Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Kasım 2019

Çin’den Avrupa’ya sadece tren mi gitti?

Çin’in büyümesine paralel olarak küresel etkisi de artıyor. Özellikle Sovyetler Birliği çöktükten sonra Çin’in bütün coğrafyalar da hem kapsamı hem de yoğunluğu artmaya başladı. Dünya siyasetinde etkili olan aktörlere baktığımızda Çin’in tüm ülkelerle olan ilişkilerinin temelini ticaretin oluşturduğunu ama yükselişini dört ana temel üzerinde oturtmuş olduğunu görürüz

Birincisi, ekonomidir. Yapılan araştırmalara göre 1980’li yıllarda Türkiye ekonomisi ile karşılaştırılabilir büyüklükteki olan Çin ekonomisi bugünkü konuma yaklaşık 40 yıl boyunca büyüyerek geldi. Çin artık hem dünyanın en büyük ihracatçısı hem İthalatçısı durumundadır. ABD’nin başlattığı ticaret savaşları Çin’in yükselişini yavaşlatmış olsa da durduramadığı çok net görülmüştür. Bugün Çin’in dünyanın hızla yükselen ekonomik gücü olduğunu herkes kabul ediyor. Bir tarafta yatırımları kendine çekerken, diğer tarafta dünyanın her yerinde yatırım alanlarını genişletiyor

İkincisi, savunma alanında yaptığı yatırımlardır. Bölgesinde varlığını hissettiren Çin, deniz donanmasını yeni sular da yüzdürüyor. Son 20 yılda askeri yeteneklerini artırarak geliştirmiş, yapılan bazı araştırmalara göre şuanda dünyanın ikinci büyük askeri gücü haline gelmiştir. Siber savaşı, uzay programı ve kıtalar arası balistik füze yatırımları şimdilik küresel çapta olmasa bile geliştiği ve daha da geliştireceğinin altı çiziliyor

Üçüncüsü, Eğitimdir. Çin’in hep ucuz iş gücü üzerinde durulur ama araştırmalar son 30 yılda Çin’in eğitim alanında da çok ciddi yatırımlar yaptığını gösteriyor. Bilim insanlarının sayısının artması, araştırma ve geliştirmeye ayrılan kaynakların büyüklüğü, akademik yayınların çokluğu, dünyanın önde gelen ülkelerin arasına girdiğini ortaya koyuyor. Daha önce sadece montaj yapan Çin, artık yazılım ve robot teknolojilerinin gelişimine büyük kaynaklar ayırıyor. Bu konuda Fatih Oktay ‘’Çin’’ adlı eserinde çarpıcı bilgiler veriyor. ‘’ABD Ulusal Bilim Kurulu’nun teknoloji alanındaki konumunun değerlendirildiği 2014 tarihli rapora göre, 2010 yılında bilim ve mühendislik alanlarında üniversiteler ABD’de 525 000, Çin’de 1.300.000 mezun vermişti.’’ Aynı raporda ‘’dünyadaki bilimsel yayınların yüzde 18,8’ni ABD, yüzde 18,2’sini Çinli araştırmacılar gerçekleştirmişlerdi’’ Bu raporlar bize gösteriyor ki; Çin, eğitime verdiği önem sayesinde bilgi üretiminde nicelik ve nitelik bakımında dünyada önemli bir konuma gelmiştir

Dördüncüsü, kültürel propagandadır. Çin, küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlerken imajına da önem veriyor. Birçok ülkenin dilinde yayınlar ve kültürel etkinlikler yapıyor. Bu konuda Çin üzerinde araştırmalarıyla bilinen David Shambaugh ‘’Küreselleşme Yolunda Çin’’ adlı eserinin 229. Sayfasında şu bilgiyi veriyor ‘’ Çin kültürel imajını geliştirmek ve dünya çapındaki varlığını artırmak için yoğun bir çaba başlatmıştır. Yurt dışı tanıtım çalışmalarına tahmini olarak 7 ile10 milyar dolar arasında para aktarmaktadır’’

Sonuç

Çin’den Prag’a uluşmak için tarihi ipek yolunun güzergâhını kullanarak Marmaray’dan geçen tren, yukarıda özetlemeye çalıştığımız dört başlığın bir sonucudur. Demem o ki, Çin’den Avrupa’ya sadece Çin mallarını taşıyan tren gitmedi. Aynı zamanda ABD’nin doğal müttefiki olan Avrupa’ya Çin’in gücünü götürdü. Ancak o gücün altında Uygur Müslümanların bölgesinde çıkan petrolü gasp ederek işlediği cinayetler, kötü koşullarda çalıştırılan çocuklar ve karın tokluğuna çalıştırılan işçilerin emeği var. Önümüzdeki zamanlarda bunu daha ne kadar sürdürüp sürdüremeyeceğini takip edeceğiz.