Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2458.88
BIST 100
10138.3
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Şubat 2023

​Doğal Afetler Bakanlığı kurulmalıdır

Sismik açıdan oldukça hareketli ve aktif bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemiz Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Bunu biliyor ve bu gerçekle yaşıyoruz.

Öyle ki son 500 yılda, 20 kereden fazla 7 büyüklüğünde ve üzeri depremlerle sarsıldı. Son 80 yılda da yaklaşık 100 bin insanımız enkaz altında can verdi.

Buna rağmen Türkiye nüfusunun yüzde 60'a yakınının, faal olan deprem fay hatları üzerinde yerleştiği ifade ediliyor.

Yalnız bu deprem öylesine büyük ve etkiliydi ki 13,5 milyon insanımızın yaşadığı, 1000 kilometrekarelik bir alanda ciddi bir tahribata yol açtı.

Uzmanlar bu büyüklükteki bir depremin ancak bin yılda bir gerçekleştiğini ifade ediyor. Düşünün, Hiroşima’ya atılan atom bombasından 2 bin kat daha büyük ve etkili bir deprem ile karşı karşıyayız.

Adıyaman’dan sevgili dostum Şener, o anda çocuklarıyla birlikte duvardan duvara çarpıldıklarını ve o bitmek bilmeyen süreyi anlatırken yaşadığı acıyı tarif etmekte zorlanıyordu.

Sadece Şener mi? Orada o anı yaşayan tüm vatandaşlarımızın yaşadıkları korku ve hüznü elbette izah edemeyiz.

10 ilimiz neredeyse yerle bir oldu. Büyük acılar yaşandı. Böylesine etkili ve büyük bir deprem karşısında doğal olarak hemen ilk saatlerde müdahale edilemedi.

Devlet, tüm kurumlarıyla seferber oldu ve bölgeye kurtarma ekipleri akın etti. Milletimiz ise her zaman olduğu gibi olağanüstü bir çaba ile ilk dakikalardan itibaren yardım yağdırmaya başladı.

Köpeklerin ve kedilerin bile elini taşın altına koyduğu, herkesin etiketlerini bir tarafa bırakarak birlik olduğu bu büyük hadisede hala devleti karalama derdine düşen insanların olması ne büyük bir talihsizliktir.

Evet, ilk günlerde arama kurtarma çalışmalarında ve organizasyonda eksiklikler oldu. Bu eksikliklerin nasıl telafi edilmesi gerektiği konusunu oturup konuşacağız.

Örneğin Hatay Erzin’de tek bir enkazın yaşanmamasının nedenlerini de sorgulayıp, bundan sonra ne tür önlemlerin alınması gerektiğini de tartışacağız. Zira Belediye Başkanı asla kaçak yapılara müsaade etmediğini söylüyor.

Bu bakımdan öncelikle, yıkılan bu evlerin belediyelerden nasıl depreme dayanıklı onayı aldığı araştırmalıdır. Deprem bölgesinde neden yüksek katlı binalara izin verilir ki?

Muhakkak “Doğal Afetler Bakanlığı” kurulmalıdır. Ve bu bakanlık siyaset ile değil bilim ile işlev görmelidir. İşinin ehli bir uzman bakan yapılmalı ve üniversitelerden de danışmanlar atanmalıdır. Şimdiye kadar neden kurmadık o da ayrı bir eksiklik.

Düzenli istatistiksel simülasyon sonuçları doğrultusunda nerelere bina yapılacağı tespit edilmeli ve kat sayısı sınırlaması gibi birçok husus bir sistem dahilinde belirlenmelidir.

En önemlisi de fay hattı üzerine tekrar bina yapılmamalıdır. Bu tehlikeli ve riskli alanlar ağaçlandırılmalıdır.

Belediyelerde ise bu bakanlığa bağlı ofisler olmalıdır. Denetimler sonucu onay ile binaya barkod numarası verilmelidir.

Her meslek kademesinden arama kurtarma eğitimi almış kişiler olmalı. Güvenilir toplanma merkezleri önceden tespit edilmeli ve koordinasyon sorunu bir daha yaşanmamalı.

Geçenlerde sosyal medya üzerinden de ifade etmiştim. Kurulacak afet bakanlığı bünyesinde donanımlı en az 200 bin yetişmiş profesyonel ekip bulundurulmalıdır.

Bu depremde hava koşulları kötü olduğu için de gecikmeler olmuştu. Bir afet anında ilk 24 saatte bölge halkının ilk ihtiyacı nedir, nereden temin edilmelidir ve nasıl dağıtılmalıdır şeklinde önceden tespit edilmiş bir çalışma yoktu.

Çadırlarımız hala eski model. Mevsimsel çadırlar olmalı, otomatik şişen ve termal çadırlara geçilmelidir.

Ne diyordu Jean-Jack Rousseau; “Yaşadığımız acıların nedeni sadece jeolojik değildir, insanları deprem değil, yoksulluk öldürüyor.”