Deprem bağışları nasıl olacak
Son günlerde deprem nedeniyle yapılan bağışlar konusu çokça konuşuluyor. Her konuda olduğu gibi bu hayır işinde bile siyasi kutuplaşmayı başarabilmiş bir toplum olma ayıbından acilen kurtulmalıyız. İstisnasız her şeyi siyasete alet etme ve her şeye siyasi gözle bakma hastalığının ülkemize ne kadar zarar verdiğinin farkına varmazsak bu hastalık içten içe toplum olma bilincini eritip yıkıp bitirir.
İnsanlar neden bu kadar kamplaşma ile
bakıyor bu hayır işine, mesela bir iktidar grubu ortağı siyasi partisinin genel
başkanı bazı yardım derneklerini ve yardım organizasyonlarını hedef alarak
konuşuyor. Halkımız da otomatik olarak yardım yapma konusunda bile ihtilaf
içine düşüyor. İnsanlara bütün yardımlarını bazı yerlere yapması telkin
ediliyor. 28 Şubat döneminde kurban ibadetinde kurban derilerinin bazı
telkinler ile bir yerlere zorunlu olarak bağış yapılma aşılaması ne kadar
yanlış idi ise bugün de insanların yardımlarını nereye yapacağının telkin
edilmesi, hayır işi yapan organizasyonların hedef alınması o kadar yanlıştır. Hayırda
yarışınız denilmesi ve teşvik edilmesi lazım. Hayır yapanların ve hayır
kurumlarının hedef alınması hatalıdır. Bununla birlikte bu iktidar grubu ortağı
partinin genel başkanı bu sözlerini hükumetin
teşvik ettikleri yerlere bağış yapmak istemeyenlere bağış yapacakları yeri
tanımlama ve tanıtma amacıyla, bir tür ters manyel yolu ile, yapmış ise bu da
başarılı bir operasyondur, hayır yapılmasını dolaylı teşvik etmiştir.
Öte yandan hayır konusunun bile
siyaset/ideoloji meselesi yapılmaması
için hayır kurumları da azami dikkat göstermelidir. Eş zamanlı olarak
insanların nereye hayır yaptığının değil, yaptığı hayırların harcanma şeklinin
de çok çok ciddi şekilde denetlenmesi, açıklık ve şeffaflık içinde süreçlerin
yürütülmesi lazımdır. Bu sadece şu veya bu hayır kurumu için değil, bütün hayır
kurumları için geçerlidir. İstisnasız
bütün yardım kurumları, vakıflar, dernekler yönettikleri bütçelere konunda son
derece açık ve şeffaf olmalı, bunu sağlayacak zorunlu yasal düzenlemeler
getirilmeli, halkımız da verdiği paranın son kuruşuna kadar nereye harcandığını
görebilmelidir. Suistimal varsa da en
ağır şekilde cezası verilmelidir. Cezalandırma yapılırken de şuncu buncu
denilmeden, her kim, her nerede, her ne şekilde bir suiistimalde bulunmuşsa
cezasını çekmelidir.
Yapılan bir kampanyadan 115 milyar TL
kadar tek gecede bağış toplandı. Bunun dışında sadece Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt devletlerinin Türkiye ile
dayanışma için medyada yapılan destek kampanyalarında depremzedeler için 200 milyon USD kadar para toplandı.
Devlet düzeyindeki yardımlar ile gıda ve diğer ihtiyaç malzemeleri hariç. Buna
diğer yurt içi ve yurtdışı yardımlar da eklenince ciddi bir rakam çıkıyor
ortaya. Bu noktada, anılan yardımların açıklık ve şeffaflık içinde
toplanması ve harcanmasının önemine değinmiştik.
Geçmişte “15 Temmuz Şehit Yakınları ve
Gazileri” için yapılan bağış kampanyasında milyonlarca USD yardım toplanmıştı
ancak, bu para şehit yakınları ve gazilere ödenmediği gibi, bağışlanma amacına
uygun şekilde şehit yakınları ve gazilere dağıtılmasını isteyenler sosyal medya
torollerinin ağır hakaretlerine maruz kalmıştı, bir grup şehit yakını ve gazi
bu konu için Ankara’ya gittiğinde kapıdan döndürüldükleri, hatta sopa atıldığı
bile koşulmuştu. 1999 depreminde de özel deprem vergileri getirilmişti, ancak
bu kalemde toplanan paralar genel bütçeye aktarılmıştı. Doğrudan depremzedelere ulaşmamış, bütçe açıklarının yamanmasına hizmet
etmişti. Şimdi de çok yüklü bir miktarda para toplandı, umuyoruz
ki, bu paralar gerçekten depremzedelere ulaşır ve israf ve çarçur edilmeden,
birilerine peşkeş çekildi iddiaları ile kirlenmeden depremzedelere ulaşır.
Bu depremin mağduru da kahramanı da necip
milletimizdir. Depremde
koordinasyon eksiğini
milletimiz kendi imkanları ve insiyatifi ile ile gidermeye çalışmıştır. Milletimiz
varını yoğunu ortaya koymuş, yaraları sarmaya, mağduriyetleri gidermeye canla
başla çalışmıştır. Milletimiz, dişinden
tırnağından artırarak verdiği bu paraların takipçisi olacaktır.
Yapılan bağışların çok büyük bir
kısmının kamu bankalarınca yapıldığı da nazara alınırsa, her bir vatandaşımız
kişi başı 500-600 TL kadar bağış yapmış oluyor. Bu da 86 milyon ile çarpılınca önemsenmesi
gereken bir bağış miktarı aslında. Diğer kamu imkanlarının kullanılmasının
maliyeti hariç bir hesaplamadır bu. Milletimizin bu kadar taşın altına elini
koyduğu bir zamanda, kamuoyunda çok ciddi şekilde bir talep daha var ki, madem
milletçe hepimiz bir fedakarlıkta bulunduk, siyasi partiler de biraz
fedakarlıkta bulunsunlar. Böyle büyük bir afet varken, hazineden alınan paralar
postere, afişe ve broşüre israf edilmemesin, depremzedelere aktarılsın. Siyasi
partilere yapılan hazine yardımı azımsanacak rakam değil; Siyasi partilerin 2023 yılı
hazine yardımı toplam 4.5 milyar lira. Kanun gereği, hazine yardımı
yerel seçimlerin olduğu yıllarda normal tutarın 2 katı, milletvekili seçimi
yıllarında ise 3 katı olarak uygulanıyor. Seçim kararının ilan edilmesiyle AK
Parti’ye 1.3 milyar, CHP’ye 695.9 milyon, HDP’ye 359.7 milyon, MHP’ye 341
milyon, İYİ Parti’ye ise 306.1 milyon lira ilave hazine yardımı yapılacak.
Böylece gelecek yıl AK Parti’ye toplam 1 milyar 961.3 milyon lira, CHP’ye 1
milyar 43,9 milyon TL, HDP’ye 539.5 milyon TL, MHP’ye 511.5 milyon TL, İYİ
Parti’ye de 459.2 milyon TL hazine yardımı yapılacak (Kaynak, Ahmet Kıvanç).
Siyasi partilerin hazine yardımından
fedakarlık yapacaklarına kimsenin ihtimal vereceğini sanmıyorum. Paster afiş vs ıvır zıvır soğuktan donan,
evsiz barksız kalmış vatandaşlardan daha önemli tabii, değil mi? Madem bu
fedakarlığı yapmıyorlar en azından, genel seçimler ile yerel seçimleri
birleştirip bir kere seçim yapıp 5 yıl yönetecek kadroları göreve getirmeyi
sağlayacak anayasa değişikliği yapmalarını bekleriz. Bu yolla, ayrı ayrı seçim
yapıp ayrı ayrı hazineden para almalarının da önüne geçilmiş olur. Belediye ile
milletvekilleri de aynı siyasi eğilimden olur. Ülkede genel bir siyasi istikrar
sağlanır.