Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ağustos 2022

Eleştiri Ahlâkından "Kifayetsiz Muhteris"e -1

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”

Tasavvuf ehli “kalp”, “ruh”, “sır”, “hafi”, “ahvâ”, “nefs” gibi basamakların sırrına tâbi tutulur. Buna göre her basamak, yeni bir yaşam biçiminin, açılımın, yorumun evrenidir. Eskiden nefis dersini geçmeyen talebenin tefsir okumasına bile müsaade edilmezmiş. Kelimeyi amacından sapan bir mecraya sürüklemenin önünde durmak yahut batıni âlemini kavrayışa açık hâle getirmek için; ne büyük incelik… Bugün eleştirinin de belli düzeye erişmiş insanlara yakışacağını ve “eleştirmen” pâyesinin ancak yüksek kültüre yaklaşmış, kelimelerden evvel o kelimelerin koptuğu dünyayı incelikle tezyin eylemiş ve tarafsızlığı özümsemiş (yaklaşımlarına şahsî hesaplarını dâhil etmeyecek kıvama ermiş) kimselere verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi durum, eleştiri adabından yoksun bireyi halkın gözünde “kifayetsiz muhteris” noktasına düşürecektir. Nitekim yakın zaman evvel kaybettiğimiz sanatkâr büyüklerimize “ölüler” diye hitap eden, onlara vefa borcunu ödeme maksadıyla yazanlara “ölüler üzerinden şeref devşirme” perspektifinin içler acısı basitliğiyle bakan, edebiyatın bir parçası olan “hatıra”, “günlük”, “mektup” gibi türlerde eser verenleri de “fikirleri ve eserleri konuşmaktan yoksun” telakki eden kimseler cahil değilse art niyetlidir. Üstelik pek savundukları eleştirinin adap kısmından da yoksundur. Sosyal mecradaki biçare paylaşımlara yapılan kimi yorumlar bir utanç tablosu gibi “orada” dururken en nitelikli ve güzel çalışmalarda çılgınca bir kusur arayışına girmek tescilli bir zaaf örneği, hasislik alametidir. Tuhaf olan ise kendini şehir ve medeniyet hamisi ilan eden kifayetsiz muhterislere dönüp kaç düşünür ve eserin tanınmasına vesile oldukları sorulduğunda şikâyet ettikleri mesele ve konu hakkında yazmaya muktedir olamadıkları görülür. Sonra, arkasına aldığı ve fakat ne hikmetse gerçek manada yanına çekemediği kaliteli düşünür ve eleştirmenlerin adı bile içlerinde bulundukları durumdan kendilerini kurtarmaya yetmez. Dillerine doladıkları “münevver”, “aydın” gibi kelimelerin ağırlığı altında ezildikleri ile kalırlar.

Yaşam bir su kıvamında akıp geçerken kimisi kendini geliştirmenin, “eser” üretmenin, geçip giden dünyaya toz mesabesinde de olsa iz bırakmanın davasındadır. Kimisi de çalışan üzerinden rant sağlamanın, içindeki hırçınlığı edebiyatı vesile tayin ederek “eleştiri” adı altında kusma çabasının. Dünya düzeni daima çalışanlar ve onlarda kusur arayışına girenler üzerinden işlemiştir. Ancak ne “eleştiri” adı altında sunulan saldırılar hakikatten nasip alan bir seviyededir, ne de muhterisin bitmek bilmez hırçınlığı içindeki karanlığı eksiltecektir. Zaten dikkat edildiğinde gelişigüzel yapılan “saldırı”ların sağlam bir temele, bir fikir hareketine, gelişime/geliştirmeye açık olmadığı da görülecektir.

Eleştiri bir kültürdür ve kişinin tefekkürden beslenmemiş ani yükselişlerine, şahsî hazımsızlıklarına kurban edilmeyecek ölçüde ciddi bir türdür. Sistemli bir disiplinle üzerinde çalışılması gereken bu alan tıpkı tasavvuf öğretisinin basamaklarına tâbi tutulan dervişlerin yürüyüşü gibi insan zihnini sabra, tarafsızlığa, izana davet eder. “Efendim, ben “de” ve “ki”leri ayırmaktan bîhaber, ahbap çavuş ilişkisi ile bu sahada varlık gösterenlerin çalışmalarını kamusal kimliklerimi kullanarak değerlendirir, parçası bulunduğum kimi dergileri de bu liyakatsizliğe âlet ederim ancak bana uzun vadede biat etmeyenlerin hakiki bir emeği temsil eden eserlerinde açık ararım” denirse ona ne amacına hizmet etmeyenler müsaade eder ne de o göz nurunun şahidi olanlar… Durması gerektiği yeri bilmeyenler yalnız kalmaya mahkûmdur. O yalnızlığın kamçıladığı birliktelikleri “gruplaşma” olarak yansıtma çabaları ise havada asılı kalır. Zira bu yıpranmış oyunlar hakikat ehline işlemez.

Bugüne kadar hiçbir metnim eleştiri iddiası taşımadı. Bununla birlikte eleştiriyi edebiyattan bağımsız, ciddi bir alan olarak gördüm. Kültürüne, birikimine, okuma çeşitliliğine, yeni edebiyata vukufiyetine, inceliğine saygı duyduğum büyüklerimin “daha iyiye ulaştırmak adına” yaptıkları yapıcı eleştirilere daima kıymet verdim. Geldiğimiz noktada yayımcılığın mucizelere muhtaç zorlu dünyasını takdir ederek, yapılan davetlere elimden geldiğince mukabele etmeye çalıştım. Gönlümle baktığım o alana daima ve iyi ki temiz niyetlerle yaklaştım. Eksikler görmüşsem de –haddimi ve hududumu bilerek- sorumlu arkadaşlarımla paylaştım. Bugün de “eleştiri” maskesi altında gerçekleştirilen pek çok amaçlı saldırıya, çıkarılacak şiir kitabının haberini alamadığı için mızmızlanan bir çocuğun boşluğu yumruklaması olarak bakıyorum. Elbette o yumrukların bir gün sert bir zemine vuracağını ve kendini kanatacağını bilerek…

Selam ile.