Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Şubat 2023

Deprem ceza mı?

Yöneticiler için depremler, seller, yangınlar ayrı birer ders, ayrı birer ibret, apayrı birer uyarıdır. Bu uyarıları dikkate alan yöneticilere destek olmak gerek. Vatandaşının sağlığını, geleceğini önemsemeyen yöneticiler ise liyakat sahibi, sorumluluklarını idrak edenlerle değiştirilmelidirler.

Hiç kimse -şayet akli melekelerini yitirmemiş ise- hiçbir bela ve afet ile karşılaşmayı istemez. Ama buna rağmen dünyanın hiçbir ülkesi kazasız, belasız, musibetsiz olmaz. Kimi yerde deprem, kimi yerde hortum, bazı ülkelerde yanardağ, kimilerinde ağır salgın vakaları, bazı ülkelerde ise aynı anda olmasa bile birkaç musibet görülebilir.

Bizim inancımızda fiziki musibetler sadece “doğa olayı” olarak görülmez. Elbette musibetlerin fiziki olanları doğal hadiselerdendir, lakin bizim inancımızda mesela bir deprem meydana geldiğinde bunu sadece ve yalnızca yerin hareketlerine bağlanmıyor.

Böyle inanıyorum diye hemen, “Allah bizi cezalandırıyor demek mi istiyorsunuz?” diyebilirsiniz ancak tam olarak böyle bir iddiada bulunduğum doğru değil.

Bu soruyu soranların aynı zamanda bana çok sitem ederek sorularını sorduklarını biliyor, anlıyorum çünkü ortalıkta pek çok kişi konuştu hem de boş ve ağır konuştu. Konuşurken de bunlardan bazıları din alimlerinin eserlerden alıntılarla konuştu:

Zina artmııışşş! Resulullah demiş kiii…

Bir diğeri de “Faiz alırsanııızzz…” diye başlıyor şom ağzıyla insanı dinden soğutmaya.

Bu sözleri duyup da dine muhabbet besleyenin aklından şüphe edilmez mi? Ancak,

Yukarıda da söylediğim gibi biz inancımızdan aldığımız bilinçle deprem gibi afetleri SADECE doğa olayı olarak görmüyoruz çünkü doğaya sarsıntı ilkelerini yerleştiren bir sonsuz kudret, tükenmez bir irade vardır: Allah!

Bu bilinçle mesela depremi öncelikle doğa olayı olarak görürüz ama aynı zamanda depremi bizi bilgilendiren bir “araç” olarak da görürüz.

Deprem bir bilgi aracıdır.

Yerin nasıl, neden meydana geldiğini, yerin tabakalarını, yerin altındaki fay hatlarını… öğreniriz. Bu öğrendiklerimizden yeni yeni bilgilere ulaşırız ve bu bilgilenme zincirleme sürer.

Deprem aynı zamanda biz aklı başında, inanan insanlara ibrettir.

İnanan, sorumluluk bilincine sahip olan bizler depremden dersler çıkarırız. Çıkaracağımız bu derslerle sorumluluklarımızı yerine getirmede kusur etmemeye gayret ederiz.

Keza bu felaketler olunca dünyanın fani olduğunun idraki ile varlığa yaklaşırız. İnsan sevgisini derinleştirerek yayarız. Canlılara karşı şefkati esas alırız.

Uzattığımın farkındayım ama bir felaket kimimizin eksik ve yanlışlarını ikmal edebilir. Son bir hususu daha belirterek yazımızı bitirelim.

Sahi deprem bir ceza DA olabilir mi?

Olabilir, bir ceza DA olabilir afetler. O afet olmadan önce önlem almamışsak, hatta mesela depremi bildiğimiz halde “kaderimde ne varsa görürüm” deyip çürük yapı inşa ederse ya da “evim güzel görünsün, varsın sağlam olmasın” diyen olursa o alanda karşılaşacağı musibetlerle bu dünyada da cezasını çeker. Dolayısıyla insanoğlu hatalarının kendisini bu dünyada da cezalandırdığını bu vesileyle görür.

Şimdi yukarıda giriş paragrafını tekrar edelim:

Yöneticiler için depremler, seller, yangınlar ayrı birer ders, ayrı birer ibret, apayrı birer uyarıdır. Bu uyarıları dikkate alan yöneticilere destek olmak gerek. Vatandaşının sağlığını, geleceğini önemsemeyen yöneticiler ise liyakat sahibi, sorumluluklarını idrak edenlerle değiştirilmelidirler.

Yoksa vebal gittikçe yukarı doğru çıkar, Allah muhafaza…