Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Ocak 2013

Başkanlık sistemi

Her konuda olduğu gibi "Başkanlık Sistemi" konusunda da iki karşıt grup oluşmuş durumda. Derin bir ayrılık ve karşılıklı olarak "hain" imaları ne acıdır ki bir birini takip etmekte. Diğer konularda olduğu üzere bu iki görüş etrafında toplanan ve mevzileri dolduran konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan kişiler.

Bugün "Başkanlık Sistemi" nedir? değil de Parlamenter Sistemin bize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri üzerine değerlendirme yapmak istiyorum.

Öncelikle Parlamenter Sistem bize neler kazandırmıştır. Sisteme muhalif olan ancak kendisini geniş halk kitlelerine anlatamayan ne yapıp ne yapamayacağı konusunda soru işaretlerinin olduğu parti ve gruplar iktidar ile tanışmışlar ve Türkiye için alternatif olup olmadıkları konusunda fikir sahibi olunmuştur. Başkanlık Sisteminde tek bir kişinin iktidar olma durumu varken mevcut sistem Milli Görüş geleneğinin ve devamında bugün Ak Partinin iktidar yolunu açmıştır. MHP ve CHP de iktidara gelme imkanı bulmuştur. Mevcut sistem bazı partilerin koalisyon yoluyla da olsa iktidara taşınması noktasında alternatifleri çoğaltmak değişik görüşlerin denenmesi ve yeni ufuklar oluşturmak anlamında önemlidir.

Kimler bu güne kadar "Başkanlık Sistemini" istemişlerdir. Sayın Özal ve Demirel her ikisi de Başkanlık Sistemine geçilmesi gerektiğini istemiş ve bu yönde çalışmışlardır. Son olarak ta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bu sistemi hayata geçirmek istemektedir. Eskiye nazaran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin halk tarafından yapılacak olması durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. Yetkili ve sorumsuz olan Cumhurbaşkanı 2 kere seçilebilecek ve 2. seçime giderken de halk tarafından beğeni üzerine tekrar seçilip seçilmeme durumu olacaktır. Bu kişinin artık sorumsuz olduğundan bahsetmek veya kenarda oturması çok fazla olaylara müdahil olmaması gerektiğini söylemek ne yazık ki sadece kağıt üzerinde kalacak bir görüştür. Yeni Cumhurbaşkanı Başbakanın yanında ikinci bir baştır. Ülke tam anlamı ile iki başlı bir yönetime girmiştir. Parlamenter sistemin en büyük açmazlarından olan farklı görüşlerde olduklarında bu iki başın çekişmesi farklı ve daha derin bir boyut kazanmıştır.

Parlamenter sistemin kendi içindeki açmazlarına gelirsek; eğer seçimlerden koalisyon çıkar ise ki 70 li yıllar ve 90 lı yıllar bu şekilde geçmiştir. Türkiye'nin en çalkantılı dönemleridir. Hala o yıllarda meydana gelen olayların temelini oluşturduğu sorunlarla uğraşmaktayız. Ne yazık ki sorunların sebebini kimlerin bu sorunlara sebep olduğunu net şekilde bilememekteyiz. Zira ilgililer başarıları paylaşamamakta ancak başarısızlıkları koalisyon ortaklarına yüklemektedirler. 2000 li yıllarda olduğu üzere tek partinin iktidarı aldığı bir dönem ise ne yazık ki bir grup tarafından istikrar olarak adlandırılırken diğer tüm gruplar koro halinde anti demokratik olduğundan bahsetmektedirler. Parlamenter Sistemi savunan kişiler dahi bu ikilemi çözememektedirler. Ancak ilginç şekilde Parlamenter Sistemin olmazsa olmaz olduğunu ve Başkanlık Sisteminin bu ülkeye ihanet olduğunu ifade etmektedirler.

Ak Partinin mevcut sistemde yasama ve yürütmeyi elinde tutması ve toplumsal muhalefet yapanların safında bulunan yüksek yargının yapısının değişmesi ile kuvvetler ayrılığı prensibine dayanan Parlamenter Sistemden ziyade farklı bir sistem şu anda mevcuttur. Başkanlık Sistemi ise mevcut sistemin defolarından kurtulmuş Başkanın hiçbir zaman bir Başbakanın yetkisine ulaşması imkanı olmayacak bir modeldir. Bu nedenle hiçbir zaman bugün dillendirilen tek adamlık aslında Başkanlık Sisteminde mümkün değildir. Koalisyon dönemlerinde meydana gelen çok başlılık ve ortada olan sahipsiz başarısızlığın ve kaoslar yürütmenin tek sahibinin olması nedeni ile hiçbir zaman yaşanmayacaktır. Kısaca "yönetimde istikrar temsilde adalet" olarak formüle edilen ve sağlandığı ölçüde başarılı kabul edilen sistem olarak özellikle Sayın Tayyip Erdoğan dönemi için gerçekleşmese bile sonrası için mutlaka Başkanlık Sistemine geçilmesi gerektiği kanaatini taşımaktayız. Zira güçlü figürlerin olmadığı bir parlamenter sistem bizi tekrar koalisyonlara mahkum edecek ve yakın zaman olduğu için çoğumuzun hatırladığı 90 lar ve sorunları ile tekrar yaşayacağımız mutlak gibi görünmektedir.