Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2450.84
BIST 100
9893.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Ocak 2021

Erdoğan sinyali verdi: Ortak alfabe mi geliyor?

Nüfusunun hâkim bir bölümü tek etnik yapıdan oluşan ulus devletlerin, benzer durumdaki yakın komşuları ile birleşme fikri, halklar nezdinde varlık gösterse de devletler nezdinde çok da sürdürülebilir bir hedef değildir.

Güney Amerika’daki Latin halkların ABD’nin körüklediği ekonomik istikrarsızlıklar ile boğuşmaları birlik kuramamalarına neden oluyor.

ABD’nin Avrupalı devletlerin kavgalarına katılmamak ve kendi dünyasına da ortak etmemek için ortaya koyduğu “Monroe Doktrini" tam da bu siyaseti açıklıyor.

ABD, Avrupa’nın savaş çıkaran kaynak paylaşımı kavgalarına dâhil olmak yerine “Yeni Dünya” olarak ülkesinin imar ve inşasına odaklandı.

Bu çerçevede Güney Amerika’yı sömürge alanı olarak kullandı.

Ucuz iş gücü ve rakipsiz doğal kaynakları ele geçiren ABD, ürettiği malları da buraya sattı.

ABD’nin bu pazarı yeterli görmeyerek eninde sonunda rotasını Avrupa çevirdi.

Savaşlara dâhil oldu. Kazandı.

Ardından İkinci Dünya Savaşında yıkılan Avrupa’yı yeniden imar etmek için “Marshall Planı”nı devreye aldı.

Latin Amerika kafasını kaldırıp da kendisini tanımaya fırsat bulamadığı için bir birlik olma yoluna giremedi. ABD izin vermedi. Yanında denk bir güç istemedi.

Afrika, zaten yıllarca Avrupalı emperyalist devletlerin sömürüsü nedeniyle devletleşemedi. Yeni yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

Asyalı devletler ise Rusya, Çin ve Hindistan arasında değişen dengelerde dönem dönem Batılı güçlerin müdahalesiyle savrulup durdu.

Entegrasyon fırsatını sadece aynı ulustan olmayan ama aynı soydan geldiğine inanan Avrupa halkları yakalayabildi.

Çünkü ABD, Atlantik’in diğer yakasında mallarını satın alacak bir pazara ve gücüne vekalet edecek bir yapıya ihtiyacı duydu.

Yıllarca kaynaklar için yaptıkları savaşlar nedeniyle yıkım üreten Avrupalılar ABD’nin de yol açması ile kaynakların adilane paylaşımı için Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile başlayan ve bugün Avrupa Birliği’ne ulaşan bir entegrasyon hikâyesi yazdı.

Ankara Antlaşması ile Avrupa Birliği’ne üye olmayı garantileyen Türkiye de bu hikâyede kendisine bir senaryo almaya çalışıyor.

Gümrük Birliğine dâhil olma ve Schengen için Geri Kabul anlaşmasını onaylaması bu anlamda atılan büyük adımlardır.

Ama Türkiye’nin başka bir hikâyesi daha var: Türk dünyası "TURAN" aşkı ile yanıyor.

Ülkelerin menfi çıkarlarını öncelemesine neden olan kapitalizme uygun bir entegrasyon, ancak Avrupa Birliği’nin kurduğu örnekle hayata geçirilebilir:

Ortak Pazar, Ortak Güvenlik ve Ortak Dış Politika...

Türk Konseyi bu üç alandaki iş birliğini yavaş yavaş inşa etmeye çalışıyor.

Irk olarak ortak olan Türk dünyasının entegre olmak için AB’den daha hızlı adım atabileceği alanlar var:

Ortak Tarih, Ortak Kültür ve Ortak Dil...

Türk Konseyi devlet başkanlarının aldığı karar üzerine hazırlanan “Ortak Türk Tarihi” ders kitabı bazı Türk devletlerinin 2020 eğitim müfredatına eklendi ve okutuldu.

Hepsinde de okutulacak.

Ortak Kültür noktasında TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve TÜRKSOY’un çalışmaları zaten var.

Şimdi sıra Ortak Dil konusunu çözmekte...

Kazakistan, SSCB’den miras kalan Kiril Alfabesinden geçişi başlattı.

Türk dünyası “Ortak Alfabe” için bir çalıştay bile düzenledi.

Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan için Atatürk’ün unvanı olan “Başöğretmen” yakıştırması yapılmış ve çok tepki almıştı.

Başöğretmen olur mu bilmem ama Türk alfabesini yeniden değiştiren kişi olacak gibi görülüyor.

Türk Konseyi,1 Aralık 2012 Tarihinde İstanbul’daki resmî yazışmalarında Türk ülkelerinden gelen dilciler tarafından kabul edilen 34 harflik Türk Dünyası Ortak alfabesini kullanma karar almıştı.

Bu karar yakında uygulamaya konulacak ve Türkiye’de kullanılan alfabemize 5 harf daha eklenecek.
Ortaklık alanları arttıkça entegrasyonun artacağı şüphe götürmez bir gerçek.

Bu noktada Türk Enerji Birliği Kongresi ile bizler de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.

Türkiye’nin denklemi değiştirecek birçok hikâyesi var.

Şu aşamada reformlar ile var olan yüklerden kurtulmak hayati bir önem teşkil ediyor.