Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Eylül 2012

Eğitim Soru(N)Larımız Ve Seçmeli Dersler

Eylül ayının girdiği bugünlerde eğitim konusu tekrar tartışmaların odağına oturdu. Bu tartışmaların bir kısmı, artık temcit pilavı haline gelmiş formel ve yüzeysel konular üzerinde geziniyor; 4+4+4 gibi. Toplumsal olarak her konuda kategorik bakış açılarının baskın karakterini gözlemlediğimiz gibi, eğitim alanında da aynı kategorik ayrışma ve parçalanma kendisini göstermeye devam ediyor. Tabii bunun bir uzantısı olarak da, Milli Eğitim Bakanlığı ve bakan saldırıların ya da savunuların hedefi haline geliveriyor. Değerlendirmeci yaklaşımlar da arada kaynıyor.

Sayın Ömer Dinçer Milli Eğitim Bakanlığı'na atanınca, buna sevinmiştim. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden başlayan çalışma trendi ve başarısı, daha evvel bakanı olduğu kurumda da devam etmişti. Sayın Dinçer, düzeltilmesi ve neşter atılması gereken sorunlu durumlara cesaretle el atan bir kişi imajıyla benim zihnimde yer etti. Uzun vadede başarısının devamını diliyorum. Kur'an ve Siyer derslerinin seçmeli olarak ortaokul ve liselerde yer bulmasını da önemli bir adım olarak görüyorum. Bu vesileyle, tematik bir yaklaşımla Siyer müfredatının hazırlanması işini başarıyla yürüten Balıkesir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı ve Talim Terbiye Kurulu üyesi sayın Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit beyefendiye de teşekkürlerimi sunuyorum.

Eğitim meselesi, üzerinde herşeyden daha fazla ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Çünkü eğitimin sonuçlarını direkt olarak uzun vadede nesiller, toplum ve ülke üzerindeki yansımalarında görürsünüz. Kanaatimce eğitim tartışmalarının birincil tartışma başlığı, "eğitim felsefemiz" olmalıdır. Öncelikle nasıl bir insan yetiştirmek istediğimize karar vermeliyiz. Bunun için de bir "insan felsefemiz"in olması gerekir. Açıkçası benim bugün eğitim alanında gördüğüm sorun; bu zamana kadar böyle bir felsefenin olmayışıdır. Eğitim seküler bir içeriğe sahiptir; bu sebeple de bir ülküsü, hedefi ve derdi olmayan, sadece meslek edinmek ve dünyevi nimetlere kavuşmanın zihinleri doldurduğu bir anlayış yeni nesillerde baskın bir karakter olarak görülmektedir. Açıkçası, bu sorun halledilmeden, yukarıda belirttiğim şekilde 4+4+4'ü tartışmak bana göre çok anlamlı değildir.

İnşaallah bu sorunları gelecekte yine ele almaya devam edeceğim. Ancak güncelliği ve ivediliği olan bir başka meseleye burada temas etmek istiyorum. Veliler, 10-12 Eylül arası okullarda seçmeli ders tercihlerinde bulunacaklar. Kur'an ve Siyer dersleri seçmeli olanlardan sadece ikisi. Daha başka seçmeli dersler de mevcut. Basının bir çok güzide (!) temsilcileri, bu seçmeli dersler konusunda olabildiğince negatif yayınlar yaptılar. Kimisi müfredatı, kimisi de bizzat din dersleri olduğu için, bunu bir eksen kayması bağlamında yorumladılar.

Peki Kur'an ve Siyer derlserinin seçilmesi ne anlama gelir? Bugün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okuyun. Bir çok anne baba şikayetlerini dinleyin. Anne babalar evlatlarının ellerinin arasından kayıp gitmesini istemiyorlar. Çocuklarının tecavüze uğramasını ya da tecavüz etmesini, uyuşturucu ve alkol mübtelası olmasını, eli kanlı katil haline gelmesini vb. istemiyorlar. Kendilerine ve topluma saygılı, büyüğünü küçüğünü bilen, memlekete faydalı insanlar olmasını arzu ediyorlar. Ancak gün geçtikçe idealsizlik, dertsizlik, hedefsizlik maalesef artıyor. Ben Kur'an ve Siyer derslerinin anne-baba, toplum ve ülkeye, Hz. Peygamber'in (SAV) örnekliği üzerinden olumsuzlukları gideren ve olumlu yönde insanları hayra güdüleyen bir getirisinin olacağını düşünüyorum.

Veliler belirttiğim günlerde kendi çocukları için öncelikle 5. ve 9. Sınıflarda seçmeli ders tercihinde bulunacaklar. Hatta 9. Sınıftan sonraki sınıflardan da isteyenler Kur'an ve Siyer dersini tercih edecekler. Okul müdürlerinin, ellerinde yeterince öğretmen olmadığı gerekçesiyle, velilerin taleplerini geri çevirmeleri söz konusu ol(a)mayacaktır. Bakanlığın açıklamasına göre okul müdürlükleri tercihleri alacak ve gerekli öğretmen taleplerinde bulunacaklardır.

Dersler bir sınıf geçme, meslek sahibi olma enstrümanı ve mekanizması değildir. Yine sadece malumat öğretmek için de ders verilmez. Bilgiyi güdüleyeceğiniz bir hedefiniz yoksa, "bilgi fakat niçin" sorusu hep havada kalmaya devam edecektir.