Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2454.54
BIST 100
10171.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Mart 2021

Ekonomiye Lütfi Elvan Disiplini

Ekonomide reform demek, “Yabancı yatırımcı, gel paranı güvenle benim ülkeme yatır” demek.

Gel fabrika kur, demek.

Gel yatırım yap, demek.

İyi ama yabancı yatırımcı neden böyle bir şey yapsın?

Tabii ki daha fazla “para” kazanmak için...

Malum kapitalizm kâr hırsı ile meşhur bir sistem...

“Var olmak” değil çok olmak” esas amaç...

Bu nedenle de “para parayı çekiyor”.

Devletler de vatandaşlarını doyurabilmek için yabancı yatırımcıları çekmek zorunda kalıyor.

Yer altı zenginliği olmayan Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupalı devletler için bir zorunluluk.

Kapitalist piyasalarda “disiplin” en önemli piyasa meziyetlerinden biridir.

Eğer üreticisiyle, tüketicisiyle, yatırımcısıyla disiplinli bir piyasa oluşturulamazsa ülkedeki zenginlikler ülkenin gelişmesine değil daha fazla istikrarsızlaşmasına neden oluyor.

Buyrun...

Bakın...

Görün...

Yer altı kaynağı olup da istikrarlı olan kaç devlet var?

“Ya arkadaş o iş öyle değil. ABD’si, İsrail’i, Avrupa’sı dört bir koldan rahat bırakmıyorlar ki!” demesin kimse...

Siz çalıştınız da elinizden mi tuttular?

İngiltere 1900’lü yılların ortalarına kadar Çin ve Hindistan’ın üzerine zebellak gibi çöktü.

Pasifist bir kültür içinde yaşayan bu ülkeler disiplinli üretim yöntemleri ile üzerlerindeki bu zebellakı attılar.

Yeraltı zengini ülkelerde ise tam tersi bir durum var.

Bir kesimin zenginliğine karşı diğer kesimin fakirliği; ne yeni bir Fransız İhtilali çıkarıyor ne de pasif bir direnişe dönüşüyor.

Son yılların en çok konuşulan pasifist direnişi Arap Baharı bile acaba ne kadar “Yerli ve Millî”...

Bu halklar için görünen o ki tek sonuç:

Sadece umursamazlık...

Bu nedenle bu ülkelerin yatırım çekemediğini görüyoruz.

Hâlbuki Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa’nın yaşamak için disiplinli bir şekilde üretmekten başka çaresi yok.

İşte tam bu noktada, planlı ekonomilere sahip ülkelerin pandemi gibi tüm dünyayı saran büyük ekonomik krizlere karşı daha hazırlıklı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Merkez Bankası Başkanlığına atanan Naci Ağbal ile Hazine ve Maliye Bakanlığına atanan Lütfi Elvan yabancı yatırımcının aradığı planlı ve disipli ekonomiyi oluşturacak isimler olarak bu kriz döneminde Türkiye’nin yabancı yatırımcılar nazarında değerinin artmasını sağladı.

Piyasalar, getirilmelerine de götürülmelerin de hızlı tepki verdi.

Naci Ağbal’ın görevden alınması sonrası muhtemel şok dalgasını önleyecek açıklamayı yapan Lütfi Elvan’ın ekonomideki özgül ağırlığı epey fazlalaştı.

Türkiye’deki siyasetin sığlığı nedeniyle reform gündemi istenilen ağırlığa bir türlü ulaşamadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haliç Kongre Merkezinde açıkladığı ekonomik reformları, eylem planı olarak açıklayan Hazine ve Maliye Bakanlığının çalışması da bu sığ gündeme kurban gitti.

Takvime baktım.

Açıklanması gereken şeyler var.

Ama buna rağmen reformların takvime bağlanması önemli.

Takvimdeki bazı zorlu konularda cesur adımların atılması gerekiyor.

Lütfi Elvan’ın disiplininin ekonomiye sirayet etmesinin pozitif bir geri dönüşü olacağı açıkça görülüyor.

Takvim sonrasında bir an önce detaylı açıklamaların da gelmesi piyasaları daha da rahatlatacaktır.

Doların ateşi şimdilik söndü.

ABD Başkanı Joe Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 22-23 Nisan'da ABD’nin ev sahipliğinde çevrim içi gerçekleştirilecek “Liderler İklim Zirvesine” davet etti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun NATO toplantısında görüşmesi sonrası gelen bu adım geleceğe yönelik iyimser havayı güçlendirdi.

Bu havadan faydalanarak sert söylem ve gündemlerden daha soft gündemlere geçilmeli ve hızla reformlara başlanmalı.

Kabine değişikliği beklentilerinin de bir amaca hizmet etmediği ortada...

Cumhurbaşkanı Erdoğan kabinenin çalışmasından bizzat kendisini sorumlu olduğunu defaten söylemişti.

Politika kurulları, TBMM’deki Parti Grubu ve AK Parti’deki çalışmalar projelendirme işlemlerinin gerek yasama gerek ise yürütme kısımlarında organize çalışıldığını gösteriyor.

Bu nedenle kabine değişikliği gündemine saplananlara seslenmek istiyorum:

Bu gündemin Türkiye’ye bir faydası yok. Reformlara katkı sunalım lütfen.