Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Nisan 2019

İlim Meclislerinde Konuşulanlar

İlim Meclislerinde Konuşulanlar

Hafta sonu büyük bir yoğunluk içinde geçti.

Cuma akşamı İLKE Derneği bünyesinde kurulan İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM)’nin düzenlediği 7. İslam İktisadı Atölyesi “İslam İktisadında Para” başlığı ile Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde başladı.

Birbirinden kıymetli hocalara İslam İktisadı ödülleri verildi. Ardından alanında uzman kişilerin sunumlarını gerçekleştirdiği açılış paneli gerçekleşti.

Panelde Sakarya Üniversitesi'nden Fatih Savaşan, Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, Medipol Üniversitesi’nden Mehmet Babacan, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hasan Hacak hocam konuşma yaptı.

Konu, İslam’da para olunca İslam hukukunda paranın nasıl tanımlandığı konusu ön plana çıktı tabi.

Prof. Dr. Hasan Hacak hocamın sunumundan dikkatimi çeken noktaları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

İslam Hukuku varlık üzerine kuruludur. Dolayısıyla İslam İktisadı da reel ekonomiyi destekler. Yani mal mevcut olmalı. İslam hukukunda para tüketim malıdır ve sürekli yararlanma olmaz.

Aslında bu nokta çok önemli…

Çünkü Hasan Hacak Hoca’nın konuşmasının devamında değindiği bir diğer önemli nokta “Kara Avrupası hukuk sisteminde kişi kendisine ait olmayan, başkasının olan bir malı tazminat ödeyerek satabildiği ve bu durumun da türev piyasaları oluşturduğu…” idi.

Bu özellik İslam iktisadının kapitalizm gibi krizler doğurmasını engelleyen bir unsurdur.

Nitekim 2008 küresel finans krizini düşündüğümüz zaman krizin patlama noktası da türev piyasalar olmuştu.

Aslında İslam iktisadındaki “katılım” özelliği de krizleri engelleyen bir diğer unsur olmuştur.

Finans kurumu ile borçlu arasında ortaklığa dayalı bir sistem olduğu için zararın tamamı tek tarafa yüklenmez ve daha az hasar ile atlatılabilir.

Sempozyum, cumartesi ve pazar günü de para konusunu bütün yönleriyle detaylı bir biçimde ele alan tebliğler sunularak devam etti.

***

Cumartesi günü katıldığım bir diğer program ise Mostar Gençlik Federasyonu bünyesinde gerçekleştirilen Bilişim Kulübü kampı oldu.

Artırılmış Gerçeklik, Akıllı Zararlı Yazılımların Yapay Zekâ ile Tespiti, Savunma Sanayinde Görüntü Aktarımı ve Görüntünün Kıymetlendirilmesi başlıklı sunumlar yapılırken son olarak İnsansız Hava ve Kara Araçlarına Sistem Mühendisliği Yaklaşımı başlıklı atölye çalışması ile nihayete erdi.

Pazar günü ise yine Mostar Gençlik Federasyonu bünyesinde gerçekleştirilen İktisadi İdari Bilimler Kulübü’nün kampına katıldım.

Küresel İktisadi Sistemin Geleceği üst başlığı ile düzenlenen kamp kapsamında Hegemonik Değişim paneli, Türkiye’de Teknoparklar ve Türkiye’nin Teknoloji Kapasitesi başlıklı sunumlar ile benim de dâhil olduğum Küresel Ekonomide Liberal ve Milliyetçi Politikalar konulu münazara gerçekleştirildi.

***

Münazaramızda değindiğim bazı hususları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

ABD ve İngiltere öncülüğünde başlatılan küreselleşme akımı ile birlikte ülkelerin ekonomileri çok yönlü markaj altına alınmıştır. Çok uluslu şirketler, ülkelerde yaptıkları yatırımlarla ülkeleri kalkındırdıklarını savunsa da bunun arka planındaki gerçek farklıdır. Görünen görüntünün ardındaki görünmeyen gerçek ise o ülkeleri daha fazla sömürebilmek içindir. Çünkü belli bir gelirin altında olan ülkeler mal alamayacakları için oluşan talep yetersizliği sebebiyle 1929 büyük buhranda olduğu gibi ekonomik kriz patlak verecektir.

Bu sebeple ile sanayileşmesini tamamlamış “Batı” dünyası gelişmekte olan, az gelişmiş veya en az gelişmiş olarak sınıfladığı diğer ülkeleri belirli ölçüde kalkındırmak zorundadır.

Bir diğer husus da çok uluslu şirketlerin tam rekabet piyasasını savunur gibi görünmesi ancak aslında monopole gibi hareket eden oligopol piyasa oluşturdukları hususudur.

Bunun sebebi de Zürih’teki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından kırk üç bin çok uluslu şirketin ilişkileri incelenmiş ve merkezinde birbirine sıkı sıkıya bağlı 147 şirket grubunun olduğu tespit edilmesidir.

***

Sonuç olarak;

Küresel iktisadi sistemin oluşturduğu krizlerin yaşanmaması için bizim İslam iktisadı konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyacımız olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.

Geçmişin teorileriyle günümüz ihtiyaçları karşılanmıyor.

Orijinal, yeni teoriler geliştirmeli ve bu teorilerin pratikte uygulanmasını sağlamak için projeler üretmeliyiz.