Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Ekim 2023

​Bir gün bu iş bitecek

Bugünkü yazımıza konusu itibariyle guguk kuşunun hikayesini anlatarak başlamak istiyorum.

Guguk kuşu, farklı ötüşü ile baharın gelişini müjdeleyen kuş olarak biliniyor. Diğer kuşların yuvasını dağıtma gibi bir özelliğe sahip. Guguk kuşu yuva yapmaz, kuluçkaya yatmaz. Harika gözlemci özelliğiyle yumurtlama zamanı gelince etraftaki kuş yuvalarını sabır ve dikkatle gözetler. Hangi kuş daha güvenli ve sağlam yuva yapmış ve yuvasına daha düşkünse onun yuvasına göz diker, hedef olarak o yuvayı seçer. Yuvanın sahibi anne kuş yuvasından uzaklaşır uzaklaşmaz saklandığı yerden hızlıca onun yuvasına gelir ve yumurtaların arasına sessizce kendi yumurtasını bırakır. Yumurta sayısını denklemek için de yuva sahibi kuşun yumurtalarından birini yuvadan atar. Sonra kendi yumurtasıyla hiç ilgilenmez. Yuvanın sahibi kuş yuvasına döndüğünde guguk kuşunun yumurtasını kendi yumurtasından ayırt edemez çünkü guguk kuşu hangi yuvaya yumurtasını bırakırsa diğer kuşun yumurtasına bezer renk ve desende yumurta yumurtlayabiliyor. Zaman içinde yuvadaki yumurtalar olgunlaşır ve ilk çatlayan yumurta guguk kuşunun yumurtası olur. Yavru guguk kuşu, anne kuş yuvaya gelmeden onun yumurtalarını yuvadan aşağıya atar. Anne kuş yumurtadan çıkan guguk kuşunu kendi yavrusu zannederek özenle besler. Beslenme anne kuştan daha büyük hale gelinceye kadar devam eder.

Guguk kuşu çok sinsidir. Yuvanın sahibi anne kuş yuvaya geldiğinde boynunu onun getirdiği yiyeceğe uzatır. Kanatlarını aşırı derecede titreterek ağzını geniş bir şekilde açar ve devamlı olarak çığlık atar. Guguk kuşu bu uyanıklığı sayesinde yuva sahibi çiften ve çevresindeki kuşlardan yiyecek desteği alarak iyice palazlanır. Yuvanın sahibi kuş palazlanan guguk kuşunun kendi yavrusu olmadığını fark ettiğinde ise çoktan iş işten geçmiştir. Çünkü guguk kuşu ona kafa tutacak ve yuvadan uçabilecek hale gelmiştir artık. Yuvadan uçmadan önce de doğup büyüdüğü, beslendiği yuvayı dağıtarak uçup gider.

Tarih boyunca siyonist Yahudiler hep bu rolde olmuştur. Nice yuva dağıtıp ocaklar söndürmüşlerdir. Örgütlü kötülük bugünde insafsız ve hayasızca saldırılarına devam ediyor. Hep nankörler, hep iyiliğe köyülükle ve kılıçla karşılık vermişlerdir. Allah, bu nankörleri, Kur’anda peygamberlerini öldüren kavim olarak faş ediyor.

Tarihi bir anekdot…

Nazi zulmünden kaçan Yahudiler’in bir gemiyle Filistin kıyılarına bırakıldığı anlatılır, iniş için izin beklerler. Filistinliler’e yazdıkları pankartla şöyle yalvarırlar.

“Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin.”

Biz müslümanlar merhamet sahibiyiz. İnancımız bize, kim olursa olsun zulme uğrayanlara yardım etmeyi emrediyor. Filistinli’lerde aynen böyle yaparlar. Yahudiler’e kucak açıp sıcak yuvalarına aldılar. Aşlarını ve ekmeklerini paylaştılar. Filistin şimdi toplu katliamlara uğruyor. Siyonistler yakıp yıkıyor. Topraklarımızı işgal edip yuvamızı dağıtıyorlar. Dünyada eşi ve benzerine az rastlanır acılara maruz kalıyoruz!

Zaman zaman, kendi kendime şöyle diyorum. İyi etmedik mi, onları topraklarımıza almakla yanlış mı yaptık?

Sonra…

Hz. Musa’nın, Firavun’a karşı verdiği mücadele, Firavun’un zulmüne son vermesi geliyor aklıma, rahatlıyorum.

Evet, bir gün Siyonistler’in kurduğu zulüm düzeni, yıkılmaz sandıkları kaleler yerle bir olacaktır, inanın. Yeter ki, bedel ödemeyi göze alalım. Bedel ödenmeden hayatta kalamayız çünkü. Her ne olursa olsun bedelini ödeyip var olmaya devam edeceğiz.

Yeter ki bizler yapmamız gerekeni yapalım. Susmanın, bir şeyler yapmamanın suça iştirak olduğunu bilelim.

Gelin, üstat Nuri Pakdil’in dediğini yapalım:

“Bir gün hepimiz ama hepimiz kökten, tabandan esaslı bir biçimde bir kez öfkelensek bu iş bitecek!”

Olacak, olacak…

Bir gün, Siyonist devlet yıkılacak, az kaldı.