Çapsız ve zübük
Geçtiğimiz yıl bir vatandaş, İBB başkanı için çapsız sıfatını kullanmıştı. Dünde başka bir vatandaş zübük demez mi?
Görenlerin gördüğünü görmeyenlere anlatma niyetinde değilim. Beş yıl önce cek cak edebiyatı ile seçilen İBB başkanı aradan geçen 5 yıl içerisinde İstanbullunun gözü ile yapıp ettiklerine objektif olarak bakıldığında elle tutulur gözle görülür dişe dokunur bir icraat ile anılmayacak.
Kent
lokantaları, süt dağıtımı gibi sosyal belediyeciliğin hesaba dahi katmayacağı
ayıp sayılacak bir rutini olan üç beş icraat dışında seçim sürecindeki cafcaflı
bol kepçeli vaatlerinin nerede ise hiçbirini gerçekleştirmedi.
Sırca köşk
sakini bazı gazetecileri ve sanatçıları yanına alıp, kurduğu muazzam trol
ordusu ile ilk günden başladığı icraatsız icraatlarını servis ederek bugünlere
gelindi ama şimdi yumurta kapıya dayandı.
Her şey çok
güzel olacak sloganı ile başlatılan kışın sonu bahar ile devam eden hamaset
dolu vaatlerden bugün nerede ise hiçbir tanesi gerçekleşmeyince elde var bir
kabili çorbadan sütten medet umularak vatandaşı enayi yerine koymanın bedeli
önümüzdeki günlerde sandıkta önüne konulacak.
Yazık oldu İstanbullunun
5 yılına.
1994 yılında
İstanbul çamur çöp ve susuzluktan mustarip ve İSKİ yolsuzluğu ile
çalkalanıyordu. Çöp dağları, cadde ve sokakları işgal etmiş ve adeta Kerbela
gibi de susuzdu. İhtisasımı yapmak üzere Kars ilimizden İstanbul’la tayinimin
çıktığında üniversite okuduğum şehre gelme heyecanım bu yaşanmışlıklarla hüzne
dönüşmüştü.
Kirada
oturduğum evimize kaldığım süre içerisinde, bir gün olsun İSKİ suyunun
gelmediğinin canlı şahidi olarak o yıllarda yağmur bombası da dâhil su için
denenen yolların hepsi büyük bir hüsrandı ve İSKİ yolsuzluğu da cabası.
Değerli
okurlar o güne göre çok şükür bugün nimet içinde yüzüyoruz. Çöp, çamur ve Kerbela
susuzluğu yok. Ancak İstanbul’un trafik çilesi var. Deprem gibi her an beklenen
ciddi bir sorunu var. İBB bu beş yıl içinde gerçekten ipe un sererek bu iki
ciddi sorunla ilgili nerede ise bir adım dahi atmadı.
Aklıselim bu
gerçekliğe elbette şapka çıkartır ama aklını kiraya verenler ve yalan üzerine
doktora tezli akademisyenlerden aldığı derslerle koca koca yalanlar söylenerek
vatandaşımıza cambaza bak deniyor.
1989 yılında
İBB de iktidar olan malum zihniyet, 1994 yerel seçimlerinde İSKİ yolsuzluğu ve
beceriksiz yönetimi nedeniyle milletin yakasından düşmüştü. Günümüzde de benzer
bir yolsuzluğun ayak seslerinden anlıyoruz ki, malum zihniyette zerre kadar bir
değişme yok.
İBB
başkanına çapsız ve zübük diyenler için bir şey demem ama adamın açık seçik
yalanı yalanla düzelme becerisinin olduğu aşikâr. Son günlerde bu maharetinde
evrilme oldu ve hafıza kaybına uğramış olmalı ki, hatırlamıyorum demeye
başladı.
Bu kalitesizliği
maharet olarak kabul edip savunalar bile olabilir. Ancak yalan çok tehlikeli
bir hastalık. Er yâda geç sahibini muhakkak açık eder ve millet önüne çıkamaz
hale bile getirir.
Evrensel
doğruların itibar kaybettiği bir zaman diliminde yaşadığımız doğru. Geçmişten
günümüze yalancının mumu yatsıya kadar yanar atasözümüz anlamını kaybetmiş
olmalı ki, günümüz yalancıları, yalanı sadece su gibi içmiyor aynı zamanda
havasını içine çekerek sarhoş olup akıl sağlığını da kaybediyor.
Böyle bir
savrulma ve garabet olmasa yalan bu kadar itibar kazanmaz ve en azından
söyleyeni de mahcup ederdi. Özellikle seçim günü yaklaştıkça bu garabetin
emarelerini daha yakından müşahede ediyoruz.
Yalanla
deprem için tedbir alınamaz, yalanla İstanbul’un trafik çilesi çözülemez. Yalan
saman alevi gibi belki kısa bir süre etrafa ışık saçarak bazı insanları
kandırabilir ama gerçeklerin kendini gösterme gibi sağlam ve sağlıklı bir huyu
vardır.
Sağlık
mutluluk dileklerimle.