Dolar (USD)
32.41
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2434.70
BIST 100
9992.44
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Haziran 2019

Bayram bilançosu neden ağır?

Bayram sevincinin kana bulandığı başka bir toprak parçası var mıdır dünya üzerinde diye şöyle bir araştırma yaptım, sonuç hiç şaşırtmadı beni. Türkiye’den başka bir ülkede bayram sevinci ve kana bulanan yollar haberi ne yazık ki bize has bir durum.

Dünya genelinde yayınlanan trafik kazaları istatistiklerinde belki ön sıralarda yer alan bir ülke değiliz ama bayramlarımız hüzne dönmeye devam ediyor.

Türkiye’nin dört bir yanının çift şeritli yollarla çevrildiği, araç modellerinin eskiye oranla daha yükseldiği, tedbirlerin her gün biraz daha arttırıldığı bir zamanda bakıyoruz ki bayram haberlerinin ilk sırasında alışık olduğumuz bir anons karşılıyor bizi; “Bayram bilançosu yine ağır oldu.”

2019 Ramazan Bayramı’nda bugün itibariyle trafik kazalarında ölü sayısı 70 civarında idi. Öyle bir hale geldi ki bu durum; düşünün, birkaç günde ülkede 70-80 kişi ölüyor ama bu haberleri herkes artık olağan bir haber gibi karşılıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor, o ayrı mesele.

Ortada savaş yok, salgın bir hastalık yok, felaket yok ama yüzlerce ölü var. Aslında trafik kazalarındaki ölümler bayramda artıyor gibi görünüyor ama günlük bu tür kazalar ülke genelinde olmaya devam ediyor. Bayramlardaki trafik yoğunluğunun bir sonucu oluyor ölü sayısındaki artış.

Bayram boyunca her yerde “radar” uyarısı da var, polis kontrolü de var.

Yollar, kontroller, tedbirler tamam iken bu kadar ölümlü kaza neden oluyor diye düşünmek gerek. Elbette bunun birinci sırasında insan faktörü geliyor. Kendine aşırı güvenen ve Türklerin her durumda kullandıkları “Bana bir şey olmaz.” zırhı ne yazık ki hiçbir durumda işe yaramadığı gibi trafikte de işe yaramıyor.

Yeni alınan ehliyet bir anda bizim çiçeği burnunda şoförlere bir pilot güveni veriyor olmalı ki taptaze ehliyetleri ile yola düşenlerin acemice tavırları da kazalara davetiye çıkaran bir diğer faktör.

Gitmek istediği yere bir an önce ulaşma isteği ile yorgun argın yol almaya çalışanlar da bir diğer olumsuz faktör. Kayıp giden gözler, uyuyan şoförler bunun en önemli kanıtı. Çünkü bazı kazaların olduğu yerlere baktığımızda bir şoförün ancak uyuduğunda kaza yapabileceği yerler olduğu görülüyor bu mevkilerin.

Bir de kaza yapılan yerin ulaşılacak mesafeye yakınlığı da bunu ispatlıyor. “Şimdi geldik, az kaldı, bitsin bu hasret…” gibi sözler de dikkatin dağılmasına sebep olup kazaya davetiye çıkarıyor.

Toplum olarak bulaşıcı bir hastalık gibi her yerimize bulaşan özgüven patlaması trafikte de kendini gösteriyor. İki günlük ehliyeti olanların bile gözükara bir şekilde uzun yollara düşmesi başka bir şekilde ifade edilemez. Herkes şoför, herkes usta, herkes haklı.

Kaza oluyor, bakıyoruz ki iki tarafta “Ben haklıyım.” diye birbirine girmiş. Sebep ortada; Kuralları bilmeyenler kendilerini haklı görmekte haklılar (!)

Trafikte yol alırken bir kişilik sürücü olmak yetmiyor. Kendini idare ettiğin gibi önünde akan trafiği ve arkadan gelen araçları da takip etmek zorundasın. “Ben dikkat ediyorum.” demekle kazaları önlemek imkânsız. Kendin kadar diğer araçları da takip etmen gerekiyor. Kolay değil Türkiye şartlarında trafikte hayatta kalmak.

Ne dersek diyelim, ne kadar can yakan uyarılar olursa olsun zihin yapısı değişmeden bir şeyleri değiştirmek mümkün değil. Önce kendini kontrol edecek kişi. Daha sonra yola düşecek.

Kazaların olmadığı, bayramların hüzne boğulmadığı günlere ulaşmayı dilemek tek temennimiz. Bilançosu ağır olmayan, bayram tadında nice bayramlara kavuşmak dileğiyle.