Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2394.93
BIST 100
10203.13
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 May 2014

Divan Edebiyatı Sempozyumun ardından

Harran Üniversitesi, Türk Dil Kurumu ve Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinin ortaklaşa düzenlediği sempozyum, ardından tatlı hatıralar bırakacak şekilde son buldu. Klasik Türk Edebiyatı Duayeni Prof. Dr. Abdülkadir Karahan'ın 100. Yılı münasebetiyle düzenlenen bu sempozyumda ilk gün benim de bir tebliğim vardı.

Klasik Türk Edebiyatı Sempozyumu neden düzenlenir. Bence bu soruya birkaç açıdan cevap vermek mümkün. Birincisi kişilerin şahsında sempozyumun hazırlanması, hem o kişiyi bu alanda yaptığı çalışmalardan münasebetiyle genç nesle rol-model yapar hem de o şahsın bu sahada verdiği eserler hatırlanır.

Bunun yanında klasik Türk Edebiyatının meseleleri tartışmaya açılır. Ve bir sonuç bildirgesiyle ilim dünyasına iletilir. Bu yapılırken Divan Edebiyatı hocaları, üzerinde tartışılması gereken konuları bir şekilde bir kurala bağlamaları lazım. Biz biliyoruz ki hukuk kuralları, kanunları herkesin üzerinde anlaşabileceği, herkesin anlayabileceği bir dille inşa ediliyor. Ama edebiyat öyle değil, bazen bir şiir, bir beyit, bir mısra birkaç manaya gelebilir. Okuyucu'nun muhayyilesi kültür alt yapısı da bu metne yeni yorumlar yükleyebilir. Fakat bu şu demek değildir: Edebiyat metni anlaşılamamak için yazılmıştır. Ya da yaygın bir kanaat da bir Arap mana şairin karnındadır. Arapçası "El-ma'na fu00ee batn'iş-şair". Nitekim buna benzer bir tartışma da sempozyumun son oturumunda oldu. Muhammet Nur Doğan Hocamızın tebliği "Nef'i Neden Çerh ile söyleşmiyor."

Nef'inin ; Tu00fbti-i mu'cize-gu00fbyem ne desem laf değil Çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil

Burada Nef'inin neyi kastettiği üzerine salondaki diğer hocalar, farklı görüşler ileri sürdüler. Sokaktaki adam farklı anlar, medreseli farklı anlar ama Divan Edebiyatında alegori haline gelmiş, sistemleşmiş kelimelerin az çok neyi söylediği belli olduğunu söyleyen Atilla Şentürk Hocamız, esasen bizim 15. Asır şairlerini 19. Asır gramercileri, yani Tanzimatçıların gözüyle bakıyoruz. Ama onlar bir an önce bu eski, köhnemiş edebiyatı atalım, bir an önce yeni, modern edebiyata geçelim diye düşünen insanlar. Yani Klasik Edebiyatımıza karşı samimi değiller. Burada sıkıntı yok mu diye ifadesini beyan etti. Hatta Atilla Hoca biraz daha ileri giderek bin asır İslamu00ee Türk Edebiyatı içerisinde Gerek Farslar olsun, gerek Türkler olsun hep eski Arap belağatıyla iş yaptıklarından kelimenin bazı manalarını fark edemediler. Yani şair gül derken biz hangi çiçeği kastettiğini anlarız. Ama Farslar çiçeğin adını gül koyarlar. Bu nedenle ince manalar anlamlar, nüanslar önemlidir. Bu yüzden belağat yetersizliğinden işin içinden çıkamadıklarını ifade etmişti.

Muhammet Nur Doğan Hocamız da şair, şiirinde aslında neyi kastettiğini biliyor. Okurlar başka yöne çekiyorsa bu sorun okurundur manasındaki ifadelerini şu vecize ile güçlendirdi. Bir adamın oğlu oluyor. Bu genetik olarak onun kodlarını taşıyor. Ama siz kalkıp ona değişik elbiseler giydirebilirsiniz, onu Hristiyan, Müslüman yapabilirsiniz. Fakat o çocuk, o babanın oğlu değildir diyemezsiniz.

Mütalaa yapılırken Atilla Şentürk Hocamızın şu tespiti önemliydi. "Biz hala 15. Asır metnini Ferit Devellioğlu sözlüğüyle çözmeye çalışıyoruz. Ama şunu da unutmamak lazım. Ferit Devellioğlu bir eksikliği gidermiş olduğu için ona da müteşekkiriz."

Atilla Şentürk Hocamızı dinlerken yıllar önce merhum Karahan Hocamızla yapılan bir mülakat hatırıma geldi. Daha doğrusu Hocanın Fransız bir profesörle bir hatırasını okumuştum. Fransız Profesör ona mealen "eğer siz edebiyatınızı asıllarına uygun bir şekilde hazırlayabilir, iyi tetkik edebilir ve yazarları hakkında doyurucu bilgi verirseniz sizin bu edebiyatınız dünya çapında bir edebiyat olur." Demişti.

Sempozyumun ikinci gününde bir Urfa sıra gecesinde misafirler ağırlandı. Ağırlanan misafirler Gazelhan Musa Kaldı ve Şair Remzi Kara'nın şiirleriyle güzel bir gece yaşadılar.

Sempozyumun sonunda merhum Karahan Hocamızın muhterem eşi Süreyya Hanım'ın şu sözleri manalıydı. Yeni nesillerimiz inşallah Klasik edebiyatımız alanında büyük eserler verecektir. Onları da bu kürsülerde profesör olarak görmek istiyoruz.

Not:İnşallah Haftaya daha detaylı bu konuya eğileceğiz.