Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2398.34
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


İRAN'IN KANLI BÖREĞİ: MUSUL

Türkiye-Irak ilişkileri, tarihte hiç görülmemiş şekilde büyük bir kırılma yaşamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Ibadi'ye muhatabı olmadığını, yerini bilmesi gerektiğini ve Türk ordusuna emir veremeyeceğini net bir şekilde ifade etti. Bağdat hükümeti, Türk askerinin Başika'dan çekilmesi gerektiğini ve Musul operasyonunda Türkiye'nin yerinin olmayacağını söylemektedir. Musul, Türkiye-Amerika-Irak-İran ilişkilerinde bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir.

Musul, Cumhuriyet sonrası dönemde hep bir sorun olarak zihinlerde kaldı. Musul'un İngilizlere bırakılmasını Türkiye hiçbir zaman hazzetmedi. Reel politika ve büyük devletlerle çatışmama ve gerilim yaşamama adına Musul sorunu, hep bilinçaltına itildi. Son gelişmeler, Musul'un Türkiye'nin bilinçaltından bir volkan gibi fışkırmasına neden oldu. Türkiye, Musul'u İran'a bırakmaya hiçbir şekilde niyetli değildir. Başbakan İbadi'yi bir kukla olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'ta perde arkasındaki aktörün İran olduğunun çok iyi farkındadır.

Türkiye'nin Musul'u ve Irak'ı İran ve Şii emperyalizmine bırakmama konusundaki kararlı politikası, dış dünyada yoğun bir karşıt propagandayla karalanmaya çalışılmaktadır. Türkiye'nin Neo-Osmanlıcı yayılmacı arzularından dolayı Musul'u kontrolüne almak istediği şeklindeki bir propagandayla Arap kamuoyu Türkiye'ye karşıt hale getirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye'nin Neo-Osmanlıcılık macerasının peşinde olmadığı, Ortadoğu'daki asli tehlikenin İran emperyalizmi olduğu gerçeğinin Müslüman ve dünya kamuoyuna iyi anlatılması gerekmektedir.

Irak ve İran, Neo-Osmanlıcılık propagandasının yanında Türkiye'nin DAİŞ terör örgütünü desteklediği şeklinde kirli ve karanlık bir yalanı söylemeye başlamışlardır. Irak-İran ikilisi, DAİŞ üzerinden Türkiye'ye şantaj yapmaktadırlar. İran'ın PKK, Esad rejimi ve Hizbullah başta olmak üzere dünyanın birçok yerindeki şiddet yapılarını desteklediği bütün dünyanın bildiği açık bir gerçekliktir. 1979 Yılından beri dünyaya terör ve şiddet ihraç eden bir ülkenin, Türkiye'yi terörü desteklemekle suçlaması büyük bir kara ve kirli propaganda örneği olarak karşımızda durmaktadır.

Musul, bir dönüm noktası olarak iç ve dış siyaseti birlikte belirleyen bir etki gücüne sahiptir. Amerika, Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmamasını ve Suriye'de PYD'yle çatışmamasını istemektedir. Ayrıca Amerika, PYD'nin kendisi için vazgeçilmez olduğunu ilan etmiş durumdadır. Amerika'nın bu tutumuna karşılık Türkiye, kendi yöntemleriyle Musul operasyonuna katılacağını ve gerektiğinde Fırat'ın doğusuna geçerek PYD'ye operasyon yapacağını deklare etmiştir. Türkiye, Amerika'nın Suriye ve Irak'ta kendisine çizdiği sınırları, artık aşılmaz olarak görmemektedir. Türkiye için Amerika'nın Suriye ve Irak politikaları, artık referans değerini kaybetmiş gözükmektedir.

Musul ve Suriye krizlerinin olduğu bir dönemde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminde önemli gelişmelerin ve PKK'nın stratejisinde önemli değişikliklerin olduğunu görmekteyiz. PKK, Türkiye'de arka arkaya Ak Parti'de görev yapan üç sivil insanı öldürdü. Örgüt, ayrıca bombalı araç saldırılarıyla yüksek kayıplar verdirtme şeklinde yeni bir eylem planını devreye sokmuştur. Şiddeti tırmandıran Kandil, İran ile yoğun ilişkiler geliştirme arayışındadır. Örgüt, Musul operasyonunu bir fırsata çevirip Irak'taki varlığını kalıcı hale getirmeye çalışmaktadır. Musul operasyonu konusunda Bağdat hükümetine karşı Türkiye'nin yanında yer alan Kürdistan Bölgesel Yönetimi içeriden kuşatılmaktadır. Süleymaniye merkezli partiler olan Goran Hareketi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği üzerinden İran, ilk önce Kürdistan'da kaos ve kriz yaratmaya, ardından orayı bölmeye çalışmaktadır. İran'ın Kürdistan Bölgesi üzerindeki hegemonik politikaları, Erbil ve Ankara'yı her zamankinden daha fazla birbirine yaklaştırmakta ve birbirine muhtaç hale getirmektedir.

İran ve Irak, İstanbul'da yapılan Dünya Enerji Zirvesine son anda katılmaktan vazgeçtiklerini ilan ederek Türkiye'ye karşı bir şer ekseni oluşturduklarını gösterdiler. İran, Irak ve Suriye'de aynı kirli oyunu oynamaktadır. İran, Suriye'de Esad rejimine sözcülüğünü yaptırtmakta Rusya'nın ise Türkiye başta olmak üzere rakiplerini engellemesini sağlamaktadır. Irak'ta ise İran'ın sözcüsü Bağdat hükümeti iken stratejik müttefiki ise Amerika'dır. Bu stratejik ilişkilerin yanında İran, Hizbullah, Hizbu'ş Şabi, PKK ve Esed rejimi gibi şiddet yapıları aracılığıyla bölgemizi bir kan gölüne çevirmeye devam etmektedir. İran'ın Musul ve Suriye üzerinden uyguladığı kanlı börek politikası, coğrafyamızın büyük problemlerinin çözümsüzlüğe ve yıkıma neden olmasına yol açmaktadır.