Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Temmuz 2016

Asırlara bedel gece

Bu başlık, büyük Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un meşhur romanı Gün Olur Asra Bedel'den mülhem. Yıllar önce bir yerde okumuştum, mealen şöyle deniliyordu: "Cihan Harbi'ni gören, genç olsa da yaşlanmıştır." Hakikaten 15 Temmuz kanlı işgal hareketi de, Türkiye'de yaşayan 81 milyon insanımızın ömrüne ömür kattı. Çocuklar genç oldu, gençler olgunlaştı, olgunlar bilgeleşti. Bebeklerimizin askerliği erken başladı, şehir meydanlarında anneleri ve babalarıyla birlikte sabahlara kadar 'vatan nöbeti' tuttular.

Yanına dış güçleri alan, sapık dinu00ee anlayışıyla yüzünü maskeleyen kanlı terör örgütü FETÖ, Türkiye'mize en büyük kötülüğü yapmıştır. Anadolu topraklarında böyle bir ihanet, böyle bir alçaklık asla yaşanmamıştır. Bu iğrenç saldırılar sadece bizim kitaplarımızda değil, dünya darbe/ihanet ve işgal tarihlerinde de okutulacaktır. Okutulmalı ki, her ülke her zaman teyakkuz halinde olsun. Bu kahırdan lütuf doğduğu aşikar. Yerlilik ve millilik öne çıktı. Bir araya gelemeyecek sanılan parti, grup ve sivil toplum kuruluşları kenetlendi.

Bugün herkes kabul ediyor ki, bu vahşi ve iğrenç tehlikenin en çok farkında ve şuurunda olan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Artık muhalifleri bile ellerini vicdanlarına koyup bu hakkı teslim ediyorlar. İktidar partisi de, basın da, muhalefet de, diğer kurumlar da bu işin vahametini tam fark edemedi. Öyleyse Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımızın en şuurlu, en basiretli ve en ferasetli insan olduğu ortada. Zaten 'mümin feraseti' bunu gerektiriyor. "Paralel meselesini abartıyor" diyenlerin başları eğik, mahcubiyet içindeler. "Haklıymış hatta az söylemiş." diyorlar. Evet, yerden göğe kadar haklı.

"Neler Yapılmalı?" başlıklı yazımda bazı tekliflerde bulunmuştum. Şimdi bu konuyu biraz daha derinleştirmek istiyorum. Öncelikle ortalık durulduktan ve verilecek işaret üzerine halkımız meydanlardan çekildikten sonra tamir ve restorasyon çalışmalarına başlanmalıdır.

Şehitlerin verildiği noktalar tespit edilmeli; buralara anıt çeşmeler ve sebiller yapılmalı, halkımıza bedava sular ve şerbetler verilmelidir. Böylelikle ecdadımızın güzel bir geleneği devam ettirilirken bu küçük ve sevimli yapıların üzerine çepeçevre 15 Temmuz Destanı özetle yazılmalı, toplumun hafızasına kazılmalıdır. Bizler istesek de unutamayız, ama gelecek nesiller de bu büyük direnişin zaferini hem bizden hem de bu tür hayırlı anıtlardan öğrenmelidir.

Komşuluk ve akrabalık ilişkilerini geliştirmeliyiz. Bu güruhun ele geçirdiği ama kurtarılabilecek olan çocuklarımızı, gençlerimizi yakın markaja alarak milletimizle barıştırmalıyız. Biliyorum, bu hiç de kolay olmayacak. Ama çoğumuzun yakını, akrabası, komşusu maalesef bu gayya kuyusuna düşmüş veya düşürülmüştür. Bize düşen, Müslüman şefkati ve merhametiyle onlara el uzatıp kurtarmaya gayret göstermektir. Tabii ki kurtulmak isteyenler içindir bu teklif. Yoksa 15 Temmuz'daki cinnet olayını hala savunan veya tevil eden şaşkınları, istesek de bulundukları çamur deryasından alıp çıkaramayız.

Sanatçılara ve yazarlara büyük görev düşüyor. Artık şairlerimiz aşk sevda şiirlerine ara vermeli, toplum olarak hepimizin yaşadığı bu büyük felaketin ve ardından gelen zaferin destanını yazmalı. Yeni Mehmed u00c2kif'ler, Yahya Kemal'ler, Necip Fazıl'lar, Arif Nihat Asya'lar, Dilaver Cebeci'ler ve Sezai Karakoçlar bekliyoruz. Hikayecilerimiz ve romancılarımız da inanıyorum ki 15 Temmuz gecesinden itibaren ellerine kalemlerini almışlardır. Gezi gibi bir isyan provası için yüzlerce kitap yazıldı. Yüzyılda bir yaşanabilecek bu olay için binlerce eser yazılmalı ve bunlar devlet eliyle de desteklenerek Türkiye'nin bütün illerine, ilçelerine, kasaba ve köylerine dağıtılmalıdır. Her kütüphanede mutlaka bu katliamın anlatıldığı birkaç kitap bulunmalıdır. Tiyatro ve sinema yönetmenlerimiz elbette bu konuya duyarsız kalmayacaktır. En yakın zamanda yaşananlar sahneye taşınmalı, beyaz perdeye aktarılmalıdır. Düzenli olarak takip ettiğim Kurtlar Vadisi ile alay edenleri görüyordum. Ama gördük ki, orada anlatılanların hemen hemen hepsi birebir yaşandı. İşte uzağı görmek budur. Müzisyenlerimiz de genç nesillerin her yerde okuyacağı, halkımızın zevkle dinleyeceği 15 Temmuz şarkıları ve türküleri bestelemelidir. Bunların bir kısmı ağıt, ilahi, serhat türküsü veya mehter marşı da olabilir. Toplumun maneviyatı ve moral gücü, müzikle beslenip yükseltilmelidir.

Elbette bütün siyasi liderler yapıcı şekilde eleştirilebilir. Bu normaldir. Ama o kapkara geceden sonra aramızda hala Cumhurbaşkanımıza düşmanlık besleyen varsa ve meşum görüşlerini hakaret ve küfürle küstahça seslendirme cesareti buluyorsa, bilinsin ki o da darbecidir, haindir ve teröristtir. 15 Temmuz katillerinin ruh yapısına sahiptir. Böyle ruh hastalarını kontrol altında tutmalıyız. Allah vatanımızı, milletimizi ve devletimizi hıyanet şebekelerinden korusun.