Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Haziran 2015

Demirel'in Ardından\u2026

Uzun süre profesyonel bir meslek olarak yapmamış olmakla birlikte, gazeteciliğin bir ucundan, köşe yazılarıyla, röportajlarla tutmuş birisi olarak, Güniz sokaktan yolu geçenlerden birisi de benim. Dönemin bütün kelli felli gazetecileri, Sayın Demirel, Cumhurbaşkanlığı görevini henüz yeni bırakmışken ve sonrasında sık sık Güniz sokağa uğrar, Demirel'den görüş alırlardı. Özellikle siyasetin yakın dönemde nasıl şekilleneceği yönünde aldıkları bilgiler gazeteciler ve dönemin siyaset mühendisleri için ciddi malzeme oluştururdu.

7-8 yıl evvel, Yerel Siyaset Dergisinin çıktığı günlerde, yerel yönetimler, yerel siyaset, yerelleşme, yetki devri, eyalet sistemi vb siyasi konularda görüş almak üzere derginin fotoğrafçısı Özcan Beyle birlikte Sayın Demirel'in Güniz sokaktaki evine gittik. Kısa bir müddet bekledikten sonra koruma ya da özel kalem görevlisi, giriş katta misafirlerini ağırladığı odaya doğru bizi yönlendirdi. Sayın Demirel yaşı hayli ilerlemiş olmasına rağmen, büyük bir nezaketle ve devlet terbiyesiyle bizi kapıda karşılayarak oturacağımız yere kadar eşlik etti. Kısa bir çay sohbetinden sonra sorularımızı sorduk, cevaplarımızı aldık, fotoğraflarımızı çektik. Mülakat bitiminde Sayın Demirel yerinden yine güçlükle kalkarak bizi kapıya kadar uğurladı. Demirel bu yönüyle, yani nezakete verdiği önem ve devlet terbiyesi bakımından müstesna bir insandı. Şimdilerde bizim bazı belediye başkanlarımızın, muhtarlarımızın burnunu balta kesmiyor!

Sonraki günlerde röportaj dergide yayınlandı, epey ses getirdiği için de, bir yıl kadar sonra İşaret Yayınlarınca yayınlanan "Yerel Siyaset Üzerine Söyleşiler" isimli kitabımızda da yerini aldı. Demirel'in o konuşmada ülkeye has bir eyalet sistemine olan ihtiyaca vurgu yapması, Ahrar fırkasının fikirlerine değinmesi, Prens Sabahattin'den bahsetmesi, doğrusu hepimizi şaşırtmıştı. Bir idare tarihi, bir yerel yönetimler tarihi profesöründen dinleyebileceğimiz bütün konuları Sayın Demirel'den kendisine özgü üslubuyla dinleyince kendisinin bu konulardaki akademik ve entelektüel vukufiyetine şaşırmıştık doğrusu. Kitaplara olan sevgisini ve entelektüel meraklarını bilmekle birlikte bu konulardaki vukufiyetinin boyutlarını tahmin edememiştik. Ama belli ki Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi fikir ve düşünce hareketlerine oldukça vakıftı. Tabii olarak idare tarihine deu2026

50 yıllık siyasi hayatıyla Demirel çok renkli bir kişiliğe ve siyasi çizgiye sahipti. 91 yıllık koca bir ömrün içinden film şeridi gibi geçen bütün hadiseler neredeyse Türkiye'nin yarım yüzyıllık siyasi hayatına şahitlik ediyordu. Hatta eksiği yok fazlası da var. Devlet Su İşleri'nde başladığı kamu kariyerini son olarak Cumhurbaşkanı olarak noktalayan bir ömrün içinde elbette inişler, çıkışlar, doğrular, yanlışlar olacaktı. Demirel'i pek çok yönden eleştirebiliriz, pek çok yönden bazı tutum, söz ve davranışları yüzünden, özellikle 28 Şubat'taki rolü ve tutumu yüzünden ma'şeri vicdanda mahkum da edebiliriz. Hatta belki de 28 Şubat'ın mimarlarını yargılarken, 80 ihtilali münasebetiyle Evren'in içine düştüğü duruma benzer şekilde Sayın Demirel'i de bu kapsama dahil edebilirdik. Bütün bunlar elbette başlı başına bir tartışma konusudur.

Ancak geriye dönüp siyasi tarihimiz incelendiğinde, Demirel gibi siyasi figürler yakından mercek altına alındığında, Türk siyasetinin hangi kadrolarla, ne şekilde domine dildiğine dair önemli bilgilere ulaşırız. Siyasete damgasını vuran şahısların hangi fikri, iktisadi, kültürel ve coğrafi zeminden yetişip geldiklerini, hangi eğitim ve öğretim süreçlerinden hangi tecrübelerden geçtiklerini daha net görme şansı yakalarız. Meseleye bir de bu açıdan bakmak lazımdır. Elbette kişileri duruş, tavır, söylem ve tutumlarından dolayı eleştireceğiz ama bunu yaparken faydalı bir egzersiz olarak da siyasi hayatımızı şekillendiren insanlar ve fikirler hakkında bilgi ve fikir sahibi olmayı da ihmal etmeyeceğiz.

Bu açıdan bakıldığında Sayın Demirel'in hayatında, siyasi tarihe, siyaset psikolojisine, fikir ve düşünce tarihine, yakın dönem cumhuriyet tarihimize, idare ve parlamento tarihimize, siyaset sosyolojisine, coğrafyaya, vb alanlara ışık tutacak çook zengin malzeme vardır. Demirel figürü üzerinden 50'li yıllarda başlayan çok partili siyasi hayatımızın pek çok karanlık noktasının aydınlatılması da mümkündür. Özellikle merkez sağ iktidarlar döneminde 50'li, 70'li ve 80'li yıllarda ABD ve NATO ile ilişkilerimizin de ne yönde geliştiğine dair önemli ipuçlarına ulaşırız. Bütün bunlar elbette fikir ve ilim adamlarının derin çalışmalarıyla daha fazla aydınlatılmaya muhtaç alanlardır.

İnsanları eleştirirken "mason", "darbe şakşakçısı", "postal yalayıcısı", vb sıfatları kullanmak işin kolayına kaçmaktır. Mesele bir insanın hayatı üzerinden yakın tarihimize ışık tutabilecek noktaları yakalayarak geçmişte yaşanan tecrübelerin tekerrürüne izin vermeyecek bir tarih ve siyaset anlayışı geliştirebilmektir. Hakaret etmeden, anlamaya çalışarak, şahıslar ve olaylar üzerinden dersler ve ibretler çıkarmak geleceğimizi doğru şekilde inşa etmek bakımından daha fazla önem kazanmaktadır.