İt dalaşı
Türk ve Yunan savaş uçaklarının adalar denizinde birbirlerine ateş etmeden çeşitli manevralarla birbirlerini vurabilme pozisyonuna gelme veya vurulma pozisyonundan kurtulma hareketleri ile canlarını tehlikeye atarak yaptıkları önlemeler dolayısıyla sık sık it dalaşı tabirini duymuşuzdur.
Bir Uygur atasözünde köyün itleri birbirleriyle dalaşsalar
da kurdu görünce birleşirler diyor.
Dünya tarihine yön verecek Rusya Ukrayna savaşı sırasında
Prigojin’in emrindeki Wagner birliklerinin Putin’e olmasa bile Milli Savunma
Bakanı Şoygu ile Genel Kurmay Başkanı Valeri Gerasimov’u Moskova meydanında
sallandırmak için cepheyi terk ederek Moskova’ya yürüyerek başlattıkları isyan
Pentagon başta olmak üzere herkesi heyecanlandırmıştı. Sonunda Putin’in
müttefiki Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko devreye girdi. Wagner birlikleri
Belarus’a gönderildi. Ordu’da işbirlikçi generaller belirlendi. Wagner’in yeni
konuşlanmasıyla Polonya da kendini tehdit altında hissederek sınırda önlem
almaya başladı. İsyancı Prigojin’in Kremlin’de Putin’in katıldığı Rusya-Afrika
zirvesinde boy göstermesi isyanın göstermelik danışıklı döğüş veya kayıkçı
kavgası olduğunu ortaya çıkardı. Rusya, çatışma alanını sınırlarından
uzaklaştırmak için Afrika’da 40’dan fazla ülke ile işbirliği yapıyor, 20’den fazla
ülkeye de silah sağlıyor. Rusya’nın güvenlik yardımı ettiği Afrika ülkeleri
birer birer eski sömürgecilerine başkaldırıyorlar. En son Nijer’de yapılan
askeri darbenin arkasında da Wagner’in olduğu, darbenin Fransız çıkarlarına
karşı yapıldığı konuşuluyor. Afrika’da mağlup olan Fransa’nın Pasifikteki
sömürgelerini kaybetmemesi için Macron, özerk bölgesi Yeni Kaledonya’yı ziyaret
ederek 2024 yılında anayasal özgürlük statüsü vereceklerini açıkladı.
Dünyanın emperyal aktörleri yeni düzenden pay kapma yarışına
girerken, Türkiye’de gündemi tahıl koridorundan, F-35, F-16 meselesine,
Yunanistan’ın silahlandırılmasından, İsrail, Mısır, Suriye ile ilişkilerin
ısıtılmasına, Sisi, Netanyahu, Putin’in Türkiye ziyaretlerinden iki yüzlü batı ülkelerinde
Kur’an-ı Kerim yakılmasına hatta hatta yakıcı ekonomik sorunlara kadar birçok
konusunu baskılayan muhalefetin kayıkçı kavgasını andıran it dalaşı meşgul
ediyor.
Muhalefetin amiral gemisi CHP’de kavga İBB başkanı İmamoğlu
ile yenilgiye doymayan Kılıçdaroğlu arasında geçiyor. Her ne kadar İmamoğlu’nun
Beylikdüzü ve İBB Başkanlıklarını kazanmasından başka bir mahareti olmasa da
İstanbul’un potansiyeli yarışta kendisini öne çıkartıyor. İstanbul’un 1984’ten
sonra büyükşehir statüsüne geçmesi üzerine bütçesinin onlarca bakanlıktan daha
fazla olmasıyla, belediye başkanlığına seçilenler tabii olarak partilerinin
finans kaynağı ve en önemli siyasi aktörleri haline geldiler. İstanbul’un ilk
büyükşehir belediye başkanı Bedrettin Dalan, Türkiye’yi değiştirme sevdasıyla
ANAP’tan koptuktan sonra Demokrat Merkez Parti’yi kurdu. Anaokulundan
Üniversite’ye kadar eğitim veren İSTEK vakfı okulları ile siyasi hareketine
kadro yetiştirmek isteyen Dalan’ın hayalleri uzun sürmedi. Süreç içinde DYP’ye
katılan Dalan bir dönem Milletvekili oldu. Dalan’dan sonra başkan olan
Nuretttin Sözen tıpkı İmamoğlu gibi İstanbul’a kabusu yaşattı. Çöp, çukur,
çamur, trafik, hava kirliliği, susuzlukla İstanbul’a tanıştıran Sözen İSKİ
skandalı yüzünden popülaritesini yitirdi. Sözen 2002 yılında CHP 22. Dönem milletvekilliği
yaptı. Sözen’den 1994 yerel seçimlerinde bayrağı devralan Erdoğan ise
İstanbul’a altın yıllarını yaşattı. Erdoğan’ın hapse girmesiyle 1998’de Ali
Müfit Gürtuna başkanlık koltuğuna oturdu. İstanbul’un rantını siyasi ikbaline
anahtar yapmak isteyen Gürtuna’nın Erdoğan hareketinin önünü kesme çalışmaları
başarılı olmadı. Turkuaz hareketini partileştiremedi. Gürtuna’dan sonra Kadir
Topbaş dönemi başladı. 13 yıl başarılı yönetim sergileyen Topbaş, çıraklık,
kalfalık ve ustalık dönemim diye anlattığı başkanlıktan metal yorgunluğu
gerekçesiyle alındı. Düşük profilli olduğu için atanan Melüt Uysal’ın iki
yıllık bürokrat tipi yönetiminin ardından yapılan seçimlerde Ekrem İmamoğlu İBB
başkanlığına seçildi. İmamoğlu karşısında AK Parti adayı olarak çıkartılan
Başbakanlık, TBMM başkanlığı yapmış Binali Yıldırım’ın kaybetmesinin en önemli
sebebi muhalefetin kurnazca oynadığı it dövüşü oldu. İmamoğlu’nu İyi Parti ve
HDP’yi aynı potada birleştirmesi değil, Saadet Partisi’nin İstanbul Sözleşmesi
başta olmak üzere birçok konuda CHP ile it dalaşı yaparak aldığı 105 bin oy
başkanlığa taşıdı. Döneminde İstanbul’u ihmal ederek Türkiye ve dünya
siyasetinin aktörü olmaya çalışan İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu ile mücadelesi ise
görüldüğü kadarıyla kayıkçı kavgasından ibaret. Yerel seçimlere başarısız 6’lı
masa ittifakıyla alamayacaklarını iyi bilen muhalefet birbirleriyle mücadele
ediyormuş gibi görünerek yerel işbirliği yapmaya mahkum. Kılıçdaroğlu’nu
koltukta tutmak isteyen ekip İstanbul’un rantını bırakmamak için her türlü dümeni
çevirirken, genel başkanlık gömleği birkaç beden bol gelecek olan İmamoğlu’na
da verilecek görev İstanbul’dan bugüne kadar topladığı rantı yeni genel başkan
adayına aktararak kendisi için siyasi ikbal alanı açmak olacak. İstanbul
Belediye Başkanları arasında bugüne kadar bakanlar ve milletvekilleri çıktı.
Ancak Erdoğan’a kadar Türkiye ve dünya siyasetini derinden etkileyen bir lider
çıkmadı. Erdoğan taklidiyle liderliğe soyunan İmamoğlu’nu CHP tabanının
sırtlaması ise eşyanın tabiatına aykırı.
Ya av ol veya avcı ama asla avı getiren it olma. Vesselam…..