Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2414.39
BIST 100
10267.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Cemaatler ve AK Parti

Tarikatlar ve Cemaatler - II

Siyasal hareketler, bir taban oluşturarak varlıklarını devam ettirmek isterler. Bugüne kadar gelen siyasal hareketlerin en başarılı olanları ise tabanda gördüğü rağbetle ve siyasal hareketi devam ettirecek bir nesil potansiyeline sahip olmakla varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu son zamanlara kadar yadsınamaz bir gerçekti. Seküler dünya bunun artık romantik bir hayal olduğu gerçekliğini ortaya koydu. Bu nedenle de siyasal hareketleri farklı arayışlara yöneltti.

20 yıla yaklaşan AK Parti siyasal hareketi, bilhassa cumhurbaşkanımız, bu arayışın gerçek hedeflerini en iyi tespit eden ve devleti dönüştürecek gücü elde etmeye çalışan bir anlayışla yola çıktı. Maruz kaldığı bütün ihanetlere rağmen yaşla kuruyu birbirinden ayırmaya çalıştı. Tarikat ve cemaatlerin haklı hizmetinin korunmasına çalışarak büyük zulümleri önlemeye çalışan en önemli devlet başkanı oldu. Bir gençlik oluşturamazsa da tabandan gelen toplumsal yapıların desteğini almayı başardı. Hatta İslami olmayan diğer bütün dini cemaat ve tarikatlarla beraber, sivil toplum örgütleri de bizzat cumhurbaşkanımızı her defasında teminatları olarak gördüler. Bu vesile ile de bu yapılar, kendisini iktidarda görmek istediler ve sürekli desteklediler.

Başlangıçta çıkar ilişkisiyle ona destek verenlerse zamanla desteklerini çektiler. Hatta tam karşı safa geçerek içkin bir şekilde varlık sebeplerini ifade ettiler. Ancak bu süre zarfında değişmeyen ve ilk günkü gibi bu siyasal harekete destek veren ve sadece ülküsel düşünen hareketler de varlıklarını devam ettirdiler. Hatta neredeyse partinin istenen tabanını bunlar oluşturdular. Bu taban paydasının en büyüğünü devletten güç devşirmeden Allah rızası için Anadolu'nun her köşesinde hizmet eden İslami hareketler, kısacası tarikat ve cemaatler oluşturdu.

Bu oyun bozulmalı

Siyasal hareketlerin sapması veya tarihten silinmesi, kendi ferasetsizliklerinin ve dönüştüreyim derken dönüşmelerinin neticesidir. Bu nedenle son zamanlardaki tarikat ve cemaatlerle ilgili bütün bu deformatif hareketler bu siyasal hareketin tabanını kaydırmaya dönük bir tuzak ve kendi varlığını devam ettirmek isteyen derin devletin ve onun iç ve dış bileşenlerinin oyunudur. Bu oyun bozulmalıdır.

Hükümet, devletin kaçak güreşmesini önlemelidir. Sorunlu olan devlet şeffaf bir şekilde tarikat ve cemaatlerin üzerindeki bütün baskıları kaldırarak onları tamamen formel bir yapıya kavuşturmalıdır. Meşruiyetleriyle beraber daima güvenilir ve denetlenebilir yapılar olduklarını topluma anlatmalıdır. Hem onlara güvence vermeli, hem topluma ve devlete zararlı yapılar olmadıklarını ortaya koyan mekanizmalar üretmelidir.

İktidar ile aralarındaki mesafenin toplumun temel dini ihtiyaçlarını giderme merkezli olduklarını belirtmelidir.

Toplumsal korku ve kaygıları giderecek bir iletişim biçimi ortaya koymalıdır.

Efendim fare geçer yol olur atasözünün hikayesini çoğumuz biliriz: Adamın bıyıkları paladır ve bakımlıdır. Uykudayken bir fare bıyığının üzerinden geçer. Adam hemen berbere koşar ve bıyıklarının kesilmesini ister. Şaşkın bakışlar arasında berber neden diye sorar. Adam da üzerinden fare geçti der. Berber de yıkamasını söyler. Adam hayır bir kere geçti mi yol olur der. Evet neredeyse 100 yıldır devlet bütün sivil toplum örgütleri ile ilgili yasal düzenlemeleri yapmadığı ve gerekli güvenli limanı oluşturmadığı için fare gibi olanlar, din gibi önemli olan şeyin altını çizen ve bıyık gibi net bir şekilde olduğu yeri bilen bu tarikat ve cemaat yapılarının üzerinden gidip geldiler. Bunu fırsat bilen sorunlu devlet de her defasında bıyığı kesti. Ama bıyık insanın doğal bir parçası olduğu için her defasında daha gür çıkmaya başladı.

Evet devletin temel görevi, bu yapıların siyasal tercihlerine bakmadan yasal bir zeminde varlıklarını devam ettirmeleri için gerekli şeffafiyeti göstermek ve kanun altında güvenceye almaktır.

Cemaat ve tarikatlarda sorun yok mu?

Ya cemaatlere ve tarikatlara ne demeli! Cemaatler veya tarikatlarda sorun yoktur demiyoruz ki. Öncelikle bu yapıların -İslami olsun olmasın- lider ekseninden çıkıp metnin emrine girmeleri gerekir. Yani Kur'an ve Sünnet ekseninde ve onların gölgesi mahiyeti olan diğer metinlerin ışığında giderek, düşünmeyi ve kalbi tatminiyeti metnin özünde aramalıdırlar. Hatta bu tarz yapıların her türlüsü yazılı prensipler doğrultusunda hareket ederse devletin denetlemesi kolaylaşır ve kanunun uygulanma alanı güvenilir hale gelir.

u2022 Bu yapılar vicdanı, bir duygular bileşkesi bilerek istişare ve ortak akılla hareket etmelidirler.

u2022 İradelerini zihnin aktivitesi ve kalbin tatminiyle ortaya koymalıdırlar.

u2022 İtaat ile ittiba arasındaki farkı görmelidirler.

u2022 Hürmeti elden bırakmadan hikmetli tenkit yapabilmelidirler. Kendi içlerinde eleştiri kurumunu en detaylı ve anlamlı bir şekilde devreye koymalıdırlar.

u2022 Dinle konumundan çıkıp, oku konumunda kendilerini bulmalıdırlar.

u2022 Devlet yani iktidarlarla aralarına zinhar mesafe koymalıdırlar.

u2022 Seçim günü oylarını kullanıp öncesi ve sonrasında sadece Allah için hizmet etmelidirler.

u2022 Devletin eline bakmak yerine ümmetin kalbine nazar etmelidirler.

u2022 Kendilerine zulüm dahi edilse adaleti Allah'tan beklemelidirler. Ve devletle rekabet içerisinde asla olmamalıdırlar.

u2022 Süreç odaklı yaptıkları safi hizmetleri sonuç odaklı olan ve iktidarları tedirgin ederek onların hizmetini engelleyecek boyuta taşımamalıdırlar. Yani hizmetlerini yapıp neticeyi Allah'a bırakmalıdırlar.

u2022 Diğer İslami hareketlerin sadece takdir edicileri ve ellerinden gelirse eksik kaldığı yerleri takviye edicileri olmalıdırlar. Yani bütün tarikat ve cemaatler bir diğerinin rakibi değil tamamlayıcısı gibi algılanmalıdırlar.

u2022 Asla alan ihlali yapmamalıdırlar.

u2022 Her ne vesileyle olursa olsun bu yapılar içinde kendini bulan veya olan her bireyin önceliği üst kimlik olmalıdır. Üst kimlik ise yaşanılan vatanda hür ve aynı zamanda esir olarak yaşamaktır. Yani cemiyetin içinde haklarını isterken fikrinin hürriyetini ve kendinin özgürlüğünü savunmalıdır. Ama toplumdaki diğer bireylerin özgürlüklerini kısıtlamamalı yani onların hakları karşısında esir olmalıdır.

Bütün bunlarla beraber iktidar, toplumun ve ülkenin geleceğini oluşturan cemaat ve tarikatları meşru ve güvenilir yapılar haline getiren kanuni düzenlemeleri yapmazsa FETÖ'nün ve onu kullanan bütün iç ve dış odakların sıra size de gelecek kodlamasıyla C planı devreye girecektir. Peki bu elim plan devreye girerse kaybeden kim olur? Hepimiz. Hem de dindarların eliyle. Yahut dindar gibi görünen teolog adıyla veya karanlık aydın sıfatıyla meydanlarda boy gösteren ve aklını imanının önüne geçirerek bütün hukukların zarar göreceğini fark edemeyenlerin eliyle.

Cumhurbaşkanı'ndan beklentilerimiz

Devlet başkanımız Recep Tayip Erdoğan'dan acilen istirham ediyoruz: Din İşleri Yüksek Kurulu'nun ehliyetli alimlerinden, hukukçulardan, sosyologlardan ve bu sahada olan tarikat ve cemaatlerin temsilcilerinden işi iyi bilenlerden oluşan bir mekanizma oluşturmalıdırlar. Ve bütün toplumu rahatlatacak bir düzenlemeyi acilen hayata geçirmelidirler.

Devlet başkanımız Recep Tayip Erdoğan'dan diğer bir istirhamımız da, bu tarz durumlarda kaos isteyen ve kötü niyetleriyle ekran veya matbuatta pervasızca yazan ve insanların hukukunu görmezden gelerek onları umutsuzluğa ve mutsuzluğa sevk edenlere karşı kamuoyunu bilgilendirecek ve herkesi güvende hissettirecek bir konuşmayı yapmasıdır.

Yoksa;

Çok yazık olur! Çok yazık olur! Çok yazık olur!