Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Eylül 2020

Çocuklar, Büyükler ve Kötülük

Ne zaman yakından ve dikkatle baksam, çocuklar başka bir gezegenden buraya misafirliğe gelmiş gibi görünür bana. O kadar saf, öylesine kırılgan, mahcup, her an kalkıp gideceklermiş de oyunun bitmesini bekliyormuşçasına çekingen, ürkek… Dünyanın misafiri, büyüklerin, hayatın… Hayatımız çocukluktan ibaret kalsa ve hiç büyümesek misafircesine yaşayıp gideceğiz bu dünyadan. Büyüdükçe dünyaya alışıyor, bir müddet sonra da misafirliği unutup ev sahibi muamelesi yapıyoruz kendimize, mülkün saliklerinden maliklerine de kala kala solgun bir tevehhüm vadisi kalıyor. Ve aslında bu küçük değişiklik, bu mini minnacık yer değiştirme sayısız sorunun da kaynağına dönüşüyor.

İnsanı kötülük ile tanıştıran ve kötülüğe alıştıran en önemli içgüdülerden biri de unutkanlık olsa gerek. Gerçekten de unutmak birçok kötü eylem biçiminin de habercisi gibi görünüyor. Kendini unutmak, Tanrı’yı unutmak, ölümü unutmak, toplumsal değerleri, erdemi unutmak… Unutuş kendini gösterdiği anda kötülük ortaya çıkıyor ve sınır tanımaksızın, yeni hatırlayışlara kadar sayısız yıkıma yol açıyor.

Yazık ki günümüz teknolojileri topyekun, söz birliği yapmışçasına insana unutmayı aşılıyor. Modern şehirler geride kalan bütün bir tarihi mirası unutmaya ayarlanmışçasına zamanı kalın dudaklarıyla soğurup tek bir anda toplamanın, anı yaşarken gerisini ve ilerisini unutmanın göstergeleriyle dolu. İş hayatındaki hız, doğayı unutturuyor. Kalabalık ortamlar insana verilen kıymeti, kalabalık iç dünyalar sessizliğin derinlerinden yükselen fısıltıyı kamufle ediyor. Televizyonlar kadraja sığmayanları devre dışı bırakıyor, bilgisayarlar ekranın gerisindeki hayatı unutturuyor. Cep telefonları da öyle… Kendi alanı dışındaki bütün sesleri, görüntüleri, hareketleri, renkleriyle beraber, bir büyücü edasıyla ortadan kaldırıyor. Tam da kötülüğün istediği biçimde… Bütün bu vasıflarıyla, içinde yaşadığımız dünya ve içinden geçtiğimiz süreç sanki bir kötülük kurumsallaşmasıymışçasına unutuşları kullanarak ve hafıza yitimleri yoluyla dünyaya ve insanlığa ait geçmişte yapılmış ne kadar iyilik varsa hepsini silikleştiriyor, onun yerine devasa gövdesiyle arzu kışkırtmalarına açık geniş bir kötülük alanı kuruyor.

İyiliğin genişleyip küreselleştiği, kötülüğün bir adım önüne geçtiği bir süreç yaşadı mı insanlık bilinmez. Muhtemelen hepimiz büyüdüğümüz, çocukluğumuzu unuttuğumuz için kötülük her zaman iyilikten sonra gelip yerleşen ve oradan bir daha hiç kalkmayı düşünmeyen, -tabiri caizse- ölmeyi aklından geçirmediği için dünyanın üzerine atmosfer gibi çöküp hiçbir rüzgarın def edemeyeceği bir edayla asırlarca oturan bir güce sahip. Bu gücü, belli dönemlerde insanlığın ortak aklı, inançlar, örfler, adetler, kolektif bilince ait değerler geriletmiş ama hiçbir zaman onun üstesinden gelememişlerdir. Bununla birlikte, öyle görünüyor ki kötülüğün çağın bütün imkanlarından yararlandığı, çağın merkezine yerleşerek her türden üretimin gözüne yerleştiği bir başka çağ yok. Bu sebeptendir ki artık kötülük iyiliğin sadece birkaç metre önünde değil aynı zamanda onun yetişemeyeceği, tozunu bile takip edemeyeceği kadar ilerlemiş durumda. Yine bu sebeptendir ki artık insanlar, zihniyetler, kurumlar ve bir bütün olarak insanlık kötülüğün genel çerçevesiyle ile uğraşmayı bırakmış, ancak ve sadece kendine yönelik kötülüğü bertaraf etmenin yollarını arar hale gelmiştir. İnsanlık için büyük bir iflas anlamına gelen bu iyilik geri çekilmesi elbette kötülüğü olduğundan daha gaddar, daha zalim, daha sınır tanımaz ve daha nobran hale getirip onu ölçü tanımaz ve tanınmaz bir canavara dönüştürüyor.

Bu canavar, bu kötülük canavarı, artık tek bir isimle anılmıyor, tek bir adreste oturmuyor, tek bir yürüyüşün ve üslubun sahibi değil. İyiliğin isimlerini kullanmaktan başlayarak, onun mukim olduğu yerlerde de geziyor, ona özgü yürüyüşler de yapıyor, üsluplar da takınıyor. Çocuklar büyüdükçe kötülük de büyüdü. Kötülük büyüdükçe oynanan oyunların çapı da genişledi. Oynanan oyunların çapı genişledikçe hızı da arttı ve artık kötülüğün hızına yetişmek için iyiliğin uçmaktan başka çaresi yok. Kaldı ki uçmak sadece çocukların rüyasında gördükleri bir eylem. Kaldı ki insan büyüdükçe uçma rüyaları da görmüyor. Rüyasını görmediğin şeyin kendisini nasıl göreceksin ki?

Kötülük zarar vermeye dairdir ve ilk kıvılcımı unutuş yakar. Kendine, kendine ait olana; başkasına veya başkasına ait olana zarar verir insan. Hepsi de unutmakla ilgilidir. Tanrı’yı unutmak, geçmişi unutmak, ölümü unutmak, kendini ve sevdiklerini ve ama asıl çocukluğunu unutmak… Çocukluğunu unutan bir çağdan çocukları koruması beklenebilir mi? Çocukluğunu unutan, bırakın görmeyi, çocukluk rüyalarını bile tahfif eden bir çağ büyümüştür büyümesine elbette ama bütün kötülükleriyle birlikte… Bir çocuk kitabının bile kötülük anayasasına dönüşmesini başka türlü nasıl izah edebiliriz ki?