Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.61
Gram Altın
2410.90
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Mart 2019

İstiklâl Marşı, bekanın ifadesidir

12 Mart 1921…

İstiklal Marşı’nın kabulünün doksan sekizinci yılı…

18 Mart 2018, Afrin’in fethinin birinci, Çanakkale Zaferi’nin yüz dördüncü yıldönümü…

Çanakkale Zaferi’ni 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’yle hezimete dönüştüren mandacı zihniyet, bugün de beka tehlikesinin olmadığı propagandası yaparak yıkıcı faaliyetine devam ediyor. Halbuki ‘laiklik tehlikede’ diyerek yıllarca bu milletin ensesinde boza pişirdiler, ilerici-gerici, çağdaş-çağdışı, sağcı- solcu etiketleriyle gençleri birbirlerine kırdırdılar. darbelere zemin oluşturdular, ülkenin kaynaklarını hortumladılar. 12 Mart 1971’de muhtırayla seçilmiş hükümeti görev yapamaz hale getirip düşürdüler. Sonra da ara elemanlarından oluşturdukları, adına ‘teknokratlar hükümeti’ dedikleri cunta yandaşlarını milletin başına diktiler.

O günün İngiliz Muhipler Cemiyetinin mensupları bugün ‘ terör seviciliği’ ile maluller; ezandan rahatsızlar, ‘Zulüm 1453’te başladı.’ naralarıyla sokakları, dimağları kirletmeye devam ediyorlar.

Bu kafaya göre, Balkan Savaşları, Çanakkale, Galiçya, Filistin, Irak, Suriye cepheleri, Millî Mücadele ve 15 Temmuz Zaferi birer oyundan, tiyatrodan ibaretmiş.

Ali Kemaller, İngiliz Kemaller, milletin varlığına yönelik tehdit ve saldırılara karşı alması gereken tedbirleri önlemek için bugün de perdeleme, zihinleri iğdiş etme çabasındalar.

Türkiye’nin beka meselesi yokmuş. ‘PKK/ YPG mi bize saldıracakmış.’ Bu terör örgütleri, kendi topraklarını koruyan‘ silahlı demokratik halk hareketi, FETÖ ise hoşgörü abidesiymiş,..

Ne işi varmış Türkiye’nin Suriye’de, Irakta? Terör koridoru tehlikesi yokmuş. Türkiye, katillerle iyi ilişkiler kurmalıymış.

Bunlar, İstiklal Marşı’nın ‘ korkma’ ifadesine karşı diyorlar ki:

“ Efendim, kokacak ne var ? Korkacak bir şey yok! Niye olsun ki!.. Elbette biz de sancaktan yanayız. Sonsuza kadar dalgalanmasını isteriz. Korkacak bir şey yok, Korkması gereken Millî Mücadele adı altında tiyatro oynayanlardır. Düşman dedikleri o çağdaş Batı nereyi yakmış, yıkmış, kimi öldürmüş? Onlar kimin malına canına zarar verdiler? Sorarım size. Allah aşkına, bu da mı yalan? Haçlılar kan dökmemişlerdir. Çağdaş yaşama karşı olanlar, milletin gelişmesini istemeyenler Çanakkale’de, ‘medenîlere’ saldırdılar, onları 9 Eylül’de denize döktüler.

Ne demek efendim; “Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!” Din siyasete alet ediliyor. ‘Hakk’ söylemi ‘laiklik’ ilkesini aşındırıyor.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!”

Efendim, ne demek ‘çılgın’? Kim kime zincir vuracakmış? Yok öyle bir şey efendim. Bunlar Meclis’in ve gerici Mehmet Akif Ersoy’un uydurmalarıdır.

“Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.” İşte buyurun, halkı imanlı- imansız diyerek ayırıyor.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,/'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?” Buyurun işte, ‘medeniyete’ canavar diyor. Çağdaş yaşama karşı.

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın./ Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.” Buyurun, yine medeniyet düşmanlığı. Bizi adam edeceklere ‘alçak’; çağdaşlaşma sürecine de ‘hayasızca akın’ diyor. Akın makın yok bunların hepsi uydurma, kontrollü, tiyatrodur.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,/ Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” Efendim, bizi din geri bırakmadı mı! İşte buyurun ‘din’ diyor ‘ezan’ diyor. Sorarım size Allah aşkına bunu neresi yalan, neresi iftira!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! / Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.” Tamam, bayrağa bir diyeceğimiz yok. O bizim de bayrağımızdır. Ama biz savaş istemiyoruz. Savaş, insanlık suçudur. Biz savaşa karşıyız. Halkların kardeşliğini savunuyoruz.”

İşte en korkunç işgal bu zihniyettir.

Milletin bekası tehlikededir.

Türkiye’nin, Fırat’ın doğusuna, Münbiç’e operasyonu elzemdir.

Pakistan’la Hindistan’ın savaşın eşiğine gelmesi, getirilmesi, 2 Ekim 2018’de Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesi Türkiye’nin bekasına yönelik suikastlardır.

İngiliz Muhipler Cemiyeti, bugün Terör İttifakı olarak karşımızda duruyor.