Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2410.96
BIST 100
10286.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Kasım 2013

Hatırlamanın uygarlığından unutuşun uygarlığına

"Eğer bugünlerde zorunlu olarak ve takıntı derecesinde bir inatla hafıza meselesine dönüyorsak, bunun nedeni bir süreç, dolayısıyla öğrenme ve hatırlama uygarlığından fanilik ve dolayısıyla unutuş uygarlığına taşınmış olmamızdır. Bu hareket noktasının yan zayiatlar kılığına girmiş en önemli kurbanı hafızadır."Zygmunt Bauman

*

Kendini tekrar ile malu00fbl, gündem olmayan-gündem ile meşguliyet hali, zorlama yorum enflasyonu ile birlikte seyreden bir içerik boşalması ve mesele edilenin ancak anlamdan arındıktan sonra sözün konusu olabilmesi. Birkaç haftadır süren dershane tartışmasının özeti bundan ibaret. Bu özette, hükümet ile cemaat arasındaki gerilime bir atıf yapılmamış olması bir eksiklik olarak görülebilir.

Açıkçası, şimdilik aktüel bir çekim gücü yaratsa da benim için bu, eğitim sistemi üzerinden ülke insanın yaşadığı trajediyi kavramaktan ve konu etmekten daha öncelikli bir yere sahip değil.

Modern dönemin başlangıcında kazandığı anlamıyla eğitimi, değişmez bir veri kabul ederek girişilen dershane tartışmasının; küreselleşme, tüketim ve kitle iletişim araçlarının tetiklediği dönüşüm içerisinde beliren bugünün koşullarında anakronik bir seviyede asılı kaldığını söyleyebiliriz.

Dershaneler üzerinde odaklanarak girişilen eğitim tartışmasının ufuksuzluğu yaşadığımız trajediyi de kavramaktan aciz oluşumuzu gösteriyor. Neye maruz kaldığımızı idrak etmediğimiz sürece gelecek, bizler için kayıp bir kıta olacaktır.

Dijital anaforda, 'hız'ile tanımlanan bugünün uygarlığı bilgi ile temasta unutmayı aranan bir nitelik kıldı. Sürekli bir değişim hali, yeni şartlara seri bir biçimde adaptasyonu zorunlu kılarken mevcut bilgiyi unutup yeni bilgiyi öğrenme çabukluğu üzerinden işleyen bir süreç yarattı. Bilgi, "kullan at!" ve "yenisini edin!" gerilimi içerisinde, edinilmesi zorunlu, yenilenmesi ve güncellenmesi kaçınılmaz olan bir nitelik kazandı. Tüketim kültürü ile şekillenen ve piyasa şartları içerisinde oluşan isterlere anında yanıt vermesi beklenilen, gerekli ve elverişli olduğu düşünülen ne ise o ve onun bilgisi, 'bilgi' statüsü kazandı. Yaşanılan bu köklü değişim ve dönüşüm,'paidea' kavramını Yunan bilgelerinin kullanmasından bu yana geçen 2000 yıllık bir süreçte, en radikal bir biçimde son 20-30 yılda gerçekleşti. Bu durum, eğitimin temel aktörleri olan öğretmen ve öğrencinin rollerini radikal bir biçimde etkilerken, yetişkin ve çocuk kategorilerini de metamorfoza uğratarak sanayi toplum yapısına göre dizayn edilen bir eğitim sistemi ve modellemesini hükümsüz kıldı.

Eğitim sisteminin bütün kademelerinde, üniversite giriş sınavından kamuya personel alımı için gerçekleştirilen sınavlara kadar, ölçme ve değerlendirmenin 'hafıza' odaklı bir biçimde gerçekleşmesi,

ezber kuvvetini maharet olarak öne çıkaran yanıyla ölçtüğü her ne ise; bugün itibariyle hız, çabukluk ve adaptasyon gibi öne çıkan vasıflara karşıt bir yerde duruyor. Çabuk unutmanın, yeni davranış örüntülerini içselleştirebilme yeteneğinin aranan özellikler arasına girdiği bir nokta işlevsizliği aşikar hale gelen bir yapının; yasal dayanakları, kurumsal işleyişi ve içeriği ile yüzyılın başındaki amaçlılığından milim uzaklaşmaması, çağa ait yakıcı sorunların konu edilmesini de sürekli bir tehire mahku00fbm ediyor.

Mevcut olanın işlevsizliğini daha bir görünür kılmakla birlikte mesele salt yeni durumun koşullarına ayak uydurma meselesi de değil. Toplumsal üretim ve denetim aracı olarak yegane fail konumunu modern dönemle birlikte kazanan modern ulus-devlet siyasal bir içerik yüklemesi ile makbul vatandaşın imal ve icat edileceği bir mahal olarak eğitim kurumlarını 'zorunlu' hale getirmişti. Zorunlu eğitim, eğitime dair bir kaygının neticesinden çok politik amaçlılığı içerisinde yerine göre son derece kaba bir devlet-toplum ilişkisinin de fiili bir biçim aldığı süreçten ibaretti. Eğitimin, hak ihlallerinin fütursuz bir biçimde gerçekleştiği bir alan olması, işlevsizliğine ilaveten gayri insani yapısını da iyice çekilmez kılmaktadır.

Eğitim tartışmasının ufku ve Özgür Eğitim-Sen

23-24 Kasım tarihlerinde Adıyaman'da heyecan verici bir çalıştaya katıldım.

Dershaneler üzerinden yürütülen ve şu ana kadar anlamlı bir neden-sonuç ilişkisi ile izahı yapılamayan esastan yoksun, derinlikten uzak ve asıl meseleyi teğet geçen boğucu tartışma ortamından sıyrılıp eğitim sisteminin temel sorun alanlarına temas eden böyle bir çalıştaya katılmak bana iyi geldi.

Özgür Eğitim-SenAdıyaman İl Temsilciliği ve Uluslararası Af Örgütü işbirliği ile gerçekleştirilen 'İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü' konulu çalıştay Türkiye'deki eğitim tartışmasının aksine, eğitim sisteminin can alıcı sorunlarına temas etme noktasında son derece derinlikli idi.

Çalıştayın açılışında Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Abdulbaki Değer'in Türkiye'de ve dünyada eğitimin konumlanışına ve bir sistem olarak uygulanışına dair esastan yaptığı tespit, eleştiri ve sorgulamalar eğitim meselesinin kavranması için elverişli bir çerçeve sundu. Çalıştaya katılan Özgür Eğitim-Sen üyesi öğretmenlerin eğitim sistemi içerisinde hak ihlallerine karşı ortaya koydukları duyarlılık ve farkındalık, hem heyecanımı hem de ümidimi arttırdı. Açık zihinli, eleştirel ve sorgulayıcı; adalet, hak ve özgürlük diyen eğitimcilerle birlikte dolu dolu geçen iki gün, Türkiye'deki eğitim tartışmasının düzeyine meydan okurcasına ufuk açıcı ve katılımcıların üretkenlikleriyle birlikte istifadeye açıktı. Bu vesileyle şunu da gördüm ki Türkiye'de eğitim tartışmasının ufku Özgür Eğitim-Sen ile mukayyet.

[email protected]