Dolar (USD)
32.22
Euro (EUR)
35.10
Gram Altın
2469.87
BIST 100
10160.82
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Nisan 2019

Bir eve ya da ülkeye sığınmak

Zulme karşı olmak ve mazlumu canı pahasına savunmak İslam’ın gereğidir. Bir gayrimüslimin, canını, malını, namusunu, hakkını savunurken ölen de şehit kabul edilmiştir. Çünkü bu İslam’ın, insanlığın temel haklarındandır, dokunulmazdır. Adalet mülkün temelidir. Adalet din dil ırk ayırımı gözetmeksizin herkesedir. Bu muhacir düşmanları çocukları da sığınmacı yaptılar, eğitim için göçe zorladılar.

On iki yıl önce…

27 Nisan 2007’de darbe müptelaları muhtıra vermişlerdi de malum terör seviciler bu muhtıranın altına imza attıklarını ilan etmişlerdi. Bu olaydan dokuz gün önce ( 18 Nisan ) de Zirve Yayınevinde katliam yapılmıştı.

İlahi okuyan çocuklardan rejim tehlikesi oluşturmuşlardı. Sığınmacılara karşı olmaları da sığınmacıların ekseriyetinin Müslüman olmasıdır. İslama çağdışı derken seçimlerde Yasin okur. İstismar genlerinde var.

367 garabetini savunmaları da aynı günlerdeydi. Milletin (TBMM) cumhurbaşkanını seçmesine karşıydılar. Ülkeyi tam anlamıyla kilitlemişlerdi. Sakal, başörtüsü en büyük rejim tehlikesiydi(!)

Bugünlerde sığınmacılara karşılar; o günlerde milletin değerlerine düşmandılar.

Osmanlı’da herkesin köle olduğunu söyleyenlerin terör ve Ermeni lobileriyle birlikte olmaları normal değil mi? Zulüm karşısında susmanın şeytanlaşmak olduğunu bilmek yetmiyor gereğini yapmak gerekiyor. Eliyle düzeltemiyorsa, diliyle buna da gücü yetmiyorsa imanın en zayıf derecesi olan kalben buğz edilmesini buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

Kötülere buğz etmek insanı yüceltirken iyilere buğz etmek ise alçaltır.

Hem zalime hem de mazluma, hem teröriste hem şehide şirin görünmek hiçbir inançla değerle izah edilemez. Bu, insanları aptal yerine koymaktan başka bir şey değildir.

Terör örgütünü silahlı halk hareketi olarak görene, terörist cenazesine katılmayı mecburi bir görev sayana, şehirlerin meydanlarına terör örgütü elebaşının heykelini dikeceğini vadedene, cumhurbaşkanı yardımcılığı teklif eden, darbeleri alkışlayan, onlara yönelecek tepkileri en aza indirmek için adeta dalgakıranlık yapan zihniyetin, şehit ailelerin ve gazilere şirin görünme çabası tam anlamıyla provokatörlüktür.

Muhacir - Ensar kardeşliğini bilmeyenlerin sığınmacılara merhamet göstermesi beklenemez.

Hem Esed zalimiyle iş tutuyorlar hem de sığınmacıları Türkiye’de istemiyorlar. Bunu da iyi bir şeymiş gibi böbürlene böbürlene anlatıyorlar.

Sanki Suriye’de halk çok rahat, Türkiye’ye de turistik gezi için gelmişler. Katliamlardan hiç bahsetmiyorlar. Milletin de bunu bilmediğini zannediyorlar; bir şey olmamış gibi adaletten, demokrasiden, insan haklarından dem vuruyorlar. Terör örgütleriyle kurdukları ittifakın adına da ‘Demokratik Güçler İş Birliği’ diyorlar.

Ev sığınmacısına ‘geçmiş olsun’ ziyaretine gidenlerin, şehitler için taziye, gaziler için sağlık dileklerinde bulunmamaları manidar değil mi?

İstismarı politik bir araç olarak kullanmak, insanî değerlere saldırıdır ; bu terör örgütlerinin yöntemidir.

Sığınmacılara ( Genelde de Suriyelilere) karşı olanlar, bir eve sığınmacı oldular.

Eğer anlarlarsa bu onlar için ilahi bir uyarıdır. Kişinin kendi canı ne kadar tatlıysa diğerlerinin de canı o kadar tatlıdır. Can korkusuyla apar topar bir evin kapısına dayanmak neyse Türkiye’ye sığınanlar da aynı korkuyla sınırlarımıza dayandılar, ülkemize sığındılar, misafirimiz oldular. Eğer o evin kapılarını kilitleyip sığınmacıları içeri almasalardı neler olurdu? Bir felaket yaşanmaz mıydı? Böyle bir davranış, ne kadar ayıp ve acımasızlık olursa idi, ayak yalın baş kabak, tekerlekli sandalyede sınırı geçmeye çalışanlara kapıları kapatmak da aynı vicdansızlık olmaz mıydı?

Sığınmacılara bir lokma ekmeği, bir bardak suyu çok görenlerin sığındıkları evin sahibesinden ilk olarak bir bardak su istemesi ibretlik bir değil mi?