Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2479.82
BIST 100
10547.81
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Şubat 2015

Gülen Cemaati nereye gidiyor

Ülkemizde bugüne kadar kurumsallaşmış, en geniş tabana ulaşmış yapı olarak Fethullah Gülen Cemaatini göstermek mümkün. Kurdukları güçlü sistem, yapılanma biçimlerindeki yol/sistematik/teknik, inşa ettikleri güçlü aidiyet ve itaat kültü, başarıyla tamamlanmış hiyerarşik biçem ile bırakınız Türkiye'yi Osmanlı'da dahi böyle güçlü bir cemaatten bahsetmek mümkün değil.

Gerçi son zamanlarda önümüze düşen belge/dokümanlardan söz konusu yapının bir cemaat olma hüviyetinden çoktan uzaklaşıp uluslar arası işbirliği, bağlantı ve amaç çerçevesinde global bir güç merkezine dönüştüğü anlaşılmakta.

Yapının, kozmopolit iç ve dış unsurları hangi ortak gaye etrafında bir araya getirip işbirliği dinamiklerini harekete geçirdiği tartışıladursun yapı içi kuralların müntesiplerin sosyo-ekonomik durumlarına uygun gösterdiği değişkenlik de şaşırtıcı.

Açık konuşalım; bugüne kadar hepimiz bu cemaati, toplumun maneviyatına katkı sağlama, salt "Allah rızasını kazanma" amacı temelinde oluşturulmuş, dünyevi olanla bağları sınırlı bir yapı olduğuna hükmetmiş yufka vicdanlı, belki bazen saflık ve aymazlık derecesine kayan iyi niyetli tiplerdik!

İyi niyet ve saflık arasında değişen ivme gösteren bakış açımızın/yaklaşımımızın oluşmasında "bir lokma, bir hırka" felsefesinin postmodern dervişleri kabul edebileceğimizi düşündüğümüz ablaların, abilerin yadsınamaz etkisi olduğu aşikar. Çoğumuz, çocuklarımız için cemaat dershanelerini, okullarını tercih ettiğimiz, her birimizin yakın akrabalarından, arkadaşlarından mutlaka cemaatçi birileri olduğu için abi-abla fedakarlığı üzerine inşa edilmiş -en azından öyle zannettiğimiz- hizmet mekanizması hakkında az-çok malumat sahibi olmuşluğumuz bulunurdu tabiiu2026

Cemaatle bir şekilde muhatap olanların ilk olarak yapının kendini kamufle çabasına dair bir intiba edinmiş olması gayet doğaldır. Cemaatle ilişki biraz ilerlediğinde ise kimlikleri açık tutulanlar dışındakilerin büyük bir titizlikle saklandığı, sayısı tahin edilemeyecek kadar kripto cemaatçi olduğu öğrenilir.

17-25 Aralık darbe girişimi sonrası toplum kripto cemaatçilerin hatrı sayılır orandaki varlığı hakkında bir fikir sahibi olmuş olsa da hala mühim mevkileri tutmuş, ekonomi ve siyasetin musluk başlarını kapmış kriptoların kimliklerinin büyük bir başarıyla saklandığına tanıklık eder.

Cemaatte, fedakarlığı yapmak her zaman olduğu gibi hiyerarşik yapının en alt katmanını oluşturan tabana ihale edilmiştir. Düne kadar hizmetten olduklarını saklayan abiler-ablalar ilk önce sosyal medya askerleri "Ebabil kuşları" olarak karşı cepheye sürülmüş sonra da sokaklara dökülmüşlerdir.

Cemaatin kriptocuları, artık medya organlarına düşen, gizli kuralları gereği kamuflaj adına her tür takiyyeye matuf olurlarken klavye mücahitliğinden sokak eylemcisine dönüştürülmüş taban hızla deşifre edilmektedir. Cemaatin siyasallaşmış yapısına, müntesiplerden eylemci devşirilmesine evrilen süreçte kimlikleri ilk faş olanların sakallı amcalar, başörtülü ablalar olması hiç şaşırtıcı değil.

Kriptocular kendilerine bahşedilen nimetlerle gerektiğinde Rus kadınlarıyla eğlenmelerine, alkol tüketmeye devam ededursunlar adına taban denilen, hiyerarşik düzenin en alt çizgisini oluşturanlar, ortaya çıkan bu savaşta cepheye ilk sürülecekler olarak varlıklarının gereğini yapmakta beis görmüyorlar.

Cemaatin cansiperane sürdürdüğü bu savaşta toplum nezdindeki tüm itibarını, saygınlığını kaybetmesi bir tarafa dini sembolleri/simgeleri dünyevileştirerek cephe malzemesine dönüştürmesi mütedeyyin camiadaki saygınlıklarına vurdukları son darbe olmaktadır.

Son olarak da başörtülü ablalar kendilerine tevdi edilen görevi yaparlarken, ellerinde cevşenler ile Bank Asya kapılarında tuttukları nöbetlerdeki fotoğraflarıyla bir cemaatin nasıl yerle yeksan olduğuna dair iz/imge bıraktıklarının farkında değiller.

Gerçi, daha evvelde diktatör atfettiklerinin hall'li için bilumum sureleri mükerrer defalar okuduklarına benzer çeşitli iddialara şahitliğimiz etmişliğimiz bulunsa da bu eylemin aşikar ve ret edilemez şekilde uygulanmış olması dinin siyasete alet edilmesine örnek teşkil edebileceği gibi kavramlarımızda/değerlerimizde yeni bir aşınmayı da beraberinde getiriyor. Sahi amaç, cevşen okuma ayinleriyle faiz bankasını kurtarmaksa eğer bunu neden beddua/dua seansları düzenlemeyi alışkanlık ettikleri teheccütlerinde değil de banka kapılarında yapmayı tercih ettiler dersiniz?

Cemaatçilere not: İslami literatürde "Hocaefendi yaptıysa/istediyse vardır bir hikmeti" şeklinde fetva veya hüküm bulunmamaktadır.

Twitter.com/sabihadogann