Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2434.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Mart 2023

Cinsel menfaat çarkı

Bir söyleşi esnasında bir kadın yanakları nemli sordu.

“Acaba ben nefsime yeniliyor muyum? “

Anlamadığım için yanaklarında görünmemeye çalışan gözyaşlarını atlayarak yüzüne bakmadan-bakmaya çalıştım. Devam etti. “Eşim Suriyeli göçmenlere karşı çok yardım sever birisi. Fakat yardım esnasında sürekli görüştüğü için günaha girdiği düşüncesiyle, özellikle biri ile arasında nikah kıyarak günaha düşmeden, helal helal yardım etsem mi?” diye düşünüyor ve bu konuda benim fedakar ve anlayışlı davranmamı istiyor. Ben de kıskanıyor ve buna izin vermiyorum. “Acaba yanlış mı yapıyorum? Nefsime mi yeniliyorum? Çünkü o kadınlar benden çok zor durumda”…

Anteplilerin deyimiyle “beynimin pekmezi” birden fokurdayıp taşma eğilimi gösterdi. Genç ve güzel kadının düşürüldüğü duruma kızacakken zihnim dümeni tersine çevirdi. İçimden bu sizin aptallığınızın inşa ettiği bir zemin. Sakın bunu “abdallık” gibi bir paravanla saklamaya çalışmayın. Kurnaz eşinizin savaştan kaçıp ülkesine sığınmış bir kadıncağıza ancak nikahına alarak yardım edebilecek olması ve bunu bir de günaha girmeme hassasiyetiyle kamuflajına nasıl uyanamıyorsunuz? Madem İslami değerler üzerinden gidiyorsunuz. “Mümin erkekler mümin kadınların dostudur.” Ayeti ve benzer pek çok ayeti düşündüğümüzde bile bu dostluk mudur? Bir kadına, hem de sığınmacı bir kadına yardım etmenin ön koşulu neden ille de nikah olsun? Siz yardım için üç beş kuruş uzatıyorken aklınız ne ile meşgul? Karşılıksız mehir yerine mi sayıyorsunuz verdiklerinizi? Yani mademki bir şeyler verdik, karşılığını da hiç olmazsa cinsel yararlanma elde ederek alalım, bir taşla iki üç kuş vurmuş olalım’a mı sayıyorsunuz?

Hayal meyal şöyle bir karşılık vermiştim sanırım. Siz eşinize benden selam söyleyin. Bir kere de ondan herhangi bir yararlanma olmadan bir kadına yardım etmeyi denesin. Yardım veya bir iş veya başka bir nedenle karşı cinslerin görüşmesinin günah olduğunu uydurup kendi kötü amaçlarını sevapmış gibi göstermeye kalkışmasın. Sevsinler onun hayrını. Sevap olur, kıysınlar ikinci nikahını…

Sayısız çoklukta ikinci evlilik adı altında bu şekilde yaşayanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Böyle herkesin bildiği ama herkesin herkesten gizlediği yapıların olduğunu ifşaya gerek yok. Aşikâr-lığ-a gizlenen bir şey bu…

Ha, yıllar öncesinde yaşanan bu anı neden geldi aklıma?

Özellikle medya ve sinema sektörü ile ilgili bir sinema veya dizi senaryo isteği ile karşı karşıya geliyoruz. Önceden ürettiklerimiz veya yenice, ısmarlanan ne ise ona uygun ürettiklerimizi getirerek, heyecanla paylaşıyoruz. Maalesef çoğu zaman ya biz ya arkadaşlarımızdan biri sektördeki erkeklerin iş ve üretim değil, kişisel istek ve tacizleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Edebiyat aleminde de bütünüyle sanat aleminde de bunun örnekleri ziyadesiyle çok. Bir kesimde de iş süresince rastladığı ve güya aşık olduğu kadınla koşulsuz ve kuralsız bir sözüm ona aşk(!) yaşama alışkanlığı var. Bu -aman aman- coşkulu aşk, iş bitimine veya başka bir iş için yenice görüşüp rastladığı ve aşık olmasına ramak kalan bir kadına rastlayıncaya kadar böyle böyle, zincirleme devam ediyor.

Bir taraf bunu nikah ve gizli saklı da olsa bir imkan ve zemin oluşturarak yapıyor, diğer taraf ta ise her şey müşterek ile başlayan ama daha çok erkeğin iç güveysi sevgili olduğu ve kadının her şeyinden yararlandığı şekilde başlıyor ve kaynak sahibi nihayet bilinçlendiğinde ve duruma uyandığında bitmiş oluyor. Fakat sorun yok. Yeni kaynak arayışlarına gidiliyor… Kaynağı kandırabileceği kadar ağzı, karizması, fiziği var. Onlar bitinceye kadar devam.

Bu arada insanlık için iş, bilimsel veya sanatsal üretim, insan olarak birbirinin gelişimine yardımcı olmak, birlikte gelişmenin dostu olmak filan hepsi hava civa…

Suçlu kim? Buna zemin hazırlayan herkes! Bir cins veya bir kesim değil. Bütünüyle insanın kendisi. Ne kadar hazırladı ve bu saçma ve sonuna kadar menfaatçi çarkın devam etmesi için ne kadar “hizmet” ettiyse o kadar suçlu…

Muhakkak bunun kadın versiyonları var. Çokça var… Fakat ben haliyle insanın -ciğer yarısı, diğer yarısı- olarak anladığım ve algıladığım insan cinsinin biri üzerinden diğerini de anlatmış oluyorum. Kesinlikle feminist veya daha açıkça kadıncı bir yaklaşımım olmaksızın, samimice ve değişim amacıyla bunları yazıyorum.