Gazeteci
Gazeteci yalnızdır. Gazetecinin dostu yoktur. Beraber çalıştığı arkadaşları çoğu zaman gazetecinin rakibidir. Haber kaynakları, bağlantılarını deşifre ederse kurulan tuzaklara düşürülür veya sermayesi elinden alınır çoğu zaman. Gazetecinin sırdaşı, sırrını açabileceği kimse yoktur. Haberiyle sırdaş olamayan gazetecinin zaten mesleki ömrü uzun olmaz.
Gazeteci işe yaradığı zaman hiç tanımadığı insanlar dahil
herkes tarafından aranan adamdır. Yani, başı ağrıyan, dişi ağrıyan, hastaneden
randevu alamayan, işini hallettiremeyen, haksız yere hapse girdiğini düşünen, suç
işlediği kesin olup ta cezasını çok bulan, çocuğunu okula kayıt ettirmek
isteyen veya ettiremeyen, bir yerden bir yere tayin olmak isteyen, amirinden
izin alamayan, rakip firmanın açıklarının deşifre ederek maddi manevi kazanç
elde etmek isteyen. Meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili, bakan olmak isteyen
veya rakiplerini zor durumda bırakmak isteyen herkes arar gazeteciyi.
Kullanışlı gazetecinin telefonu susmaz.
Gazeteci denge adamıdır. Öyle her yerde doğru bildiğini
yazıp çizemez. Çalıştığı kurumun menfaatlerine veya politikalarına aykırı bir
şey yaptığı zaman kapının önünde bulur kendini. Patronun veya yöneticilerin
dostlarının ayağına basmaktan özellikle imtina etmelidir. Hangi çıkar odağı ile
yöneticilerin al takke ver külah ilişkisi olduğunu bilmezse kim vurduya
gidebilir.
Gazeteci duygularını öldürmüş adamdır. Çoğu zaman yaptığı
haberi kendisine getirenler tarafından hedef gösterilir. Atlar tepişir filler
ölür misali, çatışan, siyasi veya ekonomik odaklar üzerlerindeki sorumluluğu
atmak için gazeteciyi tefe oturturlar. Yaptığı bir haber yıllarca yüzüne gülen,
kendisini kullanmak isteyenleri bile düşmanı yapar.
Gazetici sefalet ücretiyle çalışıp zenginmiş gibi yaşayan
adamdır. Başkasının sefaletle, işsizlikle mücadele eder, başkalarının
sorunlarını dile getirir ama kendi sefaletiyle ilgili gıkını bile çıkartamaz
gazeteci. Geçtiğimiz günlerde büyük bir gazetenin deneyimli muhabirine kaç para
aldığını sordum. 11 bin üzeri bir rakam söyledi. Yani asgari ücret. Yeni
yapılan zamlarla o gazetede muhabir maaşlarının 12 bin lira üzerine himmeten
taşındığını öğrendik. Endüşük memur maaşını 22 bin lira olduğu bir yerde. Vali,
Emniyet Müdürü, İl Başkanı, milletvekili, bürokrat, belediye yöneticisi,
Başhekim, doktor, Holding CEO’su, hakim, savcı, avukat ile oturup kalkmak
durumunda kalan gazeteci fukaralığını belli etmemek zorundadır. Bir holding
sahibiyle En lüks lokantada buluşur, veya en zenginlerin katıldığı toplantıyı
takip eder ama, toplantıdan çıktıktan sonra onlar gibi lüks arabalarına binmez,
evine ulaşabileceği belediye otobüsünü beklemek zorundadır.
On yıllarca asgari ücretle pirimleri ödenen gazeteci emekli
olunca da en düşük maaşa talim etmek zorundadır. Sendikalı bir çöpçünün emekli
maaşının yarısı kadar maaş alır emekli gazeteci. Hiçbir sendika müfettişi
onlarca teftiş yaptığı halde bu adam, 10, 20 yıldır hep asgari ücretle mi
çalıştı. Bu adımın kıdemi artmadı mı, demez, diyemez. Medyanın gücünden
korktuğu için.
Bu kadar laf salatasını halimizden şikayet için değil,
Süleyman Özışık’ın vefatı dolayısıyla aklımızdan geçirdik. Bizim medya
mahallesinin hali pür meali tıpkı siyasi arane gibidir. Yani toplumun yüzde
70’i sağ partilerin destekçileri olduğu, yüzde 30’u sol partilere oy verdiği
gibi gazetelerde de bu oran üç aşağı beş yukarı aynıdır. İktidar her ne kadar
sağ, milliyetçi mukaddesatçı olsa da, medya mahallesinde hakimiyet her zaman
soldadır. Sol toplumdaki azınlık dayanışması sebebiyle bir birlerini her zaman
her yerde desteklerler. Sağcı bir gazeteci ise azınlık, franksiyon
dayanışmasının içine girmediği için yalnızdır. Bir ekip içinde değilsen de
zaten gazeteciliğin uzun süreli olmaz.
Süleyman Özışık ve Özışık kardeşleri uzun yıllardır tanırım.
İnternet haberin kuruluş yıllarında Ömer Erdem’in orda çalışması sebebiyle
gidip gelmişliğim de olmuştur. İnternet medyasına ilk el atanlardan oldular.
Sıkıntılarını da yaşadılar tabi ki bu işin kaymağı da varsa ondan da istifade
ettiler. Kuruluş yıllarında Sedat Peker ile de Süleyman Soylu ile de
diyalogları vardı. Peker-Soylu mücadelesinde günah keçisi oldular. TRT ve
Anadolu Ajansı’nın eleman alım ayrıcalığını elinde bulunduran, Yenişafak’ından
Cumhuriyetine kadar bütün gazetelerin haberlerine müdahale edecek kadar
konvansiyonel medyaya sızan FETÖ’nün internet medyasını boş bırakması
düşünülemezdi. Özışık kardeşlerle de bu yüzden kapıştılar. Özışıklar FETÖ’ye
karşı bağımsızlıklarını korumayı başardılar.
FETÖ’yü pastalarına ortak yapmamak için mücadele verdiler. Ak sakalı
bağrında bir piri faninin evlatları elbette günah işleyebilir. Ama yapılanlara
rağmen istikametten sapmadılar. Kıdemli kademeli FETÖ’cü Emre Uslu’nun kötü
dediği bir insan kesinlikle iyidir. Binali Yıldırım, Tevfik Göksu ve Hilmi
Türkmen’in cenazeye katılması vefa borcudur. Gürsel Tekin hemşerisini yalnız
bırakmadı.
Süleyman’ın cenazesine bir gün önce benim için hayati konuda
avukat arkadaşımla sözleştiğim için katılamadım. Allahtan rahmet yakınlarına
baş sağlığı diliyorum.