Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.89
Gram Altın
2435.89
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 May 2015

Ben var ya ben

Birinci tekil şahıs, kişiyi en iyi işaret eden zamir, kendine dönen ok. Daha birçok söz söylenebilir "ben" için. Öyle bir cazibesi var ki ben zamirinin, rüzgarına kapılmamak çok zor. Benim benle işim olmaz dese de birçokları, oklar ben tarafına dönmeye başlayınca göz kararır, akıl yavaş yavaş kendini yitirmeye başlar, bir anda toz pembe olur her yer.

İnsan kendini seven bir varlık. Sevmiyorum dese de bu böyle. Bu yüzden benlik denen duvarı aşmak çok zor. Hele de günümüzde benlik yükleme çocukluktan başlayınca ileriki zamanlarda önü alınamayan felaketlere doğru sürüklenebilir insanoğlu.

Çocukluğundan beri ailesi tarafından her şeyin sorulduğu, her zaman fikrinin alındığı, son kararın verdirildiği bir çocuğun büyümüş halini düşünmek bile ülkemiz şartlarında insanı korkutuyor.

Bir eşya alırken bile 3-4 yaşındaki çocuğun fikriyle hareket eden aileler, çocuğa yükledikleri ben duygusunu hayatın her noktasında da uygulamaya başlayınca ipin ucu kaçmaya başlıyor. Yazdıracakları okulu bile çocuğun beğenisine sunan ailelere şahit oluyoruz. Özellikle özel okullarda bu daha da yaygın bir metod. 6-7 yaşındaki çocuğun okulu turlayıp, "Tamam beğendim okulu" deyince çocuk, çocuğun kaydını okula yaptıranlar hiç de az değil.

Çocukluktan başlayıp ben merkezli yetiştirilen çocuklarda ne yazık ki "biz" diye bir dünya olmuyor. Her şeyi yapan ben, her şeyi bilen ben, her istediğini aldıran ben. Fakat kalabalıklara karışınca çocuk, hayatın benden ibaret olmadığını anlıyor. Biz diyenlerin karşısında ben dese de ne yazık ki her şeyin çocukluktaki gibi toz pembe olmadığını geç de olsa anlıyor.

Çocukken mahalle arkadaşlarımızla el ele tutuşur ve "Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için" diye yemin ederdik. Başka mahalle çocukları bizi görünce bu birliktelik karşısında kavga etmek yerine bizimle arkadaş olmak zorunda kalırlardı.

Ekip ruhu önemlidir. Biz diyebilmek. Hayata, insanlara, karşımıza çıkan tüm engellere karşı biz olabilmek. Ruhunun sesini dindirip, bir an için biz diyenler kazananlardan oluyor hep. Ben varsam her şey güzel, ben yoksam kopar kıyamet sözü günümüzde ne yazık ki geçerliliğini yitirdi.

Biz demek ve biz olarak ayağa kalkmak. Benim değil bizim fikrimiz, benim değil bizim zaferimiz, benim değil bizim başarımız.

Esrarlı hikayeler anlatmaya gerek yok. Tek başına ne olursa olsun gitmiyor hayat. Biz olunca her şey daha da oturuyor yerine. Seçim meydanlarını görüyoruz. Kazanması garanti olan da meydanda, kazanması bir hayale bağlı olan da. Hem de omuz omuza, el ele. Ben zaten garanti kazandım deyip kenara çekilen kişi güç olma yetisini elde edemez. Güç, birliktedir. Bu yüzden kazanması garanti olan adaylar da bir an olsun boş bırakmıyor meydanı.

İnsanın ruhunun okşanması hoştur, iyidir. Buna kimse itiraz edemez. Fakat başarılı olduğu defalarca söylenenler için benlik duygusunu bir an için kenara bırakmak ve biz olarak yola devam etmek yeni başarıların elde edilmesi için güçlü bir çıkış olacaktır.

Büyük engeller yığınlarla aşılmaz. Biz dediğimiz yapının çekirdek bir kadrosu vardır. Yedi Güzel Adam diyoruz. Adlarını edebiyat tarihimiz her zaman anacak bu güzel adamların. Necip Fazıl'ı seven milyonlarca insan olsa da arkadaşım dediği, davasını yürüttüğü kişi sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Siyaset dünyasında da başarılı olan kişilerin çekirdek kadroları vardır ve bütün işleri onlarla yürütür liderler. Edebiyat dergilerinde de birçok isim vardır kadroda ama işi yürüten ancak birkaç deli yürektir.

Yol arkadaşlığı önemlidir. Zorluklar olur, aşılmaz engeller karşımıza çıkar, tutulan tüm hesaplar tersine dönebilir. Yapılması gereken, biz ruhuyla her şeyi omuzlayıp biz olarak hareket etmektir. Ortaya çıkan her türlü sonucu kabullenip biz diyerek yürümeye devam etmektir esas olan.