Dolar (USD)
32.22
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2409.49
BIST 100
10246.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Nisan 2020

Derdin ne ise dilin de o olur!

Çetin zamanlarından geçiyoruz dünyanın. Bir dar boğaz... Geçerken takılıyor bir yerlerimiz çıkıntılarına hayatın. İnce ve derin yaralar alıyor ruhumuzun en hassas noktaları. İçimize akıyor kanımız, pansuman tutmayan acılar yumağı oluyoruz.

Bir acı, davetsiz misafir olup geliyor, oturuyor destursuz, yüreğimizin başköşesine. İnceden inceye yakıp kavuruyor içimizi. Bir ateş ki, diğer tarafa bırakmadan bu dünyada yakıyor bizi.

Geleceğe dair biriktirdiğimiz ve umut adını vererek gökyüzüne saldığımız hangi düşlerimiz var ise vuruluyor hepsi tek tek. Tel tel dökülmeye başlıyoruz hayat ağacından bir sonbahar rüzgârında. Dökülürken birbirimize dokunduğumuzda çıkan ses ağıtı oluyor yaşadıklarımızın.

Yasını bile tutmaya vakit bulamıyoruz acılarımızın. Kat be kat artıyor kanayan yaralarımız. Hangi acıya derman olmaya çalışsak bir diğeri baş gösteriyor. Her yanından kan damlıyor dünyanın. Doktor bile kendi yarasının çaresizliğine gömmüş başını. Herkes umut bekliyor açık kapıların ardından.

Öyle bir zamana erdik ki, acıların isyanı karşısında çaresiz kalıyor ruhlar hükümeti. Bir isyan ki bütün bedeni istila etmiş, gözle görünmeyen ordularıyla. Ötelediğimiz sorunlar tek tek geçiyor tören alayı gibi gözümüzün önünden. Bu hayattan istifa bile son tercih olarak, sinsi sinsi gülümsüyor bıyık altından başımıza gelenlere.

Yaşanılanların sebebi olarak sanık sandalyesine oturtuluyoruz idamlık bir mahkûmun son celsesinde. Kendi elimizle yaptıklarımız şahidimiz olarak duruyor karşımızda. Son isteğimiz bile çok görülmeye başlanıyor. ‘Kendim ettim, kendim buldum’ türküsü çınlıyor kulaklarımızda. Bir kâbus oturuyor yüreğe, bir kara bulut kuşatıyor gökyüzümüzü. Üstümüze yağan dertler altında koşar adım yürüyoruz ölüme, kurtuluş ümidiyle.

İşte o an bir ayet şamar gibi patlıyor yüzümüzde: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura Sûresi, 30. ayet) Bize, Allah’ın rahmetinden gayrı sığınacak bir limanımız kalmadığını hatırlatıyor.

Nice kalabalıklarda yalnızdır insan, bazen de kendi yalnızlığında kendine bile fazladır. Kendimize bile fazla olduğumuz şu demlerde bize şah damarımızdan daha yakın O’lanın merhametine kendimizi bırakmanın vaktine duruyor zaman. Tüm kapılar yüzümüze kapandı. Tek çıkar yol, tek açık kapıdan girmek için daha ne bekliyoruz? Acizliğimizi kabul edip, el pençe huzura durmanın vakti gelmedi mi?

Yüreğimizdeki acılar dilimize vurdu. Dilin duaya durma vakti şimdi. Bir dua berraklığı temizler bizi, bir tövbe tüm dünyayı dezenfekte etmeye yeter.

Derdi Verenin, dermanı senden mahrum edeceği karamsarlığından sıyrılıp derdini diline ulaştır. Ki derdi Veren de öyle demiyor mu:

“Ey Resulüm! De ki: ‘Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin...” (Furkan Sûresi, 77. ayet)

Bu zor günlerde bir fırsat olarak dilimiz kaldı elimizde. Yaradan ile yüreğimiz arasında son ve tek köprü…

Zaman şimdi başımıza gelen her şey de vardır bir hayır diyerek, çaresizliğimizi kabullenip tövbe ile dua makamına varma vaktidir.

Pişmanlık libasını giyinip Kaf Dağı’na varan gururumuzu ayaklar altına alıp avuçlarımızı açıp derdimizi dile döküp duaya duralım.

Her karanlık geceyi bir güneş ile sabaha ulaştıran Rabb’im, zor günlerinden geçtiğimiz şu hayatın bir güneşini gönderip sabahı bize gösterecektir inşaAllah. Yeter ki, yürekteki derdimizi dilimize ulaştıralım.

Derdimizi dert edinip dile dökme vakti.

Derdimiz ne ise dilimiz de o olur!