Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2397.40
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Nisan 2014

FEQİ-YE TEYRAN HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ


Perişan nebın lı ahrete/Feqi-ye Teyran (Ahirette perişan olmayınız.)

İslamu00ee Edebiyattan söz etmek için o bölgede ve toplumda yazılmış bütün eserlerin işlenip sonraki kuşaklara aktarmak bir vazife olmalıdır. Bu vazifeyi biz yapmadığımız zamanlar işin içine müsteşrikler girer ve Kürt Edebiyatı, Türk Edebiyatı, İran Edebiyatı diye müstakil edebiyatlar ortaya çıkarır.

Nitekim Osmanlının zayıf olduğu dönemlerde (1850) Erzurum'da Rus konsolosu olarak vazife yapan Polonyalı A. Jaba bütün Kürt bölgelerini dolaşır hatırı sayılır paralarla bu eserleri satın alır. Yine 1977-78 Osmanlı Rus savaşında İshak Paşa sarayının altın kaplamalı kapısı Moskava'ya götürüldüğü gibi bu saraydaki kütüphane de yağmalanarak Moskova ve Leningrad kütüphanelerine taşınmıştır. Bunlar sadece Rusların yaptığıu2026 Fransız araştırmacı Charles Texier de 1830 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yaptığı gezi sırasında yörede hatırı sayılır yazma eserleri alıp Fransa'ya götürmüştür. Bu gün Paris Kürt Enstitüsünde bu eserleri görmek mümkündür.

Malumat ve sözü uzatmak mümkündür. Biz Faqi-ye Teyran'a dönelim. Feqi Kürtçesidir. Türkçe söyleyiş, daha doğrusu Osmanlı Türkçesi söyleyişi esas alınırsa "Fakih-i Teyran" şeklinde söylenebilir. Yani "Kuşların Talebesi", Eskiden medreselerde ders gören öğrencilere "danışmend (farsça bilgi alan), sohta (farsça pişen anlamında) veya talebe (Arapça bilgiyi taleb eden) denilirdi. Buna Kürd bölgelerindeki medreselerde ise faqi (fıkhı taleb eden) denildiğini ekleyelim. Sözlük manası Fıkıh alimi olmasına rağmen ıstılahu00ee manası da medrese öğrencisidir. Nitekim Feqi-ye Teyran Su Kasidesinde diyor ki "ez feqi me tu ali me" yani ben öğrenciyim sen hocasın.

Aslında Feqi-ye Teyran Hz. Süleyman gibi kuşların dostudur ve kuşların dilinden anlıyor. Bu bir efsane mi gerçek mi bilemiyoruz. Öğrencilerin kuşlarla muhabbeti Attar'ın Mantıku't tayr eserinde de var. Bunun da bir hikayesi var. Asıl adı Muhammed olan Feqi, 1590-1660 yılları arasında Hakkari'nin Mıks kasabasında doğmuş ve yine orada vefat etmiştir. Bu kasaba şimdi Van'ın Bahçesaray ilçesine bağlıdır. Bazı şiirlerinde "Mim u Hayy" olarak geçer.

Feqi'nin bir hikayesi anlatılır. Buna göre Feqi-ye Teyran, Kuşların öğrencisidir Feqi, bir gün bir papazla uzun bir yolculuğa çıkar. Yolda yorulurlar ve bir ağacın dibinde istirahat ederler. O esnada iki kuş gelir ve ağacın dalına konar. Kuşlar birbiriyle konuşurken Feqi tebessüm eder. Papaz, Feqi'nin bu davranışına bir anlam veremez ve ona neden güldüğünü söyler. Feqi, bu bizim adetimizdir, biz Feqiler öylesine güleriz diye cevap verir. Papaz, elbette her gülmenin bir sebebi vardır, kişi sebepsiz gülmez. Feqi evet diyor papazın bu çıkışına. Ama sana sebebini anlatırsam, korkarım ki bana ihanet edersin. Papaz da bu sırrı kimseye söylemeyeceğine söz verir.

Feqi meseleyi olduğu gibi anlatmaya başlar: "Ben kuşlarin dilini anlıyorum. Ağacın üzerindeki kuşlardan biri diğerine: Benim Cizre'de çok acı çekeceğimi söylüyordu, ben de bu yüzden güldüm" der. Papaz ses çıkarmadan Feqi ile ve tekrar yola koyulur. Cizre'ye geldiklerinde Feqi 'Medres-a sor' a giderken papaz da kiliseye gider. Kilisede halk bir araya gelmişti ve sanki bir şeyler arar gibi bir oraya bir buraya gidip geliyorlardı. Papaz onları dinlemeye başladı. Falcı bir kadın halka şöyle diyordu. "Kilisenin toprağına gömülü bir hazine var. Fakat ben yerini bilmiyorum" Hazine arayanlar arasında Cizre'nin Miri de vardır. Papaz Mir'in yanına gidip, Feqi'nin durumunu anlatır ve Mir, Papaz'ın söylediklerini dinledikten sonra Feqi'yi hemen yanına çağırtır ve olanları anlatır. Feqi şöyle der:

"Ben hazineyi çıkarırım fakat kendi payımı da istiyorum"

Mir, Feqi'nin şartını kabul eder. Feqi biraz yem alarak kilisenin içine döker. Kuşlar gelip yemi yerler. Ve şöyle konuşurlar:

"Bu yemi buraya kim döktü." Feqi hazine için bu yemi buraya dökmüş, sen hazinenin nerde olduğunu biliyor musun? Evet biliyorum sabah güneş doğduğunda hangi taşa vurursa hazine o taşın altındadır. Feqi sabah erkenden kalkıp kiliseye gider. Taşı tanıdıktan sonra Mir'in evine gidip durumu bildirir. Tas kazılır ve içinden büyük bir hazine çıkar. Mir, Feqi'ye sorar: "Sen ne kadar istiyorsun?" Feqi: "Papazin başının ağırlığı kadar altın istiyorum" der. Mir: "Papazın başının ağırlığını bilmemiz için başını kesmemiz lazım" dediğinde Feqi: "Öyleyse kesin" der. Papazın kafasını keserler ve terazinin bir kefesine koyarlar, diğer kefeye bütün altınları koymalarına rağmen papazın kafası ağır gelir. Mir, bu durum karsısında Feqi'ye "Sen bu durumu biliyordun" der. Feqi altınları kaldırır ve kefeye bir kaç avuç toprak koyar. Hemen ardından papazin kellesinin üstünde olduğu kefe havaya kalkar. Feqi, Mir'e döner ve şöyle der: "Mirim ben altın istemedim, altınlar sana olsun. Benim amacım sizlere insanların gözünün ancak toprakla doyduğunu göstermekti" der. Evet Feqi-ye Teyran'a dair birkaç söz bundan ibaret değil. Ama bu haftalık da bu kadar.