Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Haziran 2014

Batı'nın Yeni Paranoyası; İslamofobia Gerçeği

*Eyyüp Azlal
"Kişi bilmediğinin düşmanıdır." Darb-ı meselinden yola çıkarak konuyu irdelemek istiyorum. Aslında meseleyi bize açan Doç. Dr. Salih Yılmaz hocamız idi. Geçtiğimiz hafta TYB Rızvaniye sohbetlerinin konuğu hocamız, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi ve TYB Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi. Ana çalışma alanlarından birisi de "İslamofobia".
Bu nedenle sohbetimizin mevzu'u da "Batının Yeni Paranoyası: İslamofobia" idi. Sohbette moderatörlük görevi bana tevdi edilmesi münasebetiyle konuya vakıf olmak ve dinleyiciler ile konuşmacı arasında sağlıklı diyalog oluşturmak adına bazı kitapları, bazı makaleleri karıştırdım.
Bizim İslamofobi konusunda bilmemiz gereken olay şudur: Evvela bu korku ve paranoya yanlış adlandırılmış ve yanlış anlamlandırılmıştır. Her kim tarafından bu yapılmış ise şunu bilmeliler ki dinimiz İslamiyet'in kuralları bellidir. Çağın ilerlemesi ile oluşan yeni durumlar karşısında Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in duruşu bellidir. Mesela on yıl önce Kuran-ı Kerim meallerini hazırlayanlar, bu gün onları güncellemek zorunda kalıyorlar. Bu şu demek olmuyor mu? İslam Çağın ilerisindedir. İslam'ı yaşamaya çalışan biz Müslümanlar, çağı yakalamak ile meşgulüz. Müslüman düşünürler de kuş bakışı perspektiflerle, yorumlarla İslam'ı adlandırmayı ve adlandırmayı bırakmalıdır. Bu düşünürler, ayrıntıya ve şekle bağlı kalmadan ilahu00ee mesajın özetle insanlara ne demek istediği üzerinde dururlarsa ufuklar aydınlanır ve doğru kararlar verilir.
Burada kritize edilmesi gereken şey, düşmanlık düzeyine çıkan Müslüman davranışları üzerinde konuşmak İslam'ın değil Müslümanların değişmesi gerektiği ile alakalıdır. Daha çok Müslümonofobi olarak ortaya çıkan bu düşmanlık, yanlış bir adlandırma ile İslamofobia ile adlandırılmıştır. Batı, bu açıdan bazen haklı gibi görünse de çoğunlukla haksızlık üzerine bina edilmiştir bu kurgu.
Dinleyicileri aktardığımız bu bilgiler ışığında sözü uzatmadan Salih Yılmaz hocamıza bırakıyorum. Kendileri de düşüncelerimizi desteklercesine çarpıcı bir konuşma yaptı. O, İslamofobia fenomeninin ortaya çıkışında Batılı insanlardan ziyade Batılı medya guruplarının etkisinin çok olduğu görüşünde. Bu medya guruplarının başında gelenleri Washington Post ve Focus yayın gurubunun art niyetli yaptığı yayınların bu konuda etkili olduğunu söylüyor. Daha Batı bizi tanımadan bu medya gurupları bizi kötüleme kampanyasına girişiyor. Bu kampanyalarından bazıları şöyle sıralıyor hocamız; "Avrupa'da ve Amerika'da toplum mühendisleri şöyle bir algı oluşturdu. Olgu Şu: İslam Algısı; Onlara göre " İslamiyet Durağan Bir Dindir." İslamiyet kadınları ikinci planda tutan onları sosyal hayat dışında tutan bir dindir. Bunu medya aracılığıyla halka yaydılar. -Bir Hollywood Filmi var. Bir Arap 200 kadınla evlenebilir. Bunun gibi 50 film yaptılar."
Konuşmasını "Korku, korkuyu tetikler" mantıksal açıklamayla ifade eden Doç. Dr. Salih Yılmaz, İslamofobiya meselesini Ortaçağdan günümüze dair getirirken de şunları söylüyordu. "Orta çağda Katalog Kilisesinin şöyle bir tanımı vardı; İslamiyet Allah tarafından gönderilen bir din değildir. Bizim görev vermediğimiz bir papaz Mekke'ye giderek Hz. Muhammed'de Hristiyanlığı öğretti. Bunun adını da İslamiyet oldu diye halka anlatıyorlardı. Sonra bu hikaye tutmadı. Daha sonra Endülüslerin Avrupa'ya gelmesiyle Hristiyanlar, Müslümanlar bizi kılıçtan geçirecek. Osmanlının Avrupa'ya gelişiyle bu daha da gerginleşti. Ve Avrupalılar Amerika'ya gidelim, dediler. Bazıları gitti. Ama toprağa bağlı kaldıkları için bu bir çözüm olmadı. Osmanlı, Avrupa'da 400 yıl kaldı. Daha sonra İslamofobia bazı yeni kurgular oluştu. Bu kurgu. -ABD ve İSRAİL orjinli bir kurgu idi. 50 yıl ya da 100 önce bunlar İslamiyet'ten korkmuyorlardı. İslam toplumları demokrasi ile yönetilmiyordu. Ekonomik olarak zayıf idi. Ama sonraları İslam toplumları kendilerini idare edecek bir seviyeye geldi. Bu gün ise İsrail'in yaşaması için Müslümanların zayıf olması gerekiyor.
İslamiyet Avrupa'da ve Amerika'da hızla yayıldığı için başta Hristiyan ve diğer gayr-i Müslüm toplulukları tehdit ediyor. Daha doğrusu öyle bir algı gerçekleşiyor. Bu sefer teorisyenler ne yapıyor. İkiz kuleleri vuruyorlar, vurduruyorlar. Bu sefer Amerika'dan tersine göç başlıyor. Bunu Yahudi teorisyenler tasarladı. Neden çünkü onlara göre Müslümanlar, Amerika'da yönetime talip olacak ve bizi oradan kovacak. "
Hocamızın Salih Yılmaz'ın sözlerinden kendimize dersler çıkarmak ve uyarıcılık adına şunları söyleyebiliriz. Günümüzde İslamofobia, artık öyle bir tehlike oluştu ki Avrupa'da Amerika'da biri "ben Müslümanım" dediğinde onun işinden olmasına, öğrencilikten atılmasına kadar varabiliyor. Avrupa'da bu gün yasalar İslam tehdidi adına değişiyor. Başörtülü bir kadın işten çıkarılıyor. Sonra Mahkemeye gidiyor. Mahkeme ona sen "bunu niçin taktın" dinu00ee inancım için takıyorum." Mahkemenin kararı: " O zaman işyeri seni işten atmakta haklı." Ama aynı olay Hintliler için geçerli değil. Mesela onlar özellikle Sih dinine mensup olanlar, diyorlar ki "biz bu başörtüsünü kültürel değerlerimizi korumak için takıyoruz." O zaman işten atılamaz.
Günümüzde Batının özellikle Ortadoğu'da İslam imajını yıkmak ve zedelemek için ya soft-İslam ya da "baş kesen, kız kaçıran" sözüm ona radikal terör örgütleri kurmuştur. Ve bütün bunlar İslamofobia oluşturmak için yapılan kurgulardır. Batı güya teröristleri kovmak için yer altı kaynaklarımıza sahip çıkacak, gelecekler kirli ellerini namahrem duygularımızı kirletecekler. Bizler de kapılarında aç sefil duracağız. Ama şunu da iyi bilelim ki İslam'ın ve onun sahibi Allah'ın da bir hesabı vardır. Son söz olarak bizden bu sohbeti esirgemeyen Doç. Dr. Salih Yılmaz Hocamıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.