Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2429.92
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Ekim 2016

Dikleşmeden Dik Durmak

Türkiye Devleti kararlılığının neticelerini almaya devam ediyor. Hiç şüphesiz bunda en büyük pay Başkomutan Erdoğan'a ait.
En son vizelerin kaldırılması, ilişkilerin müsbet yönde ivme kazanmasıyla, suni olarak oluşturulmaya çalışılan Başika krizi de Irak hükümetiyle aşılmış gözüküyor. Ve fakat bu defa işi sağlama almak için anlaşma kağıta dökülecek ki, yarın öbürgün yine aynı sıkıntı yaşatılmasın!
Eh, 'diklenmeden dik durmak' ne demekmiş yaşayarak görüyoruz. Yoksa Erdoğan'ın, dünya güçlerinin yaptığı gibi 'haksız' yere veya insanlığa karşı bir 'dayatması' olduğu için değil, tamamen insani gerekçelerle yaptığı çıkışların kararlılıkla arkasında durmasına verilen takdirdendir.
Bunun arkasına, yanına, sağına soluna, bir de 'kamu diplomasisi' ekleyebilsek tüm insanlık için çok daha hayırlı işler yapılacak, bu da böyle biline!
Onbinlerce kilometer ötelerden gelip, 'bizim coğrafyamızda' ahkam kesen, buralara şekil vermeye çalışanların yarattığı 'insanlık suçu, kan ve gözyaşı' hiç de öyle 'Amerika kaybetti, Rusya şöyle yaptı vs' zırvalığıyla tevil edilmemelidir. Çünkü 'filler tepişirken ezilen çimenler', biz ve bizim insanımızdır!
5 yıldır çözülemeyen Suriye sorunun temelinin bu olduğu, DAEŞ'in, hadi doğrudan demeyelim de dolaylı müsebbibinin bunlar olduğu gerçeğini 'fikri takip' düsturu ile sıcak tutmak lazım. Aksi halde sırf yok 'strateji' uzmanıyım, yok bilmemne uzmanıyım diye orda burda atıp tutup, meseleyi ayrıntılarda boğmak, yapılabilecek 'algı yönetiminin' dik alası ve gerçeği gizlemenin cürmüdür!
DAEŞ gibi bir örgütü temizlemek ve hatta kökünü kurutmak, değil 5 yıl, aslında Türkiye'nin yaptığı harekatlarda da görüldüğü üzere saatlere müncerdir, lakin sıkıntı DAEŞ'in yerini kim alacak ve de vesayet ve vekalet savaşlarındaki karmaşa nasıl aşılacak, asıl mesele bu.
Joseph Votel Rakka'ya girme konusunda aceleci olduklarını açıkladı ve bunun belki de Musul harekatıyla eşzamanlı olabileceğini vurguladı. Ayrıca, çok değil, bir iki hafta içinde başlıyacağını söyledi.
Burda temel sorun ise PKK/PYD'nin kullanılma şekli!
Hep bilinen kısım, Türkiye'nin bu işten, haklı sebeplerle rahatsız olması ve de 'kırmızı çizgi' değerlendirmesi. Ancak diğer taraftan bilinen aksine PKK/PYD de aslında bu işe gönüllü değildir! Evvela hazırki gücünün kırılma endişesi ve sonrası Arap bölgesinde tutunamayacağı hakikati. Muhtemel 'Arap-Kürt' çatışmasında elde ettiklerini de kaybetme korkusu!
Amerikalı yetkililerden edindiğim bilgilere göre, şu anda Amerika ile PKK/PYD arasında bu konuda müthiş bir ayrılık ve sıkıntı var.
Peki Amerika PKK/PYD'de neden ısrarcı?
Felsefe olarak, 'küçük balığı besleyip, büyüğü bertaraf edince hazmı kolay olur' diyebiliriz elbet, bunun yanısıra ise Amerikalılara göre, gerek ÖSO(Özgür Suriye Ordusu) gerek diğer muhaliflerin yeterli 'donanımları' yok! Tabii onları kim'donattı', bu noktalara getirdi sorusu baki.
Eh, bu noktadan sonra yeni bir grubu eğitip donatmak hem masraf, hem zaman, hem de daha fazla karmaşaya yol açacağı gerekçesi gayet 'makul!' ve ikna ediciu2026 Kaldı ki, işin acısı, diğer muhaliflerin içinde de birbirine muhalifler var. Mesela Erdoğan'ın bahsettiği Türkmenlerin 'şii, sünni' diye ayrışması.
Bu durumda 'hakim olunan kaos' anlayışıyla, ölen de bizden, zarar gören de biziz, onların umrunda olmadığına göre, haliyle bu işi çözmek yine bize düşecek. Dolayısıyla her türlü acı sonucu yaşayacak olan Türkiye'nin her anlamda, her alanda bu işin içinde olmasından tabii bir şey olamayacağı gibi 'çözümün' de tek yolu Türkiye'dir.
Türkiye, her türlü ihtimalleri, harekat planlarını muhataplara sunmuş ve sahada da bunları ispatlamış olarak daha başkaca insanlık suçu işlenmeden Türkiye'nin yolunda gidilmesi elzemdir vesselam.