En tehlikeli kuşak: T kuşağı
Facebook, Instagram, Twitter, YouTube derken şimdi sıra TikTok’ta. Ancak dünya çapında kullanıcı sayısı olağanüstü hızla artan bu sosyal paylaşım uygulamasının diğerlerine göre bir farkı var. TikTok Çin kökenli bir uygulama ve bu da pek çok tarihsel, sosyolojik, siyasi ve ekonomik sorunu beraberinde getiriyor.
Bytedance internet teknolojisi şirketi tarafından
2016’da Douyin ismiyle Çin’de piyasaya sürülen sosyal medya uygulaması asıl
büyük patlamayı bir sene sonra TikTok ismiyle dünya çapında erişime açılınca
yaptı. 2018 başında 54 milyon kullanıcısı olan platform bugün 2 milyar 398
milyon kullanıcıya ulaştı. Bu yılın ilk çeyreğinde en çok indirilen uygulama
olan TikTok, geçen yıl da dünya çapında 656 milyon indirmeyle bu alanda lider
olmuştu.
Gelelim asıl soruya: Nedir TikTok’u bu kadar çekici
kılan? İletişimci ve sosyologların sosyal medya uygulamalarına getirdiği en
büyük eleştiri, uygulamaların özellikle gençleri belli başlı kıyaslar ve
bunların getirdiği benzeşme arayışıyla baş başa bıraktığı yönünde. Bu arayış
sosyal medya fenomenlerinin simgeleşmesi ve çok sayıda takipçiye ulaşmasıyla
kitlesel bir tek tipleşme sorununa yol açıyor. Özellikle Instagram’ın ortaya
çıkışıyla bir meslek olarak kabul edilen sosyal medya fenomenliği, gençlerin
benzeşme arayışında en geçerli karşılaştırma odağı olarak görülüyor. TikTok’ta
ise farklı bir durum söz konusu.
Tıpkı K-Pop gibi Uzakdoğu’nun kendine özgü estetik
anlayışını dünyaya taşıyan TikTok, temelde Hıristiyanlık inancının Batı
dünyasında kabul edilişi sonrası yüz yıllar içinde oluşan görsel ve iletişime
yönelik değer yargılarına göre kurulan uygulamaların tersine beğenilme güdüsünü
benzeşmekten değil, sıra dışı ve farklı olmaktan alıyor. Böylece dünya üzerinde
kendini anlatmak için çırpınan milyonların tapınağı konumuna geldiğini söylemek
pek de abartılı olmaz.
Sömürgeleşmeyle batıyla tanışan ve Batılılar
tarafından “birbirinin aynısı” olarak algılanan Uzak Doğuluların dünyaya kendi
bireyselliklerini gösterme isteği TikTok’un da ana güç kaynağını oluşturuyor.
Bu açıdan TikTok’un küresel başarısının Batı’da da duygusal sömürü içinde
yaşayan ve kendini tanımlamakta güçlük çeken kitlelerin varlığına bir kanıt
olduğunu söyleyebiliriz.
Teknolojik gelişmelerle birlikte her kuşak, içine
doğduğu çağın hızında ve teknolojisinde şekillenip, geleceğine yön
veriyor. Son dönemlerin en popüler
sosyal medya platformlarından biri olan TikTok; sadece “Z, ALFA, BETA
kuşaklarını etkilemiyor yaşını başını almış tüm kuşakları kuşatmış durumda…
Kendine özgü içerik üretimi konusunda sınır tanımayan
uygulama,son zamanlarda ülkemizde de örneklerini gördüğümüz absürt, hal ve hareketlerini paylaşan koca koca
insanların kadın ,erkek , açık , tesettürlü fark etmeksizin çığırından çıkmış
halde ne kadar çok beğeni o kadar para
anlayışıyla saçmalayan bir güruh türedi.
Batılı ülkeler de bu tehlikeyi görmüş olacak ki
TikTok’un yükselişini engellemek için çalışıyorlar. Konuyu “bir ulusal güvenlik
sorunu” olarak gören Trump döneminde TikTok’a yönelik yaptırımların gündeme
geldiği ABD’de son olarak Federal İletişim Komisyonu bazı veri paylaşımı
endişeleri nedeniyle uygulamanın Android ve Google Playstore’dan kaldırılmasını
istedi. Ancak 80 milyon kullanıcısıyla ülkede yerini iyiden iyiye
sağlamlaştıran TikTok’un yükselişinin yakın zamanda engellenmesi pek mümkün
görünmüyor.
Mekanikten dijitale geçiş kuşağı, Y kuşağından sonra
dijital dünyanın tam ortasına doğan Z kuşağı içinse her şey dijital dünya
üzerinden anlam buluyor. Hızla dijitalleşen çağın getirisi olarak zaman, saniye
ve anlardan oluşurken sosyalleşmek; Instagram, Youtube ve Tiktok
uygulamalarıyla, gündem takibi ise Twitter ve Twitch ile gerçekleşiyor. Peki,
bugünü şekillendiren ve geleceğe yön veren gençlerimizin ve çocuklarımızın
zihinsel ve mental sağlığına zarar veren çağın bu dijital vebasından nasıl
kurtaracağız.