Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2433.84
BIST 100
9974.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Kasım 2023

​Aynı gemi

Ana Muhalefet yine bildiğini gibi. 4 dönem Vekil olanlar, 5 dönem vekil olanları yendi ve adına da “değişim” koydular gözlerimizin önünde. Evet, yanlış duymadınız. Fazlası var, eksiği yok inanın. Öyle ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi liderlerini gazlayanların ve Başkan Yardımcısı edasıyla meydan meydan dolaşanların, sonuç başarısız olunca “TAZE KAN” hüviyetinde ortaya çıkması oldukça manidar. Hatta Yeni Genel Başkanın seçilir seçilmez, eski Genel Başkan gibi “Hamas’a sallaması ve bazı hükümlülere selam yollaması” da cabası. Anlayacağınız EYLEM ve SÖYLEM açısından, “muhalefette hiçbir değişiklik olmadığını” iddia etmek pekte abartılı sayılmaz. Keza kişilerin, fikirlerin, politikaların ve metotların, ŞİMDİYE DEK bunu açıkça ele verdiği ayan beyan ortada. Belli ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesini, eski Genel Başkana yüklemişler çaresizce. Sonrada “değişim, yenilik” tarzı yaldızlı cümlelerle, “O’ndan beri olduklarını” ima etme yolunu meşru görmüşler özetle. Ama kafalarındaki soru işaretinin, bunu FERASET SAHİBİ TÜRK MİLLETİNİN nasıl karşılayacağı üzerinde temellendiği açık. Zira bugüne kadar muhalefetin her adımını kayıtsız/şartsız destekleyen “değişimcilerin”, aslında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de orada olduklarını nasıl unutabiliriz ki?

Ne diyelim! İnşallah yanılırız. Çünkü bu dem Türkiye’nin Milli ve Yerli duruş sergileyecek, bir Ana Muhalefete ihtiyaç duyduğunu çocuklar dahi biliyor. Siha’ları, uçakları, tankları… eleştirmek yerine, “bu yetmez! Nükleer silah da lazım” biçiminde, olaya yaklaşan bir Ana Muhalefetten bahsediyorum kısaca. “Ne işimiz var” edebiyatı yapmak yerine, “şuralara da gitmeliyiz” diye iktidarı sıkıştıran bir Ana Muhalefet yani. Ülkesini Batıya şikâyet etmeyen, sokağı göstermeyen, Millerin değerleri ile barışık, hizmette yarışan bir Ana Muhalefet… Bilmiyorum, çok şey mi istiyoruz? Fakat dünya BÜYÜK BİR SAVAŞIN EŞİĞİNE gelmişken, bunu arzulamak her vatandaşın hakkı olduğu muhakkak. Kaldı ki Gazze’de bir soykırım uygularken, sırf aralarındaki SİYASİ FARKLILIKTAN ötürü suskun kalan Batı Şeria yönetiminin, şu sıralar İsrail’in benzer saldırılarına maruz kalması tam olarak bir ibret vesikası… Hâlbuki Gazze bombalanmaya başladığı ilk günlerde, Batı Şeria da tepki verseydi ve top yekûn bir “3. İntifada” başlatabilselerdi, bu günkü manzaranın çok farklı olacağı nasıl göz ardı edilebilirdi ki?

Bu minvalde misalleri arttırmak mümkün elbette. Gerçi Türk Devletleri Teşkilatının vücut bulmasıyla, Türk Cumhuriyetleri içerisinde bütünlük adına önemli bir başlangıç sağlandı. Lakin İslam coğrafyasını sorarsanız, orası tam bir fecaat. Aralarında kimi zaman MEZHEP, kimi zaman ETNİK, kimi zaman da MENFAAT çatışmaları yaşayan İslam Coğrafyası kan ağlıyor maalesef. Hem de yeryüzündeki hatırı sayılır insan gücüne, enerjiye, paraya ve jeopolitik zenginliklere sahip olmalarına rağmen. Bu noktada “kukla rejimler veya ferasetsiz liderlerden”, dert yanacağınızı gayet iyi biliyorum. Haklılık payınız da yok değil. Ancak bu durumun, ümitsizliğe kapılmak için bizleri aldatmaması lazım kesinlikle. Sonuçta söz konusu vaziyetin, değişmez bir kanun yahut güç yetiremeyeceğimiz bir husus olmadığı şüphe kaldırmaz. O sebeple ayrılıkları bir yana bırakarak, ASGARİ MÜŞTEREKLER de buluşmaya gayret göstermenin, bizlerin sorumluluğunda olduğunu unutmamak elzem. Tabi bu uğurda kanat önderlerinin, akademisyen, sanatçı, STK ve siyasilerin görevi ise tartışılmaz konumda sahip. Sakın yanlış anlaşılmasın! Bahsettiğimiz şeyin İslam Coğrafyasında olduğu kadar, ÜLKE İÇERİSİNDE de geçerliliğini kati surette yadsıyamayız. Zaten bu girdaptan çıkışın da başka bir yolu yok. En basiti git gide yayılan boykot meselesi nedeniyle, Siyonist katillerin deliye dönmesi fazla söze hacet bırakmıyor. İri olmak, diri olmak, birlik olmak, kardeş olmak işte o kadar önemli. Yoksa bizleri bölük pörçük yaparak, yutmayı deneyeceklerini kim inkâr edebilir ki?