Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2407.40
BIST 100
10162.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Ağustos 2023

Bir poetika olarak 'Kusurlu güzellik'

Sevgili Dostum Mehmet Özger’in 2018 yılında Çıra Edebiyat Yayınlarından çıkan Modern Şiir Okumaları üzerine kaleme aldığı Dikiş Yeri isimli eserini değerlendirmeye tabi tutarken aslında yeni bir edebiyat akımının temellerini atmak üzere olduğunu vurgulamaya çalışmıştık. Bu yeni edebiyat akımına ise “Diriliş Akımı” demiştik. Her akımın bir poetikası muhakkak vardır ve olmalıdır. Sevgili Mehmet Özger de 2021 yılında Hece Yayınları tarafından okuyucuyla buluşan Kusurlu Güzellik (Poetik Meseleler) isimli eserinde bir bakıma Diriliş Edebiyatının şiirinin poetikasını ortaya koymaktadır.

Şiirin oluşumunu, ideolojisini, imgesini, bağlamını, iyi şiir-kötü şiir ayrımını, şiirde mükemmellik ya da kusurlu güzelliğin nasıl olduğunu kaleme aldığı birbirinden değerli 15 yazı ile bir bakıma poetikasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda şiir üzerine kelam edenlerin yahut şiir yazmak için uğraşanların muhakkak okuması gereken bir kitap olarak Kusurlu Güzellik karşınızda durmaktadır.

Her bir cümlenin birbirinden önemli konulara temas ettiği yazılarda başlıklarla içerik arasında bir bütünlük olduğunu fark ediyorsunuz. Bu işin mutfağındaki kişilerden birisi olan Mehmet Özger’in yazılarında konuya hâkimiyetini ve şiir ile ilgili bilgi birikimini görüyorsunuz.

Günümüzde şiir ile hemhal olanların dilinden düşürmedikleri kavramlardan birisi olan ‘imge’ ile ilgili size bilmediklerinizi öğretirken şiire bakışınızı da olumlu yönde değiştiriyor. Sevgili Özger’e göre “İmge, anlamın örtülü halidir.” Ona göre “imgesiz bir şiir bir tüketim nesnesi gibi tek kullanımlıktır.” Kalıcı şiir için imgenin varlığı kaçınılmazdır.

Şiire yeni başlayanların, şiir yolculuğunun henüz başında olanların, bilhassa şiir yazanların ise şiir konusunda nerede olduklarını ve nerede durduklarını anlamaları için kesinlikle okumaları gereken bir kitap olan Kusurlu Güzellik, şiirinize ve şairliğinize fazlasıyla katkı sağlayacaktır. Kitap, son dönem şiir anlayışının örneklerle ortaya konulduğu eserde kendi şiirinizin de ne olduğunu size göstermesi açısından önemli bir turnusol kâğıdı vazifesi görüyor.

Sayın Mehmet Özger, şiirin atölyeden, torna ve tesviyeden geçilerek değil de zihin, ruh ve duygu dünyasından süzülerek şuur ile vücut bulabileceğini en usta bir dille bize anlatıyor. Hele ki, günümüzde mantar gibi biten şiir atölyelerini vazifesini anlamakta güçlük çektiğim şu zamanlarda bu kitapta şiirin hak ettiği değeri gördüğüm için yazara ayrıca müteşekkirim. Şiir maddi bir ‘şey’ değildir. Bir tezgâhta dokunabilecek bir kumaş da değildir ki; atölyesi yahut son ütücüsü olsun. Atölye kavramını kullanmakta ısrar eden dostlarımıza buradan bir de tavsiyede bulunalım. Bu meseleye illa bir kavram bulmaları gerekiyorsa “Şiir Mektebi” yahut “Edebiyat Okulu” kavramlarını öneriyoruz.

Şair, düzenin adamı değil, ayarıdır. Bu anlamda Sevgili Dostum Mehmet Özger de kitabında şiir ve şairin iktidar ile ilişkisi noktasında birtakım eleştirilerde bulunarak şairlerin anlaşılması zorunluluğunun önemine değinmektedir. Şiir, slogandan öte, yaşam biçiminin, fikri duruşun, dünya görüşünün tezahürüdür. Ancak iktidarların şiir üzerinden slogan üretme çabası şiirin anlaşılırlığının önündeki engeldir. Bu engel aşılmadığı müddetçe de gelecek adına slogan üretmekten başka bir şey yapılamayacaktır.

Bir duruşun kitabını yazan Mehmet Özger, yazılarında duruş ve diriliş sembolü Sezai Karakoç’u referans göstermesi tesadüf değildir. Düzenin adamı olmayan şair, vatandaşa ninni, sisteme slogan niyetine şiir yazmak yerine halkın uyanışına fermanlar çıkaran ve sistem rüzgârına göğüs geren çınar ağacı olup yanlışa yanlış olduğunu açık yüreklilikle haykıran sözlerin sahibi olmalıdır. İşte o zaman duruşun ve dirilişin sembolü olarak kelimelerinin ehemmiyeti ortaya çıkacaktır. Bu anlamda da “İktidarın şiiri değil, şiirin iktidarı bir zeminde kültürel iktidardan söz edebiliriz.” diye ekliyor Mehmet Özger.

Şiir yazmak veya basit tabirle kelimeleri önce yan yana sonra alt alta getirmek zor bir meziyet değildir. Ancak burada yazılanın şiir olup olmadığını sorgulamak gerekir. Kalemi eline alanın her yazdığının şiir olmadığı gibi her şiir yazanın da şair olmadığı aşikârdır. Bir mesele ile iştigal iseniz onun ne olduğunu bilmek gibi bir zorunluluğunuz vardır. İçinde bulunduğumuz çağın en büyük sorunsallarından birisi de budur. Okumadan yazmak! Bilmeden konuşmak! Hele ki bir de şiir yazanların “İlham geldi, yazdım!” demesi yok mu, “Oh ne âlâ memleket!” kendinizi alamıyorsunuz. Mehmet Özger’in “Şiiri tamamen ilhama bağlamak ona bir kutsiyet atfederek yüceltmek, hekimlerin okunaksız bir yazıyla kendilerine has bir otorite kurmaları gibi şairlerin de bu şekilde otorite kurmasından başka bir anlama gelmiyor.” sözünü salt ilhamcı şairlere ithaf ediyorum.

Kusurlu Güzellik ile ilgili daha fazla ayrıntıya girmeden şiir ile meşgul iseniz en kısa zamanda okumanızı tavsiye ediyor ve Sevgili Dostum Mehmet Özger’in son sözüyle yazımızı noktalayalım: “Şiir de insan gibidir ve mükemmel olma ihtimalini barındırmaz hatta kusurlarıyla çok daha güzeldir. İnsan nasıl kusurlu bir güzellikse şiir de öyle bir kusurlu güzelliktir.”