Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2391.53
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Nisan 2024

Gösteriş merakı!..

“Muhafazakâr kanatta” politika yapan bazı simaların “gösteriş” meraklarını açığa vurmaları gündemde ya…

Bende derin izler bırakan bir hatıramı anlatayım:

Sekiz, dokuz yaşlarındaydık.

Aynı mahallede büyüdüğümüz bugün ünlü bir tıp profesörü olan arkadaşım, elimdeki portakalı görünce, “Serdar, bu yaptığın çok günah!” demişti.

“Sokakta meyve yenmez!”

Niçin yenmezmiş?

“Ya, babası fakir bir çocuğun canı çekerse?! “

Benim ailem yoktu, önce öksüzler yuvasına, orada işkence gördüğüm için de, akrabaların yanına bırakılmıştım.

Arkadaşımın ise güzel bir ailesi vardı.

Dindar anne babası, her biri okullarında başarılı üç ablası ve kendisi.

O günlerde mahallelinin Merhum Dindar Babası’nı sevmediğini biliyordum.

Zaman zaman nasihatlerde bulunması pek hoşlarına gitmiyordu.

O zamanlar böyle bir durum vardı; “Erbakancılar” diyorlardı böylelerine…

Ben de “Erbakancılığın” kötü bir şey olduğunu düşünüyordum; herkes arkasından atıp tuttuğuna göre!

Neyse, "sokakta portakal yemek" bahsinden devam edelim.

Arkadaşım, bana “Sokakta portakal yemenin ayıp-günah olduğunu” söylemişti.

O da babasından ya da annesinden öğrenmişti bunu büyük ihtimalle.

Arkadaşımın verdiği “ders”ten çok etkilenmiştim.

O kadar ki…

Bir gün…

Merhume geçici ilkokul öğretmenim “Güzel güzel kahvaltı yapmanın öneminden” bahsederken…

Sınıftaki ailesi zengin çocuklardan birine, “Kalk bakalım, kahvaltıda neler yiyorsunuz anlat!” demişti.

Çocuk da, işte, tereyağ, yumurta, bal, sucuk, pastırma ne yiyorlarsa saymıştı….

Ben…

O çocuk aklımla, “Öğretmenim” demiştim;

“Ya bunları babası fakir olduğu için yiyemeyen bir arkadaşımız varsa?”

Asıl öğretmenimizin kaza geçirmesinden dolayı, geçici olarak derslerimize giren genç hanımefendinin

“Bak sen şu çok bilmişe!” dediğini hep hatırlarım.

Bir şey bildiğim yoktu halbuki, annesi ve babası çok iyi olan bir arkadaşım vardı ve o bana “portakal” üzerinden güzel bir ders vermişti.

X

Şimdilerde bu güzel aktarımlar pek yok.

Oysa ne güzeldi, bize anlatılanlar.

Mesela…

Mahallemizdeki güngörmüş merhumelerden biri,

“Evlât, Sultan Hamid (Cennetmekân İkinci Abdülhamit) döneminde o kadar farklıydı ki her şey.

Rum, Ermeni komşularımız vardı.

Onlar, işleri çıktığında çocuklarını bize emanet ederdi, biz de çocuklarımızı onlara.

Oruç vakti, kesinlikle kokusu dışarıya vuracak, insanın canını çektirecek yemekler yapmazlardı.

Oruç vakti, karşımızda yemek yemezlerdi.

Şimdi bakıyorum da, bizimkilerden bazıları o gâvurlar kadar olamıyorlar.

Oruç vakti parklarda, lokantalarda sere serpe yemek yiyenler hiç utanmazlar mı?”

Burası, laik bir ülke.

İsteyen istediğini yer, isteyen istediğini giyer, isteyen istediğini yapar.

Yapar da…

Gelelim konumuza:

Ak Parti gibi, “muhafazakâr”, hadi biraz daha açılalım, “muhafazakâr demokrat” bir partide siyaset yapıyorsan…

O partiyi bugünlere milyonlarca “hassasiyet sahibi” insan taşımışsa..

Hassasiyet sahibi bir “Merhum Küçük Esnaf”ın “Oğlu”nun liderliğinde bir yerlere gelmişseniz…

Büyük bir bölümü “geçim sıkıntısı” çeken milyonlar, sizi kendilerinin hayal bile edemeyecekleri imkânlarla donatmışsa…

Bakmakla yükümlü olduğunuz aile fertlerinin “12 adet implant diş”ine kadar bütün masrafları, bu aziz millet tarafından karşılanıyorsa…

Emekliliği hak ettiğinizde, 10 taban emeklisinin maaşını tek başınıza alıyorsanız, bu aziz milletin kesesinden!..

Siz yaşarken ve siz öldükten sonra, “bakmakla yükümlü olduklarınız” istifade ediyorsa, "asil"lerin gıpta ettiği imkanlârdan…

Ve ortam yürek yakan bir ortamsa…

Dünya, Gazze’deki eşi emsali görüşmemiş Siyonist Soykırımı konuşuyorsa…

Milyarlarca Müslüman, soykırımı büyük üzüntüyle ve “çaresizlik batağına saplanmış” haliyle izliyorsa…

Üstüne üstlük;

Bir de, partiniz daha birkaç hafta evvel çok ağır bir seçim “hayal kırıklığına” uğramışsa…

x

Bunlara yapamazsınız…

Yaptıktan sonra da, kabahati ona buna atamazsınız!..

Benim,

Taaa çocukluk yıllarımda, henüz 8-9 yaşlarındayken “Sokakta portakal yenmez!” diyen bir Arkadaşım vardı.

Çok şükür.

Ben, o günden sonra…

Sokakta meyve yediğimi bilmem.

Bundan sonra da bilmem İnşaAllah.