Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Mart 2019

KADIN MESELESİ VII

Annelik

Annelik öyle bereketli bir hal ki, ne kadınlık ne erkeklik onu istismar ederek tüketemiyor. Sınırları sabr, sebat ve adanmışlık çitleriyle örülü münbit bir toprak gibi...Öte yandan ilahi sıfatlardan bir tanesini, doğuştan verili bir organ ile bedeninde taşıyan cins kadın: Rahim. Ahirete bakan bir sıfatı organ olarak bedeninde taşıyan kadına karşılık, erkeğin yüzü dünyaya bakan rahman sıfatını taşıyarak bir ideal bütünü oluşturma çabasına girmesini beklemek elbette daha da olağanlaşıyor.

Hiç şüphe yok ki en münbit olanlar en çok istismar edilme riskini her daim daha fazla taşıyor. Bununla beraber bu sebep, toplumsal dilde en çok 'küfre' maruz kalanın da rahim, anne ve kadının olmasını normalleştirmeye ve anlamaya yetmiyor.

'Kadına en çok değer veren' iddiasındaki bir toplumun tutarsızlıkları saymakla bitecek gibi değil... Kadınların kendi başına bir değer arz etmesinin önemine dair tartışmalarda ilk elden ve alelacele 'anneliğin kutsallığının' karşı argüman olarak öne sürülmesi oldukça ilginç. Bu, zihinsel olarak trajik olduğu kadar pratik olarak da fazlasıyla tutarsız bir durum. Bunun böyleliğini günlük ve toplumsal yaşam pratikleri karşımıza getirip koyuyor.

Kadın konusunu açıldığında ilk elden anneliği öne süren insan gruplarında sözde annelik kutsanarak konunun etrafından dolanılmaya çalışıyor. Bu artık kadına dair can yakıcı meselelerin konuşulmasına engel olmanın, dosyayı açmadan kapama gayretinin öne çıkan tavrı olarak klişeleşmiş. Çünkü bunun karşılığının şu olduğunu biliyoruz: Yüzü ilahi yaratmaya dönük bir varlık olan kadının değer arz edebilmesi için doğurması, anne olması bekleniyor. Tabiki bu da sadece sözde kalan bir savunma biçimi olmasaydı, pek çok insan grubunda bir de üzerine erkek çocuk doğurması şartı eklenmezdi. Yani kadın olmak kıymet arz etmeye yetmiyor, anne olmak gerekiyor, o da yetmiyor ve erkek çocuk annesi olunması bekleniyor.

Sonuçta doğurduğu cins ile bir nebze olsun kendine yer, statü ve güç edinebilen kadın, açtığı yerin mutlak ve tek vasıtası olan erkek çocuğunu ömür boyu elinin altına tutmaya çalışıyor, onu kendine bağımlı kılarak paralize ediyor. Böyle insan gruplarında gelin-kaynana çatışmasının daha şiddetli ve yüksek oranda yaşanması da oldukça açıklanabilir bir hale geliyor.

Biricik değer aracı olan erkek evladının tek başına estetik bir hayat sürme yetilerini ona sürekli hizmet etmek suretiyle öldüren kadın için, başka bir kadının hayatına girecek erkeğin yeteneklerini bu yolla imha etmesi, erkek evlat aracılığıyla elde ettiği statüye verilmiş kurbanlar olarak konumlanıyor ve 'kadınları da erkekler yetiştiriyor' önermesinin 'yapı'nın işleyişi içinde nasıl boşa düştüğünü gözler önüne seriyor.

Açıktır ki, sağlıklı bir insan yoğurma ve yetiştirme işlevi sadece kadına sıfatsız bir biçimde kıymet verilebilirse ortaya çıkabilir. Aksi hali birbirine eklenen, ulanan ve fasit bir daire gibi hastalıkları besleyen bir unsur haline geliyor. Bu sebeple, kadın hakları konusu açıldığında annelikten evvel düşünmemiz gereken noktalar var. Anneliği, olumlu düzeltmeleri yapmaktan kaçınmanı aracı değil, dünyanın olumsuzluklarından kaçıp sığınılan münbit, bereketli ve sağlıklı bir toprak haline dönüştürmek zorundayız. Bunun tek yolu da kadınlarımızın durumunu düzeltmekten ve güçlendirmekten geçiyor.