Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Temmuz 2023

​İt dalaşı

Türk ve Yunan savaş uçaklarının adalar denizinde birbirlerine ateş etmeden çeşitli manevralarla birbirlerini vurabilme pozisyonuna gelme veya vurulma pozisyonundan kurtulma hareketleri ile canlarını tehlikeye atarak yaptıkları önlemeler dolayısıyla sık sık it dalaşı tabirini duymuşuzdur.

Bir Uygur atasözünde köyün itleri birbirleriyle dalaşsalar da kurdu görünce birleşirler diyor.

Dünya tarihine yön verecek Rusya Ukrayna savaşı sırasında Prigojin’in emrindeki Wagner birliklerinin Putin’e olmasa bile Milli Savunma Bakanı Şoygu ile Genel Kurmay Başkanı Valeri Gerasimov’u Moskova meydanında sallandırmak için cepheyi terk ederek Moskova’ya yürüyerek başlattıkları isyan Pentagon başta olmak üzere herkesi heyecanlandırmıştı. Sonunda Putin’in müttefiki Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko devreye girdi. Wagner birlikleri Belarus’a gönderildi. Ordu’da işbirlikçi generaller belirlendi. Wagner’in yeni konuşlanmasıyla Polonya da kendini tehdit altında hissederek sınırda önlem almaya başladı. İsyancı Prigojin’in Kremlin’de Putin’in katıldığı Rusya-Afrika zirvesinde boy göstermesi isyanın göstermelik danışıklı döğüş veya kayıkçı kavgası olduğunu ortaya çıkardı. Rusya, çatışma alanını sınırlarından uzaklaştırmak için Afrika’da 40’dan fazla ülke ile işbirliği yapıyor, 20’den fazla ülkeye de silah sağlıyor. Rusya’nın güvenlik yardımı ettiği Afrika ülkeleri birer birer eski sömürgecilerine başkaldırıyorlar. En son Nijer’de yapılan askeri darbenin arkasında da Wagner’in olduğu, darbenin Fransız çıkarlarına karşı yapıldığı konuşuluyor. Afrika’da mağlup olan Fransa’nın Pasifikteki sömürgelerini kaybetmemesi için Macron, özerk bölgesi Yeni Kaledonya’yı ziyaret ederek 2024 yılında anayasal özgürlük statüsü vereceklerini açıkladı.

Dünyanın emperyal aktörleri yeni düzenden pay kapma yarışına girerken, Türkiye’de gündemi tahıl koridorundan, F-35, F-16 meselesine, Yunanistan’ın silahlandırılmasından, İsrail, Mısır, Suriye ile ilişkilerin ısıtılmasına, Sisi, Netanyahu, Putin’in Türkiye ziyaretlerinden iki yüzlü batı ülkelerinde Kur’an-ı Kerim yakılmasına hatta hatta yakıcı ekonomik sorunlara kadar birçok konusunu baskılayan muhalefetin kayıkçı kavgasını andıran it dalaşı meşgul ediyor.

Muhalefetin amiral gemisi CHP’de kavga İBB başkanı İmamoğlu ile yenilgiye doymayan Kılıçdaroğlu arasında geçiyor. Her ne kadar İmamoğlu’nun Beylikdüzü ve İBB Başkanlıklarını kazanmasından başka bir mahareti olmasa da İstanbul’un potansiyeli yarışta kendisini öne çıkartıyor. İstanbul’un 1984’ten sonra büyükşehir statüsüne geçmesi üzerine bütçesinin onlarca bakanlıktan daha fazla olmasıyla, belediye başkanlığına seçilenler tabii olarak partilerinin finans kaynağı ve en önemli siyasi aktörleri haline geldiler. İstanbul’un ilk büyükşehir belediye başkanı Bedrettin Dalan, Türkiye’yi değiştirme sevdasıyla ANAP’tan koptuktan sonra Demokrat Merkez Parti’yi kurdu. Anaokulundan Üniversite’ye kadar eğitim veren İSTEK vakfı okulları ile siyasi hareketine kadro yetiştirmek isteyen Dalan’ın hayalleri uzun sürmedi. Süreç içinde DYP’ye katılan Dalan bir dönem Milletvekili oldu. Dalan’dan sonra başkan olan Nuretttin Sözen tıpkı İmamoğlu gibi İstanbul’a kabusu yaşattı. Çöp, çukur, çamur, trafik, hava kirliliği, susuzlukla İstanbul’a tanıştıran Sözen İSKİ skandalı yüzünden popülaritesini yitirdi. Sözen 2002 yılında CHP 22. Dönem milletvekilliği yaptı. Sözen’den 1994 yerel seçimlerinde bayrağı devralan Erdoğan ise İstanbul’a altın yıllarını yaşattı. Erdoğan’ın hapse girmesiyle 1998’de Ali Müfit Gürtuna başkanlık koltuğuna oturdu. İstanbul’un rantını siyasi ikbaline anahtar yapmak isteyen Gürtuna’nın Erdoğan hareketinin önünü kesme çalışmaları başarılı olmadı. Turkuaz hareketini partileştiremedi. Gürtuna’dan sonra Kadir Topbaş dönemi başladı. 13 yıl başarılı yönetim sergileyen Topbaş, çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemim diye anlattığı başkanlıktan metal yorgunluğu gerekçesiyle alındı. Düşük profilli olduğu için atanan Melüt Uysal’ın iki yıllık bürokrat tipi yönetiminin ardından yapılan seçimlerde Ekrem İmamoğlu İBB başkanlığına seçildi. İmamoğlu karşısında AK Parti adayı olarak çıkartılan Başbakanlık, TBMM başkanlığı yapmış Binali Yıldırım’ın kaybetmesinin en önemli sebebi muhalefetin kurnazca oynadığı it dövüşü oldu. İmamoğlu’nu İyi Parti ve HDP’yi aynı potada birleştirmesi değil, Saadet Partisi’nin İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere birçok konuda CHP ile it dalaşı yaparak aldığı 105 bin oy başkanlığa taşıdı. Döneminde İstanbul’u ihmal ederek Türkiye ve dünya siyasetinin aktörü olmaya çalışan İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu ile mücadelesi ise görüldüğü kadarıyla kayıkçı kavgasından ibaret. Yerel seçimlere başarısız 6’lı masa ittifakıyla alamayacaklarını iyi bilen muhalefet birbirleriyle mücadele ediyormuş gibi görünerek yerel işbirliği yapmaya mahkum. Kılıçdaroğlu’nu koltukta tutmak isteyen ekip İstanbul’un rantını bırakmamak için her türlü dümeni çevirirken, genel başkanlık gömleği birkaç beden bol gelecek olan İmamoğlu’na da verilecek görev İstanbul’dan bugüne kadar topladığı rantı yeni genel başkan adayına aktararak kendisi için siyasi ikbal alanı açmak olacak. İstanbul Belediye Başkanları arasında bugüne kadar bakanlar ve milletvekilleri çıktı. Ancak Erdoğan’a kadar Türkiye ve dünya siyasetini derinden etkileyen bir lider çıkmadı. Erdoğan taklidiyle liderliğe soyunan İmamoğlu’nu CHP tabanının sırtlaması ise eşyanın tabiatına aykırı.

Ya av ol veya avcı ama asla avı getiren it olma. Vesselam…..