Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Kasım 2018

Kadın meselesi ı Erkek şiddeti

Kadına şiddet kavramı Trafik canavarı gibi bir kavram. Sanki dünya dışı varlıklar bir anda

gezegenimizi işgal edip, kadınları dövüp, psikolojik ve cinsel şiddet uygulayıp sonra uzay

gemilerine binip hepimize el sallayarak dünyamızdan ayrılıyorlar, arkalarından geriye de bir

kavram bırakıyorlar: Kadına şiddet.

Esmayı bilmek çok önemlidir. Adem'in ayırıcı, övülmüş, anahtar özelliklerinden biri belki de ilkidir

bu. İsimleri bilmek ve doğru isimlendirebilmek.

Her yönden kadına şiddet sesleri ve sözleri yankılanıyor ama bir türlü ardı arkası kesilemiyor.

Kadına şiddet, kadına şiddet, kadına şiddet... Tv’lerimiz bu sesle dolu, birbirinin içine geçecek

yakınlıkta sıfır mahremiyet anlayışıyla yapılmış dairelerimize başka dairelerden taşan kimi

sesler evlerimizi bu sesle dolduruyor: Kadına şiddet. Şunu açık açık söyleyelim: Şiddete

uğrayan kadınlarımız. Bizim toplumumuzda kadın dövmek bir vaka, bir hakikat. Sadece dövmek

de değil, öldürmek, hor görmek, arkasız gördüğümüzde de akbaba gibi onların yanı başında

bitivermek...Ama kadına şiddet sözü sanki ustaca faili saklamak ve görünmez kılmak üzere

üretilmiş sanki.

Biz de işe buradan başlayalım: Bunun adı kadına şiddet değil, erkek şiddeti. Kadın şiddeti olmaz

mı? Şüphesiz ki olur. Onun nedenleri ve bu şiddetin metotları başka bir yazıya kalsın. Bu yazı

serisinde önce can yakıcı olduğu kadar el yakıcı bir konu olan kadın meselesinden başlayalım.

Bu seriden sonra bir de erkek serisi de yazalım.

Ne diyorduk? Bunun adı erkek şiddetidir. Dolayısıyla kadınların başına gelmiş her şiddet

vakasına üzülmüş gibi yapıp, bizi failin yanından dolaştıran ve onu görünce başımızı çevirtip

ıslık çaldıran terimdir kadına şiddet. Bu işin faili erkekler. Yanlışlarının yanından toplumsal bir

ustalık ve çeviklik ile çok daha kolay dolanılan erkekler. Adam gibi adamlara sözümüz yok, onlar

üstlerine alınmak yerine içlerindeki adam olmayanlarla mücadeleye, onlara laf söz anlatmaya

ayırsınlar enerjilerini.

Buna kadına şiddet denmez, kadın dövmek denir minvalinde yazılar, eleştiriler de okudum.

Yazanların iyi niyetlerini Allah, kötü dünya tecrübelerinden korusun ve gözetsin ancak buna

katılmak mümkün değil çünkü şiddet sadece kaba dayaktan, beden bütünlüğüne saldırıdan

ibaret değildir. 'Kadın dövmek' kavramı, yaşananların büyük bir kısmını açıkta bırakacaktır.

Dayak, fiziksel şiddeti kapsar ama psikolojik ve cinsel şiddeti kapsamaya gücü yetmez.

Bir kadının dayak yediğini, şiddete maruz kaldığını, aşağılandığını söylemesi hiç de kolay bir

şey değildir (Seriyi tamamlayabilirsem bunun erkekler için daha da zor olduğunu da

belirteceğim). İnsan, garip savunma mekanizmaları, garip anlam verişler, garip 'yeniden

yazımlar' yapar travmatik konularda. Dayak yiyen alelade bir kadın bile komşusu duymasın diye

bunu saklamaya çalışır, gururunu ve onurunu böyle onarabileceğini düşünür. Dolayısıyla erkek

şiddetine maruz kalan kadının iyileşmesi gereken yeri bedeninden fazlasıdır çünkü hem şiddetin

türlü çeşitleri vardır hem de fiziksel şiddetin yaralarının sarılması dahi bedenin iyileşmesinden

fazlasını kapsar.

İşin görünen ucundan ve en güncel olandan başlayarak yavaş yavaş buzdağının görünmeyen o

devasa kısmına doğru birlikte bir seyahat gerçekleştirelim. Erkek şiddetini yeniden büyük bir ses

ile gündemimize yeniden Sıla taşıdı. İkinci yazımızda yolculuğumuza bu kapıdan giriş ile

başlayalım.