Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Aralık 2019

Enerjidir esas mesele S-400’ler bahane

Gerek Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin belli bir seviyede tutmadaki milli çıkarları, gerekse ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerini devam ettirmedeki faydaları tamamen ortadan kalkmış değildir. Buna rağmen, Trump’ın imzaladığı 378 milyar dolarlık rekor savunma bütçesinin Türkiye’ye de bazı yaptırımlar içermesi yeni bir atmosferin doğmasına neden olacaktır.

Savunma bütçesinde, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın almasını gerekçe olarak gösterseler de esasında sorun, iki noktada düğümleniyor.

Birinci nokta, Doğu Akdeniz enerji paylaşımında Türkiye’yi denklem dışı bırakma çabaları, başından beri takip ettiğimiz bir konuydu. Bundan yaklaşık iki yıl önce ‘’İsrail ve Yunanlıların tehlikeli oyununa dikkat’’ başlığıyla çıkan yazımızda ‘’Yunan asıllı Amerikalılar ile Siyonist lobilerin F-35 Savaş uçaklarının Türkiye’ye verilmesi durumunda Doğu Akdeniz enerji paylaşımında işleri zorlaştırır’’ dediklerini yazmıştık. Gelinen sonuç itibariyle maalesef bu lobiler senato üzerinde etkili oldular ve F-35’leri Türkiye’ye verilmesini engellediler.

İkinci nokta, Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması da hedef alınmış. Çünkü ABD Avrupa’ya büyük miktarda sıvılaştırmış gaz sattığı için bu projeyle ABD’li şirketlerin olumsuz etkileneceği düşünülüyor. Mike Pompeo bir açıklamasında: ‘’Rusya'nın Gazprom şirketinin kontrolündeki 1225 km'lik boru hattı ile Almanya'yı rehin alabileceğini’’ ifade etmişti. Bu ifadeden de anlaşılıyor ki, eğer söz konusu olan boru hattı Avrupa’ya ulaşırsa ABD’nin Almanya üzerindeki etkisi azalacaktır. Aslında ABD’nin bu tutumu sadece Türkiye’nin değil Rusya’nın, Almanya’nın ve diğer Avrupa ülkelerin egemenlik haklarını da ihlal etmiş oluyor.

Türkiye diplomasinin bütün imkânlarını kullanarak ABD’nin yaptırım kararlarını yukarıda isimlerini verdiğimiz ülkelerin egemenliklerini de ihlal ettiğini dünya kamuoyunun gündemine taşımalıdır. Unutulmaması gerekir ki diplomasi, bir ülkenin gücünü gösteren ve bir sorun çıktığında, sonuç alıcı bir tavır ortaya koyma sanatıdır. Türkiye, ABD’nin bu keyfi kararını dış politikanın araçları ile sahip olduğu güç arasında doğru bir denge kurarak mücadele etmelidir.

ABD, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji potansiyeline erişmemesi ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya akacak enerjiyi engellemek için mevcut iktidarı toplum nezdinde itibarsızlaştırmak istiyor. Bu amaçla önce ekonomik dengeleri bozmak isteyecekler akabinde siyasi baskı kurmak için kirli propagandaya başvuracaklar. Buna karşı Türkiye bütün bu hesapları boşa çıkartacak sonuçları hesaplanmış stratejik hamleler geliştirmelidir.

Sonuç

Ülkemiz böyle bir süreçten geçerken kendi içimizde birliğimizi muhafaza etmemiz en büyük gücümüz olacaktır. Ambargo, boykot, abluka, kota ve yaptırımlar görünürde mevcut iktidara olsa da gerçekte ise, Türkiye’nin kendi potansiyeline erişmesini engellemek için hepimizedir. Kısır politik tartışmaların bizi esir almasına müsaade etmeden ufuk ötesine bakıp tekerleğin hangi istikamette döndürmek istediklerini iyi görmemiz gerekir.

Her zaman vurguladığım gibi mesele ciddi ve derindir.