Dolar (USD)
32.46
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2419.86
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 May 2023

Ayı saldırısı paradoksu

Seçim gündemlerinin belirleyici konusu olan ekonomi ne hikmetse bu seçimde hiç mi hiç gündeme gelmiyor.

İnsanlarımızın “Acaba dolar artacak mı?” diyerek kazanç fırsatı aramak dışında ekonomiye ilgisi inanılmaz derecede yetersiz.

Tamam, kimse makro ekonomiyi, bütçeyi, faiz-kur dengesini, yatırım planlarını ya da rezerv para konusunda dünyanın pozisyonunu anlamıyor, sorgulamıyor.

Onu gözlemliyorum.

Finansal okuryazarlık konusunda ciddi bir eksikliğimiz olduğu için bu yaşananlar kabul edilebilir.

Ama kimsenin kira artışlarını, araba ve ev almak isteyenlerin elindeki üç kuruş parayı eritmeden bu rüyalarına kavuşmak için at yarışından daha hızlı bir yarış içine girmeleri gerektirdiğini sorgulamıyor ya, o bir garip geliyor işte...

Eksikler olabilir, dönemsel problemlere dönemsel çözümler aranabilir.

Bunların hiçbirinde bir sorun yok.

Taa ki toplumun çoğunluğunun çözüm konusunda "ortak fikir"de olmasına kadar...

Peki durum böyle mi?

Hayır, pek sanmıyorum.

Seçim döneminde verilen vaatlerle cebine daha fazlası girmesi için “Yok mu artıran?” edasıyla müzayede yöneten bir seçmen tavrı var.

Tabii bu tavır acı reçeteyi görene kadar sürer.

Daha sonra dış güçlerin oyunları, teröristlerin saldırıları, iktidar yaptırmamak için ekonomik sabotajlar yapıldığı gündemleri en çok izlenenler listesinden uzunca bir süre tepeden inmez.

Sorunların sistemsiz, öngörülemez ve hesaplanamaz bir ekonomik düzenden kaynaklandığını, sadece faiz artırarak hiçbir sorunun çözülemeyeceğini, daha kolektif, daha kapsayıcı, daha revizyonist yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu, bu işlere dikkat kesilen herkes anlar, bilir.

Bunlar bazıları aslında finansal okuryazarlık eğitimi almamış, genel ekonomi konusunda da çarkların nasıl işlediğini bilmeyen insanların bile anlayacağı türden gelişmelerdir.

Anlamayı kolaylaştıracak işte tam da böyle bir olay yaşadık bu hafta...

Kredi kartlarından ya da mevduat hesaplarına tanımlanan kredi avanslardan nakit çekim hakkının birçok vatandaş için kaldırılması, bazıları için ise sınırlandırılması aslında Osmanlı’nın Balkanlar'a ayak bastıktan sonra kilise çanlarından uyarı vermesi gibi uyarı veren bir durum...

Nasıl ki Osmanlı o çanları bir çaldırdığında bir daha uzun zaman kimse susturamadıysa benzer bir durum da bizlerin için gerçekleşmek üzere gibi görülüyor.

Alınan tedbirlerin gerekçesi seçim ortamında oluşan kaotik, karmaşık durumdan dolayı "Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında değer kaybedeceği inancı!.." gereği insanların varıyla yoğuyla Amerikan Dolarına hücum etmesidir.

Marketten, bakkaldan, eş, dost, akrabalardan arayıp da “Dolar alalım mı?” diye sormayan neredeyse kalmadı desem yanlış olmaz.

“Bu iş buraya nasıl geldi?” kısmından ziyade “Bari bu fırsatı kaçırmayalım!” yaklaşımının faturası her koşulda hepimize kesilecek...

Genel dengeleri koruyamamanın getirdiği adil olmayan hızlı zenginleşme fırsatları kapımıza gelmek üzere olan "Ciddi bir sosyal adaletsizlik yaşandı!.." histerisinin hemen öncesi...

Hani hasta değilsindir ama hasta hissedersin ya...

Sonra yanındaki de senin işkillenmenden kıl kapar da, o da kendisini hasta hisseder ya...

Bildin işte!..

Tam da o toplumsal histerinin bir önceki aşamasına geldik.

Zor olan, alenen ortada olan fiziki tehdidi görmek değil.

Karşıdan bir ayı gelse hepimiz can havli ile kaçarız ya da ayıdan gelen tehdidi yok etmek için tedbir alırız.

Ya yanımıza aldığımız çifteliyi kullanıp korkuturuz ya bir taş alır ürkütürüz.

Merkez Bankası bizim çiftelimiz ise nakit para çekimini durdurmak bizim taşımız.

Ayı geliyor.

Hem de bayağı bir aç...

Çünkü Batılıların hâlâ açıkta kalan çok parası var ve “Bu parayla en iyi kazancı nereden sağlarım?” sorusunu merkeze alan kural, finans dünyasında olanca varlığı ile durmaya devam ediyor.

Elinde silahı olan yabancı sizin ayı ile mücadelenizde taş ile kaldığınızı görüyor.

Ayının saldırı ile yabancının silahı arasında tercih yapmak zorunda kalıp hâlâ taşa razı olanlardanız biz...

Taşa güvenip ayının ürkeceğini düşünüyoruz.

Peki sizce AYI ne düşünüyor?