılmaz; çünkü
Süpermen değiller!
Okul içinde dahi öğretmen-okul yönetimi arasında duyurular 1
hafta öncesinden yapılır. Süreye riayet etmeyen okul yönetimleri eğer
soruşturma filan söz konusu ise cezalandırılır. MEB’in yönetmelikleri tek tek
bu süreleri yazar.
Hal böyleyken ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir süreç
yaşanıyorken nasıl oluyor da “Cuma akşam
istedik, Pazartesi sabahı verin” denilebiliyor?
Evet, yüz yüze eğitime başladık nihayet; ama apar topar!